Na Jaemin'in Ağzından
Yerdeki midyelere tekme atarak ilerliyordum ve denizin dibi kararmaya başlamıştı bile. Evet, ben Na Jaemin ve denizin dibinde kimsenin bilmediği bir ülkede kimsenin keşfedemediği varlıklarla yaşıyorum. Burası Mistland. Adında geçtiği gibi denizin dibinde 'sis' ile kaplı bir ülke. Buraya her seferinde bir kaç insan keşif için gelmiş ama biri dahi bu sis bulutundan içeri girmemişti.
Oysaki biraz daha ilerleseler, deniz kabuklarıyla yapılmış ve süslenmiş bir kalenin etrafına döşenen küçük taşlardan yapılmış renkli evlerden oluşan bir şehir göreceklerdi. Yol kenarlarındaki mercanlar ve etrafındaki balık türlerini keşfedecek.
Bir de bizi keşfedeceklerdi tabi. Yani Sirenleri. Aslında insanlar bizi hikayelerden biliyorlar ama asla bizi keşfedemediler. Sirenler vücudunun üst kısmı insan gövdesinden oluşan bacaklarının yerine de kuyruk olan varlıklardı. Ancak deniz kızları gbii tek bir kuyrukları yok nasıl insanların iki ayağı varsa Sirenlerin de iki kuyruğu var.
Ben mi? Benim içinse durum biraz farklıydı. Ben ne bir Sirenim ne de bir insan ben bir melezim. Yıllar önce büyüklerimiz olan Sirenler insanların bildiği ve efsane dediği ama aslında gerçek olan şekilde insanları sesleriyle büyüleyerek denize çağırmışlar ancak hikaye buradan sonra değiliyor insanları öldürmemişler onlara burada yaşamayı teklif etmişler ve yeni bir ırk oluşmuş yani Misirenler. Misfit ve Siren kelimelerinin birleşiminden geliyor. Irkımız insanların burayı keşfetmesine neden olacağı için Sirenlerin insanlarla ilişkiye girmesi yasaklandı ve biz de türünün son örnekleriyiz.
Türümüzden sadece 3 kişi kaldı. Ben, kuzenlerim Renjun ve kardeşi Jisung. Burada köle gibi çalıştırılıyoruz ve asla bize acımıyorlar. Sığınacak tek bir yerimiz var o da yıllar önce batmış insan yapımı bir gemi. Madem insan vücudumuz var niye insanların yanına gidemiyoruz diye bir soru geçebilir aklınızdan. Aslında sadece su altında nefes alabiliyoruz. Sebebi bu kadar basit.
Gemiye vardığımda Renjun Jisunga bir şeyler fırlatıyordu ve elinde radyo vardı ??
JM: HAYIR RADYOYU ATAMAZSIN.
Malesef briaz geç kalmıştım ve radyo artık parçalara ayrılmıştı bile.
RJ: Jaemin şuna bir şey söyle yoksa elimde kalıcak.
JS: Abi kaç kere özür diledim ama...
JM: Ne oldu yine
RJ: Bana dedi ki "Abi sinirliyken sana yukarıdan bakınca çok tatlı gözüküyorsun."
JS: AMA ÖYLE GÖZÜKÜYOR.
RJ: BAK HALA DEVAM EDİYOR.
HC: Yine ne yaptın Jisung.
MK: Kesin ya boyuyla ya da yaşıyla alakalı bir şey söylemiştir yine.
Evet Mark ve Haechan gelmişti. Onları size anlatmadım tabi. Bu ikisi kuzenlerdi ve aynı zamanda bize iyi davranan tek Sirenler olabilirler. Her akşam bize yiyecek bir şeyler götürür ve gemide takılırlardı.
JM: KUYRUKLARINIZI MASAYA KOYMAYIN ORADA YEMEK YİYORUZ.
HC: Tamam anne... Renjun bak sana özel en sevdiğin balıktan getirdim.
RJ: Sağolasın.
Bu konuşmaya şahit olduktan sonra direkt Mark'ı dürttüm.
JM: Pişt Mark..
MK: Hmm...
JM: Renjun Mark'a teşekkür etti normalde sana özel bir şey dediğini duyduğu anda boğması lazımdı. Bilmediğim bir şey mi oldu.
MK: Hee. Dün Hyuck Renjunun uzun zamandır aradığı ama bulamadığı midyedeki inciyi bulup getirmiş sonra 1 haftalık ateşkes ilan etmişler. Kuzu gibiler şu an.
JS: Jaemin abi dün abimin yüzünü görmeliydin o kadar sevindi ki neredeyse hyuck abinin çıkma teklifini kabul edicekti.
JM: Çıkma teklifi mi???
MK: Hyuck Midyenin kapağını açtı ve diz üstü çöküp benimle çıkar mısın dedi?
JM: Her hafta reddedilmekten bıkmadı mı bu çocuk mdnekamflal
JS: Az daha tamam diyordu inciyi görünce ama sonra kendine gelip buna karşılık en fazla 1 haftalık ateşkes alırsın hyuck dedi.
Sesli bir şekilde gülmemle Hyuck ve Renjun bize dönmüştü.
RJ: Yarım saattir fıs fıs ne konuşuyorsunuz siz.
JM: Hiiç öyle sudan balıktan.
MK: Hyuck hadi kalkalım artık. yedik içtik yeter.
HC: Olmaz Renjunumu bırakmam.
Hyuck bunları Renjunun koluna sarılarak söylemişti normalde olsa Renjun büyük ihtimalle Hyucku tekmelerdi ama sadece göz devirmekle yetindi.
Mark ve Hyuck gittikten sonra odama -yani geminin alt bölümüne- çekilip radyoyu düzeltmekle uğraştım. Aslında bu radyo Jisung ve Renjun'un annelerinin babasından kalmaydı ama onlardan çok ben dinliyordum. İnsanların yaptığı programlardan sadece bir tanesi çekiyordu. Müzikler güzeldi ve zaten bütün Sirenlerin ve Misirenlerin sesi çok güzeldi ve müziğe aşık olarak büyütüldük.
Sonunda radyoyu birleştirmiştim ama ne yaparsam yapayım kanal bir türlü çalışmıyordu. Sonra birden sesler gelmeye başladı. Biri şarkı söylüyordu ama insanların sunduğu bir programa benzemiyordu bu. Daha çok birisi beste yapmaya çalışıyor gibiydi. Acaba bu yeni bir program mıydı???
Sürekli ilk satırı söyleyip ezgi uydurmaya çalışıyordu ve bir anda bir parazitlenme oldu. Aslında insanların dünyasını aşırı merak ediyordum elimde olsa hemen buradan kaçmak isterdim ve yazılan şarkı da hoşuma gitmişti bence şarkının ezgisini yapmakta pek de becerikli değildi çünkü şarkıyı ben yapsam şöyle söylerdim;
"Come swim to me in a forward motion.
[İleriye doğru yüzerek bana gel]Lie with me in the arms of the ocean
[Benimle okyanusun kollarına uzan]"Ben şarkıyı söylerken parazitlenme durmuştu ama yine de hiç bir ses gelmiyordu ve şarkı dilime dolanmıştı gece boyu söyleyip durdum. Ama radyoyu kapamadığımı hatırlayıp kapatmaya kalktığım anda bir ses geldi.
"Kimsin Sen?"
Korkup anında radyoyu kapattım. Acaba Jisungun dedesinin anlattığı şeyler doğru muydu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Okyanusun Kolları - Nomin
FantasiNomin Au [ Fantastik ] Jeno henüz bitirdiği şarkının bestesi üzerinde uğraşırken radyodan tuhaf sesler gelmeye baslar önce bi parazitlenme olur sonrasında ise Jeno'nun henüz bitirdiği şarkı bi anda radyoda çalmaya başlar. Blackbriar - Arms of the O...