3.4

2.2K 282 227
                                    

Chifuyu

Keisuke'nin annesi her zamanki gibi iş seyahatinde olduğu için, onun evindeydik. Takemichi de yokluğumdan faydalanıp Mikey ile bizde takılacaktı. Mikey yakında mezun olacağı için canı sıkkındı zaten. En azından, öyle hatırlıyordum.

Geniş ve rahat koltukta otururken kızarmış erişte yiyorduk. Televizyonda da anime açıktı ama pek de izlediğimiz söylenemezdi.

"Kazutora cidden de gidecek," diyordu mutsuzca. "Diplomasını alınca kayıplara karışacak."

Zihnimi zorladım. Kazutora ile uzun zamandır konuşmuyordum ama neden? Sürekli yanımda taşıdığım defteri karıştırdım. Tamam, Keisuke içindi.

"Uzaklaşmak iyi gelebilir," dedim ve boşalan tabağı sehpaya bıraktım. "Şehrin onu boğduğundan bahsetmişti."

Keisuke'ye sevgilim diyeli iki hafta olmuştu ve tüm bu süre boyunca öncekinden bile daha özenli davranmıştı bana. Her gün yaralarımı kontrol ediyor, bakımıyla bizzat ilgileniyordu.

Ben de eskisi kadar kolayca hırpalanmamaya çalışıyordum. Onu üzmek iğrenç hissettiriyordu. Hafıza sorunumu aşmak için daha sağlıklı beslenmeyi bile deniyordum.

Belime sarılıp yanağımı öptü. "Umarım iyi olur."

Keisuke'nin doğum günümde hediye ettiği, kedili bilekliğimle oynadım. "Umarım."

İçini çekti. "Seneye biz de mezun olacağız. Hangi üniversiteye gitmeyi düşünüyorsun?"

Kıkırdayıp yanaklarını avuçladım. "Bok gibi param var. Ne diye kendimi yorayım ki? Sen de paramı yersin hatta."

Göz devirdi. "Babanın aniden piçlik yapma ihtimalini düşünmelisin." Dudaklarıma nazip bir öpücük verdi. "Hem, ders aralarında kaçamak yapmayı seviyorsun."

Sırf ders aralarında onunla yiyişmekten hoşlandığım için üniversiteye gider miydim ki? Lise zaten boktanken bir de üniversiteyle uğraşmaya ne gerek vardı? Lise diploması bile gayet iş görüyordu.

Ama... Ah, tanrım.

Omuz silkip dudağının kenarını öptüm. "Tamam ama aynı bölümde olalım. Boş sınıflara at beni."

Kıkırdayıp göğsüne çekti beni. "Ev arkadaşı da oluruz hem. Annem ya da Takemichi'ye yakalanma korkusu yaşamayız böylece."

Parfümünün de etkisiyle kelimenin tam anlamıyla kızarmış erişte gibi kokan sevgilime sıkıca sarıldım. "Seni çok seviyorum, Kei."

"B-ben de seni çok seviyorum, sevgilim."

O lanet erişteyi yememiş olsaydım muhtemelen asla tanışamazdık. Çok fazla ortak arkadaşımız olsa da erişte meselesine dek birbirimizi fark etmemiştik.

Keisuke Baji, öptüğüm en doğru çocuktu. Bana karşılık veren ilk kişiydi de. Ona dair her detayı itinayla yazıyor ve unutmamak için de her gece uyumadan önce okuyordum. Her detayıyla hatırlamaya değer tek insandı o.

Yaramazca okşadım kolunu. "Hâlâ sevişmedik."

Kasıldı. "Kolların iyileşmedi. Geçen günkü beden dersinde dizlerini çürütmüştün zaten." Elimi kavrayıp her bir parmağımı nazikçe öptü. "Aynı hataları tekrarlamayacağım."

Dudak büküp kucağına tırmandım. "Seni özledim ama."

Kızarmıştı. "Chifuyu, olmaz. Yaraların açılabilir."

Boynunu öptüm. "Elli gündür sevişmiyoruz, Kei."

Güzelim kehribar gözlerini kaçırdı. "Seviştiğimiz günlere say." Belime sarılıp iyice göğsüne yapıştırdı beni. "Seni bir daha asla incitmeyeceğim."

Kalbinin sesini dinlerken huzurlu hissediyordum. On yedi yıllık ömrümde gerçek huzuru bulduğum anların sayısı öylesine azdı ki. Keisuke, bana iyi geliyordu.

Kızarmış eriştesini yediğim için ağzıma sıçacak kadar manyak, agresif ve de kaba herifin böylesine sevimli birine dönüşmesi inanılır gibi değildi ama mutluydum.

"Kei," dedim ipeksi saçını okşarken. "Bence evlenmeliyiz."

Yanağımı nazikçe okşadı. "Benden iyisini bulamazsın sonuçta."

Elini yakalayıp parmaklarını ısırdığımda homurdandı. "Asıl sen, benden iyisini bulamazsın."

Beni ittirip üstüme tırmandı. Siyah saçı yüzüme dökülse de durumdan şikayetçi değildim. Çok güzel kokuyordu saçı.

Dudaklarını benimkilere sürttü. "Birbirimiz için mükemmeliz."

Daha uzun bir öpücük için ensesini kavrayıp üst dudağını emdim. "Kei, seni cidden çok özledim." Alt dudağımı yaladım. "Biraz oynaşamaz mıyız?" Gözbebekleri irileşse de üstümden kalkmak için hamle yapınca omuzlarına sarıldım. "Lütfen, Kei."

Bileğindeki tokayla saçını toplarken kızarmış yanakları gizleyememişti. Bol kazağımın üstünden karnımı okşadı. "Y-yapmamalıyız."

Boynunu öptüm. "Sen de özledin."

Birkaç defa yutkunup koltuğun diğer ucuna oturdu. "Chifuyu, lütfen. Seni incittiğim her sefer için pişmanım." Gözleri dolmuştu. "Eski aptallıklarımı tekrarlamaktansa kendimi yumruklarım."

Elini tutup düzgün bir şekilde oturdum. "Ben de hatalıyım. Sana karşı yeterince dürüst değildim. Gerçeği söylersem benden korkarsın sanmıştım."

Parmaklarımı yeniden öptü. "Asla. Tek korkum seni kaybetmek." Omzuma yaslandı. "Okuldan gideceğini söylediğinde acıdan öleceğimi sanmıştım."

Tokayı çıkarıp saçına gömdüm elimi. "Ben de seni kaybetmek istemiyorum. Bu boktan hayatta, gerçekten sevdiğim tek kişisin." Acıyla gülümsedim. "Annem, yanılmış. Ben bile sevilmeyi hak ediyorum."

Annem, babamla arasını açtığımı öne sürerek döverdi beni. Çirkin olduğumu söyler, hiçbir boka yaramadığımı haykırırdı. Bazı geceler, elime jilet tutuşturup giderdi. Hiçbir zaman ölecek kadar derin kesememiştim kendimi. Bedelini de daha fazla dayakla ödemiştim.

Yanaklarımı avuçladığında ağladığımı fark ederek bakışlarımı kaçırdım. Yumuşacık bir öpücük verdi kurumuş dudaklarıma. "Sevilmeyi en çok sen hak ediyorsun, Chifuyu."

Hıçkırmamak için titrek nefesler aldım. "Üzgünüm. Gecemizi sikiyorum."

Ellerimi tutup ıslak yanaklarımı öpücüklere boğdu. "Hiç de bile." Şefkat doluydu tebessümü. "Seninle olmak öylesine güzel ki."

Gözyaşlarım yeniden yüzümü ıslatırken gözlerimi kırpıştırdım. "Bir an önce mani dönemine girmek istiyorum."

Yeniden öptü ıslak yanaklarımı. "Her daim yanında olacağım." Muhtaç olduğum şekilde sarıldı titreyen bedenime. "Ne olursa olsun seni bırakmayacağım."

Ona inanıyordum. Gerçekten de inanıyordum. Hıçkırıklarımı serbest bırakıp sığındım ona. Keisuke, ihtiyacım olan her şeydi.

cidden de adam ettim bunları xd

ve, son birkaç olayı/sahneyi daha yazıp kurguyu bitireceğim :")
















kızarmış erişte || tokyo revengers Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin