"Daha daha nasılsın Cheonsa?" ~Jake
"İ-iyi..." ~Cheonsa
Kalabalık değil, sadece seninle birlikte sekiz kişi. Zaten tanıyorsun hepsini. Sunoo abin, Niki sıra arkadaşın, diğerleri de yabancı değil... Sakin ol Cheonsa, okulda kendi ayağına takılıp düşerek bugün ki rezillik kotanı aştın.
"Cheonsa, nasıl erkeklerden hoşlanırsın?" ~Jungwon
"Jungwon, uçuyorsun." ~Heeseung
"Arkadaşım senden hoşlanıyormuş da, öğrenmesi gerek." ~Jungwon
"Hayır hayır! Olmaz! Yok hoşlanma falan!" ~Sunoo
"Bayadır platonik o arkadaş, burada sen o arkadaştan küçük olsan bile senin elinden ölümü göze aldı o arkadaş, o yüzden kısa kes Kim Sunoo." ~Jay
"Kim Sunoo ve Park Cheonsa, nasıl kardeş oluyorsunuz?" ~Niki
Evet, bir gün sorulacaktı bu soru. İlla ki o yarayı biri deşip, acıtacaktı canımızı.
Abimin yanından kalkıp, odama doğru yol aldım. Abimi yanlız bırakmamalıydım. Bu yaptığım yanlıştı ama kimsenin gözü önünde ağlayıp, bir bebek gibi gözükmek istemiyordum. Her şeye sevinip, küçük çocuk gibi davrandığımdan zaten gözlerinde bebek gibiydim. Bir de ağlarsam...
"Cheonsa, gitme." ~Sunoo
"Ben... Yanlış bir şey mi sordum?" ~Niki
"Evet. Sunoo daha önce anlatmıştı, dinleseydin. Cheonsa bunun için kendini suçladığından konuyu o varken açmamalıydık." ~Sunghoon
Hepsinin de haberi var...
Gözlerimden akan bir iki damla yalşı elimin tersi ile sildim ve kapıdan uzaklaşıp, tekrar abimin yanına oturdum.
"Bilmiyordum... " ~Niki
"Yani özür diliyor. Üzülme diyor. Değil mi Niki?" ~Heeseung
"Öyle mi diyorum? Ha evet! Öyle diyorum!" ~Niki
"Sizi bu evden atar bu komşular..." ~Jay
"Neşemiz kaybolmasın! Hadi yemek söyleyelim! Tavuk ve pizza! Bir de Sushi! Ve... Ve... Cheonsa sen ne istersin?" ~Jungwon
"Süt..." ~Cheonsa
Bunu dememeliydim! Salağım işte! Salak!
"Süt mü?" ~Sunghoon
"Kız sağlıklı besleniyor." ~Heeseung
"Evet, bizim gibi öküz olacak hali yok. " ~Jay
Sen gayet centilmensin Jay, kendine hiç hakaret etme.
"Hadi söyleyelim! Daha cipsler var! Sunghoon taşımış. Boşuna taşımadı ya." ~Jake
***
"Gece benimle konuştuktan sonra uyuduğuna emin misin? Vampir gibi duruyorsun... Yani hep öyle duruyordun ama bu sefer gözlerinin altı da şey de..." ~Mina
"Uyudum... Sadece biraz ağ- yani çok uyanıp durdum da." ~Cheonsa
"Sana Jay yaramıyor. Jay'de Jay, başka bir şey bilmiyorsun." ~Mina
"Bir kere abim de dahil bütün arkadaşları taş gibi. Seçilmiş kişiler onlar. Beni de seçme bir salak buldu..." ~Cheonsa
"Seçme salak mı? Ben mi?" ~Mina
"Hayı- evet evet. Sen. Seçme salak. Ben seçmesem benim olmazdın." ~Cheonsa
"Niki niye gelmedi?" ~Mina
"Gece 2'de gittiler, daha uyanamamıştır." ~Cheonsa
"Telefonumun şarjı bitmiş ve gece takmamışım şarja. Derste neyle oynayacağım ben? Seninkini kaptırmaktan korkuyorum." ~Mina
Telefon!
