çantada asla bulunmadığı yerleri keşfetmek isteyen anahtar seonghwa'yı streslendiriyor. beyaz giriş kapısını inceleyen hongjoong'un yüzündeki ifadeyi
çözmeye çalışırken anahtarı yakalıyor. beyaz kapı ise arkasındaki koridorun görüntüsünü bırakıyor kendi yerine.merdivenleri hızlıca çıkan seonghwa'yı sessizce takip ediyor hongjoong. hiç girmemiş olduğu bir odaya gireceği için heyecanlı. insanların yaşam alanları onlar yerine konuşur ve hongjoong, seonghwa'nın yatak odasının söyleyeceklerini merakla bekliyor.
ahşap görünümlü kapı açıldığında ise cümleler suratına çarpmaya başlıyor. seçtiği tül perdenin uzunluğundan komodininin ayaklarına kadar odayı incelemesi gerekiyor. hakkını yemek olmaz, seonghwa zaman veriyor fakat yetecek kadar da değil. kolundan tuttuğu hongjoong'u yatağının üstüne oturtuyor.
oturduğu yerden etrafına bakınan hongjoong karşısındaki iki kişilik koltuğa gözlerini dikince seonghwa da dönüp arkasına göz atıyor. "yatağa daha yakındın." bir şekilde göz teması sağlıyor önündeki çocukla, sonunda.
dişleri, biraz dudaklarına biraz da yanak içlerine acı çektiriyor. yanına oturduğu hongjoong'un gözleri ile gözleri yine kesişiyor. artık konuşması gereken seonghwa, oda değil. titreyen bacağından dolayı dizine değen dizin sahibinin de dikkati dağılıyor. sorun değil, ikisi de geri çekilemeyecek kadar cesaretsiz.
"ben bu konularda tecrübesizim," bildiği beyaz tavanda bakışlar... "kendimi geri çekmek dışında ne yapacağımı bilmiyorum." bildiği kahverengi gözlerde bakışlar... "sana hangi akılla yazdığımı da bilmiyorum."
hongjoong'un tebessümü belki de seonghwa'ya çok bilindik değil, hele böylesi nadir, yine de ona da bakıyor. belki biraz uzun bakıyor ama sonuçta devam ediyor.
zaten hongjoong sabırla bekliyor.
"sevgimizi asla hak ettiğimiz gibi yaşayamayacağız. bu dünya öyle bir yer değil."
seonghwa'nın dürüst olmaya yemin ettiği an, hongjoong için. asla ağzını açmıyor. yemin biter de seonghwa susarsa... susmasını istemiyor.
"seni çok seviyorum. daha önce gerçekten böyle hissettiğimi hatırlamıyorum." hongjoong'un eli seonghwa'nın yüzüne süzülüyor. yanağına doğru yol alan yaşı engelliyor. aynı bal kokusunu içine çekiyor seonghwa, sonrası felaket. bahçede oturdukları günü bir daha yaşıyor, sonra bir daha, sonra bir daha...
yine oluyor aynısı, hıçkırık ona ihanet ediyor. kafasını güzel kokulu el yüzünden eğemiyor, yüzünü de kıpırdatamıyor.
hongjoong bilmiyor ne yapacağını, biliyor da korkuyor. seonghwa ağlarken gözleri onun kitaplarına, gözlüğüne, elbise dolabının açık kapağından görünen kotlarına, kalemlerinin arasındaki küçük gökkuşağı bayrağa uğruyor. en son, elleri arasındaki güzel yüzüne varıyor.
"bazı cahillerin hoşuna gitmiyor diye ben sevdiğim kişiden uzak kalmak istemiyorum." kurumamış dudaklarını ıslatmak için yalıyor. gözlerinden yaş dahi aksa seonghwa'nın onu görebildiğini biliyor.
"cinsiyetinin ne olduğu gerçekten sikimde bile değil. beni yıldızımın kalbi büyüledi, yetmedi güzelliği de büyüledi."
seonghwa yüzündeki elleri havaya doğru ittirip kendini hongjoong'un üstüne bırakıyor. aslında, amacı hafif bir sarılmayken vücudu bunu kabul etmiyor. sırtındaki ellerin okşayışı yüzünden akmaya devam ediyor gözündeki yaşlar hongjoong'un boynuna.
hep değil, duruluyor seonghwa. başını kaldırıp göz yaşını siliyor. hongjoong hemen kurulama işine yardım ediyor. bir eli bırakmıyor okşadığı yeri, seonghwa'yı minnettar bırakacak.
aslında, seonghwa sinirli olduğu kadar üzgün de. hiç bir homofobik kişinin içten bir şekilde hemcinsi tarafından sevilemeyeceği için üzgün. aşkı bir cinsiyetle sınırlandırdıkları için asla sahip olamayacakları için üzgün. ama kendisi için üzgün değil.
hongjoong'un 'ben burdayım' diyen dokunuşlarına minnettar, 'seni seviyorum' diyen bakışlarına minnettar, 'en güzelsin' diyen dudaklara minnettar.
sonra; o minnettar olduğu eller, saçlarını okşayarak kulağının arkasına çekiyor. bakışlar, yüzünün küçük ayrıntılarını ezberleme görevinde. dudaklar ise seonghwa'nın dudaklarına doğru bir yolculuğa çıkıyor.
ağladığı için ıslanmış olan dudaklar kurumaya yüz tutmuşken hongjoong'un dudakları buna engel oluyor. üstüne geliyor seonghwa'nın, o da kaçmıyor. elleri hongjoong'un rengi hafifçe akmış mavi saçlarında turluyor, ne yaptığının farkında değil.
nefes almak için uzaklaştıklarında omzuna düşmüş eli sıkıca tutup kucağına koyuyor hongjoong. elin sahibin sol yanağına da kendisinin daha çok beklemediği bir öpücük bırakıyor. gözlerini tekrar diktiği yüz gülümsüyor, dişleri görünüyor.
bir daha sarılıyorlar, tekrar öpüyorlar birbirlerini; saç, dudak, yanak, el, omuz...
o gün, seonghwa'nın sevgiyi hissedebildiği gün olarak hayatına giriyor.
hongjoong'un sevgisi...
abi BITIYOR BU FIC SON BIR BOLUM FALAN KALDI AONUNDA AMKKK
ŞİMDİ OKUDUĞUN
secret love song | seongjoong
Fiksi Penggemar"sevgimizi asla hak ettiğimiz gibi yaşayamayacağız. bu dünya öyle bir yer değil." texting, düzyazı ! homofobi, nefret söylemi, taciz bahsi, küfür gibi rahatsız olabileceğiniz durumlar var ! « seonghwa x hongjoong »