Jungkook
17.23Ne yaptığımı bilmiyorum. Ne yapacağımı da.
Sabah Taehyung ile konuştuktan sonra kafam daha da kazan gibi olmuştu. Ondan sonra ne uyuyabilmiş ne de dinlenebilmiştim. Tek yaptığım şey yatağa tıkılıp gözlerimi tavana dikmek ve Taehyung'u düşünmekti.
Ben hislerimi kendimden saklamazdım çünkü biliyordum ki kendimden sakladığım her vakit, beni kendime yabancılaştıracaktı. Kendimi bildim bileli hislerinden eğer eminse insanlara karşı açık olan bir bireydim.
Fakat tam şu anda, kendimi tanıyamıyordum. Taehyung'un evine gittiğim günden beri önüme düşen yüzü bana bir türlü rahat vermiyordu.
Bir sürü ilişkim olduğunu söyleyemezdim fakat tecrübesiz birisi sayılmazdım. Kavga ettiğim, anında bitirdiğim, bitmemesi için çabaladığım ilişkilerim oldu.
Kendime şunu çoktan itiraf etmiştim: Taehyung üstünde bu kadar düşündüğüm tek hemcinsimdi. Hayır, böyle davranmamın sebebi Taehyung'un hemcinsim olması değildi, bundan emindim çünkü birisinden hoşlanmaya başlamanın verdiği o hissi tatmıştım.
Onunla buluşmamızdan sonra Taehyung'u daha sık izlemeye, gözüme çarptığı andan itibaren bütün ilgimi ona yüklemeye başlamıştım. Sürekli onu gözümün önüne getirmem, bir zaman sonra sürekli onu görmek istememe neden oluyordu ki bunun nedeni de buydu.
Arkadaşlarına olan tavırları, yaklaşımları; kendisine özgü hareketleri, mimikleri...Birkaçı çoktan aklıma kazınmıştı bile.
Bundan sonra aşırı dikkat etmem gerektiğini düşündüğüm uzun ince parmaklarını o kadar nazik kullanırdı ki zarifliği karşısında aklınız uçardı belki de.
Büyük, kare bir gülümsemesi vardı ve en çok Hoseok olduğunu düşündüğüm arkadaşının yanında açardı. İnsanları arkadaşlarıyla izlemeyi severdim çünkü saf bir ortam olurdu, insanın içini doğallıkla doldurup taşıran bir ortam.
Eğer bir işi yoksa bahçede gezmeyi severdi. Bunun büyük olasılıkla Çilek ve ilgilendiği diğer köpekler yüzünden olduğunu düşünüyordum, arada sırada gittiğine şahit olmuştum.
Fakat bunlar Taehyung'u asla ama asla farklı kılmıyordu, Taehyung sıradandı. Yavaş yavaş neden sıradanlığı sevdiğini anlayabiliyordum sanırım.
Farklılaştırmak, ayrı kılmak bir çözüm değildi belki de.Tanrım, Taehyung ile alakalı düşüncelerim asla son bulmayacaktı.
Kırmızı ışığın yandığını gördüğümde önce gözlerimi sonra alnımı ovuşturmaya başladım. Ciddi anlamda yorgundum ve bu halde araba kullanabildiğime şükrediyordum. Ben uykuya düşkün birisiydim ve nadiren geç yatardım.
Saniyeler içerisinde yeşil ışıl yanınca sağa kırıp Taehyung'un evinin sokağına girdim hız yaparak. Evet, Taehyung'un evine.
Çünkü uykusuzluğun verdiği huysuzlukla başka bir çözüm düşünemez olmuştum. Şu birkaç günde beynimde sadece Taehyung çanları çalıyordu. Onu görme isteğim uykusuzlukla daha da artmıştı.
Arabayı şimdilik iyi olduğunu düşündüğüm bir yere park ettim. Uzunca kalmayacaktım, sadece birkaç saat, uyumak istiyordum.
