-2

1.4K 151 73
                                    

"Deku..."

Kulağında yankılanan sesle uyandı İzuku, ve rutini olan hazırlığı ile tekrar sarayın yolunu tuttu.

İçinde garip bir his vardı. Ne olduğunu çözemediğinden, işine odaklanabilmek için unutmak zorundaydı-
Fakat kapıda onu bekleyen lord ve askeleri ile şok oldu.

Hızlı adımlarla önünde eğildiği lordun yanından geçemeden askerler onu durdurdu!

Keskin mızlarkların ona neden engel olduğunu anlayamazken, başını kaldırıp ona baktı.

"Bugün gelmene gerek yok."

"A-anlamadım? Bir hata mı yaptım lord hazretleri?"

Lord cevap vermeden arkasını dönerek saraya girdi. Ve ardından kapanan saray kapıları ile izuku boşlukta kalmıştı...

Yere, dizlerinin üstüne çökerek toprağa akan göz yaşları ile ağladığını anladı.

"Kovuldum mu..?"

***

Yürüyordu...
Her ağladığında o ağacı bulmak için ormana doğru yürüyordu.

Dün lorda çarptığı için, bunun bir sürgün olduğunu düşünerek kararan havayı umursamadan ağacı aramaya devam etti.

Ve sonunda kaybolarak zifiri karanlık içinde çimenlerin üzerine kendini bıraktı.

"Nerdesin meleğim..."

Annesinin ölümünden beri bu ağaca gelmemişti, çünkü kendine ağlamayacağına dair sözü vardı.
Fakat başka çaresi kalmamıştı...

Şuan muhtaç olduğu, yıllardır hasret kaldığı sevgi hissiyle sırt üstü çimenliğe uzanmıştı.

Gece olmuş, gökyüzünde siyahların içinde parlayan yıldızları izliyordu.

"Annemin gözlerine benziyor."

İzuku, annesinin nasıl biri olduğunu tam hatırlamıyordu. Sadece belirli şeyler kalmıştı aklında.

Parlak gözler, herzaman giydiği bembeyaz elbisesi ve kendisi gibi yeşil yumuşak saçlara sahip bir melek.

Çok küçük yaşta kaybettiği annesiyle, birdaha kimse tarafından sevilmemişi.
Kimsesi olmadığı için saraydan atılarak o küçük kulübede kalmaya başlamış, karşılığında da lorda hizmet ediyordu.

...

Bir süre yerde uzanıp yıldızlara bakarken, her yeri titremeye başladı.

Esen rüzgar ve gecelerin bu kadar soğuk olmasıyla, üzerindeki ince kıyafetler yüzünden çok üşüyordu.

Kaybolduğu için yerinden bile kalkmaya tenezzül etmedi. Artık ne bir işi, ne de kalacak bir yeri vardı...
Kölelikten atıldığı için kulübesinide elinden alacaklarını biliyordu.

Zaten hizmetliler tarafından istenmeyen, işe yaramaz biri olarak görülüyordu.
Artık hiç umudu kalmadığını düşünerek gözlerini yumdu.

Derin bir nefes alıp kendini serbest bıraktı.

"Sanırım burda öleceğim."

İçinden son kez mutlu bir anı geçirerek, uykusunda öleceğini düşündü.
Ve kendini uykuya teslim etmesine saniyeler kala, ardından gelen adım sesleriyle gözlerini açtı...

"Kim var orda?"

Zifiri karanlığın içinde parlayan alev kırmızısı gözler ve iri bir beden gördü.

"L-lordum siz misiniz?"

Ona yaklaşan bedenin git gide büyürken, kendini geriye doğru çekti. Ve yüzünü daha net gördüğü bedene öylece bakakaldı.

Yaklaşan şeytan, kanatlarını kaldırarak avcunda küçük bir ateş yaktı.
Ve parlayan yıldızlarından aydınlattığı bir noktada durarak, çocuğa baktı.

"S-sen bir şetyansın!"

İzuku korkuyla kas katı kesildi.
Şeytan ise bu küçük bedeni daha yakından incelemek için eğilip, ona yaklaştı.

"Neden burdasın?"

-

>Güzel gidiyor mu? Sıkıcı mı bilmiyom, umarım beğenirsiniz

Keyifli okumalar dilerim~

Devilove Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin