Keyifli okumalar...
🍃🍏
İngiltere - Londra / Bedlam Ruh ve Sinir Hastalıkları Tedavi Merkezi
___________
Elimdeki son raporları da inceledikten sonra imzalayıp dosyaların olduğu kilitli dolaba yerleştirmiştim. Elim hala dosyaların üzerinde gezinirken çalan kapıyla dolabı kilitleyip anahtarı cebime bırakmıştım aceleyle
"Gir."
Verdiğim komuttan sonra aralanan kapıdan çekingen bir tavırla başını çıkaran Maria yüzümde belli belirsiz bir tebessüme neden olmuştu.
"Ah Bay Kim! Rahatsız ettiğim için kusura bakmayın lütfen. Ama 462 numaradaki hastayı sakinleştiremiyoruz. Profesör gelmek üzere."
Son sözlerinden sonra gözlerini yeniden yere dikmiş ve elindeki teri beceriksizce üstüne silmeye çalışmıştı. Giydiği pembe bakıcı önlüğü üstünde emanet gibi dursa da küçük bedeninin altındaki güçlü kadın garip bir şekilde gözlerinden okunabiliyordu.
Burada çalışan herkes profesörden çekinirdi. Bir nebze haklılardı aslında. Huysuz bir adamdı; nöbete giren bir hasta için hiçbir sorumluluğu olmayan bir bakıcıyı suçlar, iyileşme göstermeyen hastalar için asistanları sorumlu tutardı. Bakışları bile insanları huzursuz etmeye yeterdi. Hastanedeki çoğu kişi karısının sırf bakışlarına katlanmamak için intihar ettiğini söylerdi.
Böyle bir olayın dedikodusunun bile yapılması hoş değilken insanların böyle yakıştırmalar yapması çok çirkindi tabi. .
Hastayı daha fazla bekletmemek adına kapıda duran bakıcıya kısaca başımı sallayıp defterlerimi toplamış ve daha sonra kontrol etmek üzere masada beni bekleyen dosya yığınına küçük bir bakış atıp ayaklanmıştım.
Kısa bir gerinmeden sonra masanın köşesine bıraktığım dinlendirici gözlüğümü alıp koltuğa astığım önlüğü üzerime geçirmiştim.Kapıya doğru hızlı adımlarla yürüyüp beni ele geçirmeye çalışan uykuyu göz ardı etmeye çalışmış ve başımı iki yana sallayarak kendime gelmeye çalışmıştım. Kapıyı açtığımda gözüm koridorda yürüyen birkaç hastaya takılmıştı. Yanlarında bekleyen bakıcılara kısa bir selam vererek Maria'nın bahsettiği hastanın yanına gitmek için odanın kapısını kapatıp uzun merdivenlere yönelmiştim.
Odaya vardığımda içeriden gelen belli belirsiz bağırışlar durumu açıklar gibiydi. Karşıda ki açık hemşire odasının kapısına doğru yürümüş ve en azından işini önemseyecek birini bulabilmeyi ummuştum.
Fakat hastaları umursamadıkları her hallerinden belli olan çalışanlardan gözüme ayaklarını koltuğa uzatmış yanındaki arkadaşına gülerek birşey anlatan hemşireyi kestirmiştim.Eh biraz çalışsa fena olmazdı!
Kendisine seslenmemle hızla toparlanan hemşireye sahte bir tebessümle bir sakinleştirici hazırlayıp 462 numaralı odaya getirmesini rica etmiştim.
Orada daha fazla oyalanmadan hasta odasına dönmüş ve kapısını yavaşça aralayarak içeri süzülmüştüm. Gözlerim yatakta ki hastaya kayarken acı çeker gibi çekiştirdiği çarşaflara tırnaklarını batırıp, bağırdığını görmüştüm.
Ne dediğini anlamak güç olsa da sayıkladığı belli belirsiz kelimeler dikkatli dinlense çözülecek gibiydi. Ben yatağı sabitlerken odaya gelen hemşireye ve iki bakıcıya dönerek sakinleştiriciyi yapmalarını söylemiştim.
Adam direnmelerinin arasından iğnenin acısıyla daha fazla bağırınca hızla hemşirenin yanına gitmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Silüet / Chanmin
ParanormalBir insanın bu kadar güzel olması mantıklı mıydı? Sonuçta sadece basit varlıklardık biz; böylesi tapılası bir güzellik bu aciz varlıklara fazla değil miydi? Aklımızı kaybedeceğimizi bile bile yaratılmamış mıydı zaten aşk? Aşk Tanrı'nın bize bir ce...