†3†

36 5 2
                                    

Lee Jeno'nun Ağzından

Profeser karşıma dikilmişti ve bana bu kez kaçamayacağımı söylüyordu. Evet izin olmamasına rağmen tek çalışmak için hocaya yalvarıyordum. Beni Chenle denen sınıfın neşeli çocuğuyla takım yapmıştı. Normalde olsa kabul etmezdim ama son senemde sıkıntı çıkmadan bu okul bitsin diye uğraşıyordum bu yüzden kabullendim. Aslında zengindim bir çok şey yapabilirdim ancak çocukluğumdan beri dedemle yaşadım ve onun denize olan ilgisi benim de denize karşı olan ilgimi arttırıyordu. Nedense denizde beni içine çeken bir şeyler varmış gibi hissederim hep.

Dedem sürekli denizin ondan bir şey çaldığını ama bunu benim bulmam gerektiğini söylüyordu. Ne olduğu hakkında tek kelime bile etmeden öldü ama sürekli denize aşıkmış gibi bakardı. Bir gün ona "Denizin senden bir şey çaldığını söylüyorsun ama denizi çok seviyorsun? Tam tersi olması gerekmez mi?" diye sormuştum o da bana "Denizi seviyorum çünkü denizin benden çaldığı  şeyi çok seviyorum." diye cevap vermişti.

CH: Derste Sirenlerin hikayesini duyunca işte aşırı şaşırdım sence hala yaşıyorlar mıdır? Hey, Jeno? Beni dinliyor musun?

JN: Hı???

CH: Dersi dinledin mi hani şu Sirenler efsanesini. Aşırı gerçekçi geldi bana.

JN: Bir insanın şarkı söyleyen bir kadını takip edip boğularak öldürülmesi neden sana bu kadar mantıklı geldi??

CH: Ama bizim yaşantımızla düşünsene bir de.

JN: Nasıl yani?

CH: Efsaneye göre Sirenler insanları şarkı söyleyerek kendilerine çekiyor. Bizim açımızdan düşününce biz de sevdiğimiz şeyleri takip ederiz özellikle sevdiğimiz insanı sürekli görmek isteriz. Efsanenin devamında Sirenler insanlara birazcık iyi davrandıktan sonra onları boğarak öldürüyorlar. Bu sana yanlış insanla karşılaşan birini anımsatmıyor mu yani birini çok seversin peşimden gidersin o sana biraz iyi davranır ama sen onun gerçekten seni sevmediğini anladığında artık çok geç olur, boğulduğunu hissedersin.

JN: Bu kadar derin düşünmemiştim ama hala bir efsaneden ibaret işte.

CH: Bu arada son ana kadar savaştın ama maalesef ki takımız öğlen dalış yapacağız o yüzden şimdilik görüşürüz. Sen de eve gidicektin galiba bay bay.

JN: Bay.

Aslında iyi biri gibi ama cidden bu kadar konuşmak zorunda mı? Öğlen ne yapacağım? Acaba dalışta bir sıkıntı çıkar mı? Diye düşünürken eve varmıştım bile. Dalış takımlarımı alıp çıkmayı planlıyordum. Gözüme radyo takıldı. Bu aklıma 2 gece önce olanları getirdi. Gerçekten çok ürkünçtü. O günden beri radyoyu açmamıştım. Açmaya korkuyordum. Radyo aynalı masanın yanındaki şifonyerin üstünde duruyordu.

Dedemin onu buradan hiç hareket ettirmediğini hatırlıyorum, kendimi bildim bileli o radyo hep oradaydı ve ben de hiç dokunmadım. Oldukça eskiydi ve büyüktü de. Nedendir bilmiyorum kendimi bir anda radyonun başında bulmuştum. Ne ara gelmiştim ki buraya? Gerçekten tozlu olmalıydı. Radyoyu tutup kaldırdığım anda altında bir fotoğraf çıktı. Dedem ve tanımadığım başka biriydi ve deniz altında çekilmiş bir şey gibiydi??

Ben kim olabileceği hakkında düşünürken telefonumun alarmı çaldı. Bu demekti ki çoktan öğlen oldu. Bu alarmı da genelde bu saatler uyuduğumdan okul için kurmuştum.

Dalış için dalış takımını giyiyordum ve o tanıdık sesi yine duydum.

CL: Vay cidden içinde iyi gözüküyorsun ama herkes şortlu olanları giydi sen neden uzunları giyiyorsun?

Okyanusun Kolları - NominHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin