3. 像海一样

48 5 10
                                    

Okul bahçesinden çıktığım gibi hiç durmadan koşmaya devam ettim. Bir yandan ağlıyor bir yandan olabildiğince hızlı kaçmak istiyordum.

Yine aynı şeyler olmuştu, yine Sehun kendi yaptıklarını ben yapmışım gibi göstermişti. Aslına bakılırsa bu sefer bunu yapan o bile değildi, aptal sevgilisi Yoona her zamanki gibi davranıyordu.

Koştukça koşuyordum, nereye gittiğim hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Hızlı adımlarımı durduran şey önümde duran arabanın kornasıydı. Keşke, diye geçirdim o an içimden. Keşke araba durmasaydı

Arabanın içindeki adam bağırarak bir şeyler söylemeye devam ettiği sırada onu umursamayarak koşmaya devam ettim. Artık nefes almakta zorlanıyordum ağlamaktan. Aklımdaki düşünceler de beni boğmaktan beter ediyordu.

Keşke o araba durmasaydı.

Keşke babam beni bayılana kadar dövdükten sonra ertesi gün uyanmasaydım.

Keşke annem beni buraya bırakmak yerine sokağa bıraksaydı.

Keşke sayısız intihar girişimlerimden biri başarılı olsaydı.

O kadar çok keşkem vardı ki benim, yazmaya kalksam sayfalar yetmezdi. Sevdiğim insanları hep kaybetmiştim, hep keşkelerim yüzünden. Keşke dememek için yaptığım şeylerin hepsi sevdiklerimi benden uzaklaştırmıştı. Bu benim aptallığımdı. Bundan kurtulmak için defalarca kez debelendim ama sonuç bulamadım.

İlk annemi kaybettim, onu çok severdim. Çok küçüktüm daha o gittiğinde ama, şimdi acısını daha iyi hissedebiliyordum. Sonra Yixing'i kaybettim, onu da sevmiştim. O benim tek arkadaşımdı, onu sevmekle büyük hata ettim.

Ben hep sevdiğim için nefret edildim.

Artık kimseyi sevemiyor oluşumun en büyük sebeplerinden biriydi bu anlattıklarım. Hep itildim, hep dışlandım. Tek yaptığım sevmekti, sevmek suç mu o halde diye düşündüm. Cevabını hala bilmiyorum.

Düşüncelerim içinde kaybolmuşken tek yaptığım içim çıkana kadar ağlamaktı.

Beni rahatlatan yegâne şey buydu.

"Yikao!"

Adımı duyduğum gibi bakışlarımı sesin geldiği yöne çevirdim. Gözyaşlarım yüzünden kimin geldiğini göremiyordum. Üzerimdeki hırkanın kollarıyla gözlerimi sildiğimde gördüğüm kişi tüm üzüntümü silip süpürmüş, yerini şaşkınlığa bırakmıştı.

"Ah, tanrım, ah ne... ne hızlı koşuyorsun sen öyle? Zor yetiştim."

Nefes nefese sıraladığı cümlelerin ardından bomboş bir şekilde ona bakıyordum. Dizlerindeki ellerini kaldırıp doğrulduğunda göz göze gelmiştik.

"Neden geldin?" dedim, sesim fazlasıyla kısık çıkmıştı.

Ya bana iğrenç biri olduğunu söyleyip gidecek, ya da sürekli benimle dalga geçecekti işte. Ne bekliyordum ki? Benim suçsuz olduğumu düşünmesini ve yanımda olmasını falan mı? Gerçekten bazen hayal gücüme akıl sır erdiremiyordum. Komik ve beceriksizce kurulan bu hayaller her zaman canımı yakmıştı.

"Neden gelmeyeyim?" dedi, ima ettiğim şeyi anlamamış gibiydi. Bakışlarımı uzaklardan görünen denize çevirdim.

"Ah, anladım." dedim. "Sen de diğerleri gibi bir pislik olduğumu söyleyeceksin, değil mi?"

others' requests | park chanyeol ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin