4

2.5K 175 4
                                    

Burada çok insan vardı. Bu kadar kalabalığın içinde intihar etmesi çok düşük bir ihtimaldi. Acaba beni kandırmış mıydı?

Elimdeki telefonu sallayarak bir banka oturdum ve bacak bacak üstüne atıp etrafı izlemeye koyuldum.

İntihar etmek için köprüden aşağıdaki göle atlayabilirdi. Köprüye dikkat kesildim ama fotoğraf çekilen insanlardan başka kimseyi göremedim.

Mesaj atsa mıydım?
Vazgeçer miydi yoksa başka yere mi giderdi?

Elimle çenemi ovdum ve derin nefes vererek arkama yaslandım.

Abuk subuk bir uygulamadan ilk karşıma çıkan kişiye inanmam tam bir aptallıktı.

"Ben bir aptalım."

Beyaz montlu birisi yanıma gelince kafamı oraya çevirdim.

"Yanınız boşsa oturabilir miyim?"

Sola biraz daha kayarak ona yer açtım ve kollarımı birbirine bağladım.

"Birini mi bekliyorsunuz?"

Kafamı ona çevirdim. Yüzü gözükmüyordu. Kafasında bir bere, ağzında maske, boynunda ise atkı vardı. Gözleri de soğuktan kızarmış ve kısılmıştı.

"Bilmiyorum ki."

"Ekildiniz mi yoksa?" O da benim gibi kollarını birbirine bağlayıp arkasına yaslandı ve köprüyü izlemeye başladı.

"Umarım ekilmişimdir."

"Neden öyle söylüyorsun, sevmiyor muydun?"

Kafamı olumsuz anlamda salladım.
"Sevip sevmemek değil, gelmemesi daha iyi sadece. Umarım beni kandırmıştır."

"Değişik fantazilerin var."

Yabancıyla olan konuşmamız sonlandıktan sonra ben soru sormak istedim.

"Sen neden geldin?"

"Ben de birisini bekliyorum."

Alayla güldüm ve tek kaşımı kaldırarak ona döndüm.
"Ekildiniz mi yoksa?"

"Umarım ekilmemişimdir."

"Neden öyle söylüyorsun, seviyor musun?"

Kafasını olumsuz anlamda salladı.
"Sevip sevmemek değil, gelmesi daha iyi sadece. Umarım benden kaçmamıştır."

Diyaloğu tekrar etmemiz garibime gitse de ısınmaya başlamıştım.

"Seni bu tipinle tanıyacağını sanmıyorum."

Montuna biraz daha sarılıp derin nefes verdi.
"Beni hiç görmedi ki."

"Nasıl tanıyacak o zaman seni?"

Bir anda ayağa kalktı ve pantolonunu düzeltti.
"Düşük bir ihtimal gelirse diye beklemiştim. İşim var, görüşmek üzere." Ellerini cebine soktu ve öksürdü.

"Yani, hoşçakal." Yavaş adımlarla köprüye doğru yürümeye başladı ve ben de köprüye tekrar göz attım. Herhangi bir hareketlilik yoktu.

Telefonum titreyince cebimden çıkardım ve bildirime baktım.

Saukook:
Bir an geleceğini sanmıştım.
O düşünce bile beni
mutlu ve değerli hissettirmişti.
Kısa süreli de olsa beni iyi
hissettirdiğin için teşekkür ederim.
Görüşmek üzere.

Dolu gözlerle köprüye tekrar baktım ve ayağa kalktım.

Saukook:
Yani, hoşçakal.

"Burada intihar edemezsin ki! Çok kalabalık!" Bağırmamdan dolayı herkes bana doğru dönmüş, şaşkınlıkla bakıyordu.

"Her neredeysen! Buradayım ben! Geldim, duyuyor musun beni!" Boğazım acıyana kadar bağırmıştım ve çoğu kişinin dikkatini çekmiştim. Hâlâ bir hareketlilik yoktu.

"Geldim diyorum neredesin!"

Titreyen ellerimle sohbet yerine girdim.

Viu:
Nerewdeain
Gelwim ben fgeldim!!

"Kahretsin! Yazamıyorum."

Tanımadığım kişiye karşı bu kadar duygu yüklü olmam garibime gitse de sinirden ve üzüntüden kalbim patlayacak gibi hissediyordum.

Görüşmek üzere, hoşçakal...
Görüşmek üzere
Yani hoşçakal
Hoşçakal

"Neredesin!" Ardından beyaz montlu çocuğun gittiği köprüye doğru koşmaya başladım.

Hangang Parkı / taekook✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin