Sıradan bir pazartesi sabahı oldukça normal başlamıştı. Jungkook hep olduğu erken uyanıp Gureum'u gezdirmiş, duş almış ve kahvaltısını yapıp arabasına atlayıp yola koyulmuştu. Hafta sonunu Taehyung ile geçirmesinden olmalı ki dinç de hissediyordu kendini ancak diğer her şey normaldi ona göre.
Pazartesi ilk iki dersinin beden olması Jungkook'u hep mutlu etmişti. Haftaya dinç başlamasına ve öyle geçmesine neden olurdu. Hele ki arkadaşlarıyla sıkı bir basketbol maçına girdi mi onu kimse tutamazdı.
Beden dersi için rahat bir gri eşofman ve kolsuz tişört giymiş, yanına her zamanki gibi yedek kıyafet almıştı. Aynen dediğimiz gibi, Jungkook için sıradan bir gündü.
Arabasını okula yakın bir yere park ettikten sonra çantasını alıp okula yürümeye başlarken hep olduğu gibi genç, yetişkin fark etmeksizin birkaç göz ona dönmüştü. Jungkook buna çoktan alışmıştı çünkü ilk bakışta pek de okul disiplinini takmayan bir havası vardı ve insanları anlayabiliyordu.
Okula girdiğinde direkt olarak spor salonuna ilerlemişti. Sınıf arkadaşlarından birkaçı da spor salonunun önündeki banklarda oturuyor ve sohbet ediyorlardı. Onlara selam verdikten sonra eşyalarını bırakmak için içeri girmişti Jungkook. Dersin başlamasına beş dakika vardı.
Uzun bir zaman sonra, dersi yarıladıklarında, Jungkook arkadaşlarıla hararetli bir maça dalmışken istemsizce bakışları Taehyung'un sınıfına ait olduğunu bildiği camlara gitti. Teneffüs olduğunda Taehyung'un yanına mı gitmeliydi yoksa onun bahçeye inmesini mi beklemeliydi bilmiyordu ancak Taehyung'u görmek istediğinden emindi.
Bir yandan da Taehyung'u etrafında görmeye bu kadar alıştığını fark etmişti Jungkook. Bunun iyi mi yoksa kötü bir şey olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu.
Arkadaşlarının sesiyle ilgisi tekrardan oyuna döndü. Eskisi gibi fazla sayı yapamasa da kendisini sadece oyunun akışına ve eğlencesine bırakmıştı ancak kendisinin aksine ona karşı oynayan sınıf arkadaşı Min Yoongi bunu fark etmiş olacak ki tekrar bir sayı yaptığında Jungkook'a döndü. ''Birisi Jeon Jungkook'a neden basketbolu yeni öğrenmiş gibi oynadığını sorabilir mi?''
Yoongi'nin söylediklerinin üstüne gülen Seokjin, Yoongi'nin potadan geçirdiği topu almaya gidiyordu. Jungkook sadece gözlerini devirdi. ''Daha çok aşık olmuş gibi oynuyor, bana mı öyle geldi?'' diyerek diğerlerinin yanına gelen Seokjin, geçen günlerde sınıfta Jungkook'u birisiyle gülüşürken gördüğünü hatırladı.
İşte bu, Jungkook'un dikkatini çekmişti. ''Aşık mı?''
''Yani... Sırf bugün için demiyorum ama çoğu yerde dalıp gittiğini gördüm.'' Seokjin açıkladı ve bu doğruydu. Bu sefer topu Seokjin'in elinden alıp havalı bir şekilde zıplayarak topu potaya soktuktan sonra Yugyeom konuşmaya karar vermişti. ''Jungkook'un köpeğinden başka bir şeye aşık olmayacağını düşünmüşümdür hep.''
Ancak Yugyeom, arkadaşlarının arasında pek de espri kabiliyeti olmayan birisi olduğundan söylediğine sadece kendisi gülmüştü. Durumun böyle olması Yugyeom'u üzmüyor değildi, eninde sonunda o da anlamıştı espri yapamadığını.
Jungkook sessiz kalmayı tercih etti çünkü hazırlıksız yakalanmıştı. Hareketlerinin bu kadar fark edileceğini hesaba katmamıştı. Ensesini kaşımakla yetinmişti bu davranışın onu daha çok ele vereceğini bilmeden.
''Pekâlâ, Jungkook tamamen yanıyor.'' diyen Seokjin elleriyle kendisine yelpaze yapıp yüzüne yelledi. ''Baksanıza!''
Yoongi pek ikna olmamış gibiydi. ''Daha çok kabız olmuş gibi.'' diyerek umursamaz tavrını ortaya koymuştu. Herkes gülerken Jungkook dilini ağzında gezdirdi Yoongi'ye keskin bakışlar atarak. ''Yoongi, Jungkook ile sorunun ne anlamıyorum. Belli ki hayatında değişilikler yaşıyor, kutlayıp geçsen olmaz mı?'' Seokjin beş senelik arkadaşını tanımıyor değildi ancak asıl kabız olmuş gibi davranan Yoongi'ydi ona göre.