"İyi hatırlattın! Telefon! Telefonu!" ~Cheonsa
"Kimin telefonu?" ~Mina
"Birazdan gelirim! Niki gelirse, edebiyat defterimi almamasını söyle. Sonra bütün cevaplarımız aynı oluyor." ~Cheonsa
Çantamın en icra köşesine koyduğum yabancı telefonu aldım ve sınıftan koşarak çıktım. Koridorda da koşarak ilerliyordum, bunun sonucunda birine çarpmazsam çok iyi olacak.
İlk kez sınıf yada öğrenci görmüyordum ama sabahın bu saatinde neredeyse herkes sınıftaydı. Geç gelemezler miydi?
"Pişt! Kız, gir gir. Biz yabancıları alıyoruz. Çalınacak bir şey yok. Herkes fakir." diye seslindi en arkadan bir kız. Hiç kimse bir şey demeyince ben de girdim ve küçük ama çok adımla, sıraya kolunu koymuş, kolunun da üstüne kafasını koymuş uyuklayan Heeseung'ın yanına gittim ve tek parmağımla, fazla rahatsız etmeden dürtükledim.
"Heeseung oppa..." ~Cheonsa
Bir anda kafasını kaldırmış, gözlerini kocaman açmıştı. Karışmış saçları, kızarmış alnı ve kocaman gözleri ile çok tatlı görünüyordu.
"Cheo-Cheonsa? Sen... Niye? Neden..? " ~Heeseung
Konuşmaya çalışırken, saçını düzeltmeye de uğraşıyordu.
"Telefonunu bizde unutmuşsun. Şarjın tam ama telefonun kapalı. Galiba dün sen kapattın yada kendi kapandı. Biz ellemedik." ~Cheonsa
"Ben de telefonum nerede diyordum. Teşekkür ederim." ~Heeseung
"Abime soramadım ama... Dün Jungwon oppa bir arkadaşının benden hoşlandığını söyledi. Ve hepiniz tanıyor gibiydiniz-" ~Cheonsa
"Söyleyemem. Sır." ~Heeseung
"Peki... Yine de teşekkürler." ~Cheonsa
"Ben teşekkür ederim." ~Heeseung
Hızlıca sınıftan çıkmış, kendi sınıfıma doğru yol almıştım. Heeseung oppa'nın da peşimden çıktığına emindim. Sınıfımın kapısını açacakken, birden kapının açılmasıyla alnımı kapıya çarpmış, hatta yere düşmüştüm.
Canım o kadar çok yanıyor ki, ağlayacak gibiyim. Hatta gözlerim doldu bile.
"Cheonsa, görmedim, özür dilerim! İyi misin?" ne kadar saçma bir soru bu? Kapı çarptı, kapı! Nasıl iyi olabilirim?!
"İyiyim iyi..." hâlâ yerde otururken ve alnımı tutarken demiştim bunu. Aşırı inandırıcı gözüküyorum galiba.
"Cheonsa! İyi misin?!" ~Niki
"Her zaman ki gibi... Seninle gelmeliydim, umarım birine de çarpıp anksiyeteni yüksek sınırlara taşımamışsındır." ~Mina
"Acıyor..." ~Cheonsa
En sonunda alt dudağımı büzüp sessizce ağlamaya başlamıştım. Gerçekten çok acıyor, dayanamıyorum...
"Ne oldu?" ~Jay
"Ben Sunoo hyunga haber vereyim." ~Niki
"Kapıyı birden açtım, orada olduğunu bilmiyordum."
Jay'e de rezil oldum iyi mi...
Herkes buraya bakıyor, herkese rezil oldum!
"İyi misin civcivim? Ağlama." ~Mina
Revire gitmek zorundayım. Ben de diyorum, niye iki gündür hiç gitmedim diye. Canım çok acıyacağı içinmiş. 3 günün acısı bu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUMB ⚜ ENHYPEN ✔
FanficSen salak Ben salak Gel sarılak Çok romantik... Değil mi? 15.10.21 14.08.22 Bu hikaye gerçek dünyayla ilgili değildir. İdollerin gerçek hayatlarıyla ilişkilendirilemez. Bu yüzden karakterlerden nefret etmeyin veya onları eleştirmeyin. Cheonsa kurgu...