Sanki boğuluyormuşçasına nefes nefese gözlerimi açtığımda yine saçma bir rüya gördüğümün farkına varıyorum. Hele başımda hissettiğim o düşüşün acısıyla gerçeklikte olduğumun farkına daha bir net varıyorum. Bu hafta bu kaçıncı yataktan düşüşümdü artık saymıyordum. İyi bir uyku çekmeyeli o kadar uzun zaman olmuştu ki.
Bu rüyalarda sinir bozmaya başladı. Ben bu kadar sık ve gerçekçi rüya görmeye ne zaman başladım? O okul yüzünden bunlar korkutuyor beni. O nasıl kapıydı öyle hem Türkiye'nin en prestijli okullarından biri ol, hem tertemiz, hem son moda hem de 1000 yıl öncesinden kalmış kasvetli görün. Gerçekten prestij bu olsa gerek. ''Vay be her şeyi içimizde barındırıyoruz.'' anlayışı.
Mavi kazağımı bulamıyorum. Yataktan çıkıp kışlıklarımın bulunduğu dolabı karıştırmak için uzanıyorum. Lanet kazak nerelerdeydi acaba bir an anneme seslenmeye yeltenip aynı anda vazgeçiyorum. Sanki benimle ilgilenmeye çok hevesliymiş gibi bir de kazak dertleriyle onu sıkmamaya karar veriyorum. Altı üstü bir kazak için sabah sabah tirat dinlemek cazip gelmiyor. En sevdiğim kazağımın valizde olması gerek, valizi biraz karıştırınca mavi kazağım bana göz kırpıyor. Kısa bir alışverişe çıkmalıyım belki de uzun. Belki de kitapçıya uğrarım. Belki mi? Kesin uğramalıyım aylarca orda kalacağım, kitapsız dayanabileceğimi hiç ama hiç sanmıyordum. Evet evet kesin kitapçıya uğramalıyım. Yatılı bir okula gideceğim yani postalanacağım. Babamın deyimiyle, ''Dâhiler okulu, seni nasıl aldılar hala anlamış değilim. Tamam, sende zekisin Sahra ama... Bizim görmediğimiz ne gördülerse sende.'' deyişi hala kulaklarımda.
Kendimi en iyi okullardan birine kabul ettiriyorum lakin aileme bu başarıyı tasdikleyememenin buruk acısını hala hissediyordum. Babamın ve annemin tavırlarına karşın kasım kasım kasılıyorum tabi. Lise üçü nasip olursa lise son sınıfı en iyi okullardan birinde okuyacağım. Ben de ne buldular bilmiyorum ama iyi ki buldular. Okul 14. yy dan bu yana eğitim için kullanılıyormuş önceden Bizans'ın elindeymiş. Daha sonra Romalı aristokratlar eğitimini devralmış. Osmanlı zamanında, İstanbul fetih edilince bir süre bizim eğitmenlerimizde orada çalışmış. İç mimarisi de kendi okul tarihi gibi bayağı şatafatlı. Her el değişiminde ki okul birçok devlet ve millet tarafından kullanıldığı içi tarihi açıdan çok zenginleşmiş. Bilinen 14 yy. bu yana eğitim verdiği ama çok daha fazla eski olabileceği tartışılan konulardan.
Sonuçta okul okuldur. Okul okuldur ama bu okul okullar arasından hemen fark edilebilen bir okul. Babam hayata hazırlanmam için yalnız kalmam taraftarıydı. Annem karışmadı. Babam sanki kendi yalnız kalmış gibi benim yalnız kalmamı istiyordu. Zaten okul mevzusunu ve bu okulun sınavını dile getiren de babam oldu. Bir taşla iki kuş hesabı. Hem Sahra'yı - nasıl olacaksa- hayata hazırla, hem de evden postala.
İlk ve son çocuk olunca malum deneme tahtası oluyor insan. Babam büyüdüğümün farkına 16 yaşımda vardı. Önce yalnız kalmak istemedim uzun süre ayak direttim. Sonra kazanamayacağım için sınava girmediğim kışkırtmalarına dayanamayıp sınavlara katıldım ve bingo, kazandım. Benim için okulun en cazip tarafı üniforma şartı olmamasıydı. Tabi o da belirli bir şekildeymiş. Beyinlerimizi üniformalar gibi tek tipleşmesini istemiyorlarmış. Sizi seviyorum.
Okulun kendi öğretmenleri tarafından hazırlanan soru kitapçığı tabiri caizse kütük gibiydi. Hatırlamışken okunmuş pirinç yemekten okunmuş çocuğa dönmüştüm. Annemin Ayşe teyzenin yedirdiği pirinçlerden haberi yok tabi yoksa kadıncağızı bir köşeye çeker azarlar dururdu. Ayşe teyzemin amacının sadece Allah'ın da yanımda olduğunu hissettirmek olduğunu kabullenmezdi. Hey! Annem diye demiyorum kimse ona laf dinletemezdi. Hala başardığıma inanmıyordum iyi geçmemişti ama demek ki benim düşündüğümden iyi geçmiş olmalıydı. Sonuçta önemli olan gelen kabul belgesiydi. Başarmıştım, seçilmiştim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE MAVİSİ
FantasyPRESTİJLİ BİR OKULA KABUL EDİLİNCE HER ŞEYİN DAHA GÜZEL OLACAĞINI DÜŞÜNMÜŞTÜ. LAKİN OKUL ASIL EĞİTİMİNİ BAŞKA BİR BOYUTTA VERİYORDU. SEÇİLMEKLE BİTMEMİŞTİ ARTIK BAŞARMASI GEREKİYORDU. EĞER BAŞARAMAZSA RUHLARA ADAK OLARAK AVCILARA KURBAN EDİLECEKTİ...