"Beni İngiltere'ye babanız gönderdi Bay Kim"

20 4 8
                                    

Keyifli okumalar...

Bölümde kafanızın karışmaması için korece diyalogların altını çizeceğim⚃

🍃🍏

1 hafta sonra...

Tüm hafta boyunca Jennie'nin kafasını şişirmeme rağmen yeni gelen doktorun kim olduğunu söylememiş, geldiğimde kendi gözlerimle görmem gerektiğini anlatıp durmuştu. Hayatım boyunca meraklı bir insan olmamıştım. Özellikle eninde sonunda öğreneceğim bir şeyse..

Ama Jennie'nin bu şekilde davranması içimde bir yerlerde sessizce oturan meraklı Seungmin'i harekete geçirmeye yetmişti. Adını dahi söylemiyor oluşu beni iyice sinir etse de bir hafta dayanmayı bir şekilde becermiştim.

Saçlarımı son kez düzeltip aynaki yansımamı kontrol ettikten sonra yataktaki telefonumu alıp odamdan çıkmıştım.
Mutfağa geçip kendime bir bardak kahve doldurduktan sonra saatin erken oluşunu fırsat bilip salona geçmiştim. Bir hafta önce gelen paket bütün haftamı mahvetmeyi başarmıştı.

Gördüğüm dosyaların hepsi bir hafta önce hastaneden kaçan hastama aitti. Ama garip olan şey raporların hepsi Jisung'un akıl sağlığının yerinde olduğunu anlatıyordu.
Üşenmeden tüm hafta raporların hepsini teker teker okumuştum. Bir de okumaya fırsat bulamadığım bir defter vardı tabi.

Elimdeki kahveyi ne olur ne olmaz diye kendimden uzak bir yere bırakıp kutunun içindeki defteri almıştım. Bordo renkli, deri, orta boylarda, günlükleri andıran bir defterdi. Kapağında Korece bir yazı vardı ama aşındığı için net okunmuyordu.
Defteri sayfalarına dikkat ederek açmış ve ilk sayfasını okumaya başlamıştım.

09.23.2013

Sevgili günlük,
Bugün lisedeki ilk günümdü. Çok bir şey olmadı aslında; sadece bu tarih burada kalsın istedim.

Uzun zamandır Kore'de değildim ve latin harfleri görmemek garip hissetirmişti. Yüzümdeki tebessümü silmeden bir sayfa daha okumuştum, sonra bir sayfa daha ve bir sayfa daha..
Zamanın nasıl geçtiğinin bile farkında değilken telefonuma gelen bildirimle dikkatim dağılmıştı.

Bilinmeyen:

Saat 08:30'da üçüncü kattaki asistan odasında buluşalım, size gönderdiğim kutuyu da getirirseniz sevinirim.

Boş bir şekilde ekrana baktığım birkaç saniyenin ardından geç kaldığımı farkedince hızlıca masadaki dosyaları kutuya koymuş, çantamı alarak evden çıkmıştım. Sabah kahvemi içememiş oluşumun verdiği sinir hala üstümdeyken elimdeki ağır kutuyla beraber otoparka geçmiştim.
Siteden çıktıktan yaklaşık kırk dakika sonra hastaneye ulaşabilmiştim. Buraya ilk geldiğimde hastaneye yakın bir ev çok aramıştım fakat uygun kiralı bir ev bulamamıştım.
Açıkçası evime alıştığım için başka bir eve taşınmakta istememiştim.

Arabamı hastane otoparkına parkedip bahçeye girdiğimde sadece bir haftada bile burayı ne kadar özlediğimi farketmiştim. Kafamda hala aldığım mesaj dolanırken bu hastanede çalışan bir doktorun -ki kendisiyle daha önce hiç karşılaşmamış olmam da cabası- benim hastam hakkında bu kadar bilgi sahibi olmasını anlayamamıştım.

"Günaydın Bay Kim"

Hastaneye girdiğim sırada bana seslenen Maria'nın neşeli sesi beni düşüncelerimden koparırken tebessüm etmiştim.

"Sana da günaydın Maria"

Pembe bol önlüğü bu defa daha özenli gibiydi. Şişman vücudunu tamamen kapatamasada onu şirin göstermişti. Çok çalışmaktan nasırlanan ellerini üstüne silerken bunu ne kadar sık yaptığını düşünmüştüm. Daha fazla izlemeyi kesip kısa bir baş selamı vermiş ve sabahın erken saatleri olmasına rağmen şimdiden kalabalıklaşmaya başlayan hastaneyi izlemiştim.
Sanırım kısa tatilimi şimdiden özlemiştim.

Silüet / ChanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin