4. 泰坦尼克号 (!)

44 7 3
                                    

Rahatsız olacak varsa bu kısmı geçebilir.

"Baba, lütfen..." dedim ama konuşurken dahi canım acıyordu.

Bu kapkaranlık odada bile görebildiğim nefret dolu gözleri gözlerimi buldu, çaresizdim. Elindeki kemeri doladı eline ve bir kez daha vurdu sertçe. Acıyla çığlık attım ama o yine vurdu. Ben çığlık attıkça o daha çok vurdu.

Neden diye sordum hep kendime. Neden hiç sevmedi ki babam beni? Annemi sevdi ve ben geldim dünyaya, beni niye sevmedi?

Cevabı biliyorum, o oğullarını sevdi. O hep oğullarına iyi bir baba oldu. Abimi okuttu, onun iyi bir meslek edinmesini sağladı. Kendi soyunun devamıydı oğulları, elbette onları sevecekti.

Benim babam bana hiç şarkı söylemedi, hiç gülümsemedi, hiç sarılmadı, hiç öpmedi beni. Benim babam bana hiç babalık yapmadı. Benim babam oğullarına babalık yaptı. Çünkü oğullarının babasıydı.

Benim babam hep böyleydi, hep sinirliydi hep öfkeliydi. Ama sadece bana karşı. Annem ilk defa beni onunla tanıştırdığında beş yaşlarındaydım. İnsanlar o yaşta yaşadıklarını hayal meyal hatırlar ama ben dün gibi hatırlıyorum.

Annem elimden tutup beni onun karşısına getirdiğinde yüzüme öylece bakmış ve anneme "Kim bu?" demişti.

Annem onun kızı olduğumu söylediğinde yüzündeki iğrenmiş duyguyu o kadar net hatırlıyorum ki, hafızamı kaybetsem yine unutmam gibi. Annem ona hasta olduğunu ve bırakacak kimsesi olmadığını söylediğinde umursamazca "Doğurmasaydın." dediğini hatırlıyorum.

Yapmasaydın demek geldi birden içimden. Yapmasaydın beni doğmazdım belki. En azından senin çocuğun olarak doğmazdım.

Ama annem ne yapıp etti ve beni onların yanına bırakmayı başardı. Küçük ve savunmasız kuzusunu kurtların arasına bıraktı. Ama anneme asla kızgın değilim, hasta olmasa beni bırakmayacağını iyi biliyorum çünkü.

Annem, canım annem. O şimdi burada olsaydı bunların hiçbirini yaşamazdım. Onu hatırlayınca ağlamaya başladım ve çığlıklarımın arasına hıçkırıklar kaçtı.

"Sen ne biçim şeysin ha!" diye bağırdı bir kez daha. Sesi tüm odada yankılandı. Biliyordum, hatta emindim yan komşular bile duymuştu seslerimizi. Ama kimsenin işine gelmiyordu. Sonuçta kimse ekmek veren eli ısırmazdı.

Birkaç cümle daha sarfetti ama sesin kuvvetine rağmen duyamadım dediklerini. Kulaklarım uğuldamaya başladı, canım çok yanıyordu. Sonra elindeki kemerin tokasının bedenime çarptığını hissettim. Birkaç saniyenin ardından çarpmadığını, vücudumun içine girdiğini farkettim ve daha güçlü bir çığlık attım bu sefer.

Karanlıkta göremedim ama duydum dediklerini. Dışarıdaki adamları çağırdı içeri ve beni kaldırmalarını söyledi, yani sanırım öyleydi. Adamlar içeriye girmek için bodrum katının bahçeye çıkan kapısını açınca sokak lambalarının ışığı çarptı yüzüme.

İki kişi içeri girdi ancak duraksadılar bir süre. Bir babanın kendi kızına böyle bir şey yapmasını garipsediler herhalde. Sonra babam bir kez daha adamlara bağırdığında kendilerini toparlayıp kollarımdan tutarak kaldırdılar beni.

Karnımın tam ortasında şiddetli bir sızı hissettim ama başım dönüyordu, eğilip bakamadım. Beni bir arabaya bindirdiler ve babamı gördüm bir kez daha. Adamlara söylediklerini duyamadım. Sonrasını hatırlamıyorum zaten, her yer karanlıktı.

OKUMAYA BURADAN DEVAM EDEBİLİRSİNİZ.

Güneşin sıcaklığı gözlerimi acıtırken tek gözümü aralayıp etrafa baktım. Çok sıcaktı hava ve güneş, canımı daha fazla acıtıyordu. Ekim ayının başında olduğumuzu anımsadım, bu kadar sıcak olması çok tuhaftı.

others' requests | park chanyeol ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin