Jungkook
22.34"Bu soruyu anladıysanız geçiyorum. Üçüncü tekrarlayışım."
Önümüzde açık olan örnek soruya bakan Taehyung ve Hoseok'a baktım. Hoseok defterine birkaç not aldıysa Taehyung hâlâ soruya karşı boş boş bakıyordu, geçen iki saat önceki gibi.
"İkinci anlatışında anladım, demek böyleymiş. Biraz kafa yorsak olurmuş aslında." Hoseok'un anlayabildiğine şükretsem de asıl hedefim Taehyung'tu. Tahminimce çözdüğüm anca bir iki soruyu kavrayabilmişti.
"Taehyung anlayabildin mi?" Biraz daha eğilip gözlerine bakmaya çalıştım ama hiç beklemediğim bir ifade beni karşıladı. Gözleri dolu dolu kağıda bakıyordu.
"Taehyung? Neden ağlıyorsun?" Sesimi çok endişeli çıkarmak istememiştim çünkü ortama karşı absürt kaçardı ama Taehyung'u böyle görmek içimi burkmuştu.
Siktiğimin dersinden nefret ettim o an.
"Jungkookie...Hiçbir şey anlayamıyorum." Sesi kırılmıştı konuşurken ve ben yeniden parçalara bölündüm.
Yeni tanıştığınız birisine karşı bu kadar hassas olmak doğru muydu?
Bilmemeyi seçtim, şimdi önemli olan tek şey Taehyung'un sınavıydı.
"Biraz ara verelim öyleyse, iyi gelir mi?" Hoseok kafa sallayıp kalktı ve gerindi. "Ben de tuvalete gidip geleyim bari. Umarım gidip gelene kadar unutmam." Tebessüm edip Taehyung'a döndüm hızlıca. Bakışları ellerine kaymış bir şekilde başı eğikti.
"Yoruldun mu?" Sesim o kadar hafif çıkmıştı ki ben bile inanamamıştım. Sanki biraz daha yükseltsem Taehyung önümde kırılmaya başlayacakmış gibi hissettim.
Kafasını aşağı yukarı salladı ve mırıldandı. Ardından tüm ağırlığını koluma verecek şekilde yaslandı bana. "Eve gidip uyumak istiyorum bir an önce." Bulunduğumuz an o kadar masum ve doğal gelmişti ki her şeyi bırakıp onu eve götürmek ve uyuduğundan emin olmak istedim.
"Biraz daha dayan, sonra seni eve bırakacağım. Tamam mı?" Gri saçları iyice rengini kaybetmişti ve kendi saçları yukarıdan kendini belli etmeye başlamıştı. Elimi ilk başta omzunu sıkmak için omzuna, ondan sonra saçlarına yerleştirdim. Parmaklarım yumuşacık görünen ve gerçekten yumuşak olan olan saçlarını tel tel gezdi. Onun bana yaptığı gibi, tek yapabildiğim onun mayışmasını izlemek oldu.
Hoseok'un bu tarafa yürüdüğümü görmemle eş zamanlı Taehyung kafasını uyluklarıma koydu. Ben gibi. Bir şey demedim, gerçi desem de bana karşı çıkacaktı, tecrübe konuşuyor.
Böylece uyku babında ödeşmiş olduk. Onu uyurken görmek güzeldi. Bir insanı uyurken görmek, yine arkadaşları etrafında görmek kadar yalındı bana göre.
Hoseok, üstümde çoktan uyuyakalan Taehyung'a baktığında gülümsedi. Şu an hiçbir şey yapmak gelmiyordu içimden, Hoseok'a Taehyung ile alakalı sorular sormaktan başka.
"Taehyung böyledir, ders çalıştığı günler şüphesiz erken uyur ya da uyuyakalır."
Hoseok masadaki eşyalara bakmaya başladığında birkaç şey düşündü, ifadesinden belliydi, ardından kendini onaylar bir biçimde kafasını salladı. Bana döndü.
"Kalkalım bence artık. Ben de yoruldum. Hem fizik benim hayatımı kurtaracak değil ya, birkaç soru yapacak kadar çalışsam yeter." Hak verdim, söylediği gayet mantıklıydı kendine göre. Çantasını toplamaya başladığı zaman onu durdurmak istedim ama üstümdeki ağırlık buna engel oldu ama tebessüm etmemi de sağladı. "Ben bırakırım ikinizi de sorun yok."
