düşünceler her zaman aynı büyüklükte yer kaplamaz zihnimizde; bazenleri ruhumuzdan taşacak kadar genişlerdir, bazense bulmanın imkansız olduğu kadar darlardır.
hongjoong'un ruhuna sığmadığı için vücudunu ele geçirmiş olan bir düşünce vardı: seonghwa. varlığından bihaber olmak imkansızdı. hongjoong hiç olmadığı kadar dikkat ediyordu ona.
tahtadaki soruyu aklından çözdüğü halde tahtaya kalkmıyordu, belki seonghwa kalkar ve onu izleyebilir diye çünkü onun iğrenç çakma arkadaşları onu hep en arkaya oturtuyordu.
en güzel delta çizen kişi seonghwa'ydı, en güzel 3 rakamını yazan da seonghwa'ydı.
en güzel de seonghwa'ydı.
"tabağındaki yemekleri yine o piçlere veriyor." yanağından tutarak büyük bir güçle onun kafasını çevirmeye çalıştı wooyoung. inatçı hongjoong ise en güzel'e bakıyor. "zaten zayıf, neden daha da zayıflamak istiyor?" bu sefer san onu alının kenarından tutup başka yöne bakmaya zorluyor.
hiç hesapta yokken bir anda ayağa kalkan hongjoong ile wooyoung masaya doğru kayarken san boşalan elini onun önündeki tepsiye atıyor. ikisi, wooyoung'un ağzı yüzü yemek olmadan bu olayı atlatıyor fakat dikkatleri dağıldığı için hongjoong'u durdurmakta geç kalıyorlar.
gerek yok ya, seonghwa'dan, bulaşıcı bir hastalık gibi hongjoong'un tüm bedenine yayılmış olan korku onu durduruyor. yanındaki kişinin onun omzuna kolunu atıp konuşmasını izlemek zorunda kalıyor. hayır, zerre bir kıskançlık yok bakışlarında. çok üzülüyor hongjoong. aşkının iğrenç hissettiğini biliyor, onu oraya mahkum bırakmak onu üzüyor.
kendisi belki de iğrençten daha iğrenç...
seonghwa'nın masadaki boş tabakaları izleyen yorgun gözleri, omzunu sıkan ellerin sahibi tarafından kulağına söylenen bir söz ile far görmüş tavşan gibi oluyor. kaşlarının başlangıçları saç diplerine yakınlaşırken ağzı hafifçe kendini yer çekimine bırakıyor.
derin nefes alan göğsüne kayan eli hissetmesiyle birlikte titremeye başlamış göz bebekleri, kıpırdamadan onu izleyen gözler ile denk düşüyor. ayağa kalkmaya çalıştığında oturduğu yere omzundaki bilekten bastırılıyor.
kulağına bir kez daha eğildiğinde diğer eli de seonghwa'ya doğru masanın altından yaklaşıyor. hongjoong görmese bile tahmin ediyor. seonghwa'nın bakışlarındaki yardım çığlıklarını anlamaması mümkün değil.
bulaşıcı hastalığını yeniyor orda, korkak değil. masaya adımlıyor lakin endişeli.
"merhaba."
"merhaba."
seonghwa hariç herkesin sesi kulağına ulaşıyor, ne kadar yazık kulaklarına.
"seonghwa, projenin ana fikir kısmındaki bir kaç cümle sorunlu. düzeltebilir miyiz?" ses telleri bozulmuş gibi kafa sallayıp tekrardan kalmayı deniyor, nafile. "projeniz olmadığını hepimiz biliyoruz." az önce kulağında duyduğu ses şimdi çok daha yüksek.
kolları göğüsünün üstünde sıkıca bağlı. "seni ilgilendirmez. işim var ki onunla, onu çağırıyorum." hongjoong'un çatık kaşlarıyla tamamladığı ciddiyet barındıran suratına göre aşkını rahatsız eden iğrenç bolca gülümsüyor.
"seonghwa'nın hesap şifrelerini daha çok zor koyması gerekiyor. senin onunla işinin birbirinizin sikini emmek olduğunu hepimiz biliyoruz, gördüğün gibi."
artık hongjoong'un gevşemiş elleri iki yanına sarkmış, uzayda kapladıkları alanın varlığı onu ilgilendirmiyor gibi. seonghwa ise...
o devamına şahit olmamak için önündeki bıçağı aort damarına saplayabilir. omzundaki ağırlık yok olduğu gibi zıplıyor yerinden, kimseye bakamadan terk ediyor kantini. yine hongjoong'u geride bırakıyor ama bu sefer yalnız değil. yalnız olan seonghwa.
okulun ilk haftasi bitti SONUNDA😔😔😔😔😔😔
bundan sonra daha aktif olacagim her gun atip atip bitirmek istiyorum artik
ŞİMDİ OKUDUĞUN
secret love song | seongjoong
Fiksi Penggemar"sevgimizi asla hak ettiğimiz gibi yaşayamayacağız. bu dünya öyle bir yer değil." texting, düzyazı ! homofobi, nefret söylemi, taciz bahsi, küfür gibi rahatsız olabileceğiniz durumlar var ! « seonghwa x hongjoong »