2.5

2.4K 298 312
                                    

tw : depresiflik, intihar düşünceleri.

Chifuyu

Evi parti moduna sokmak için göz siken cinsten ışıklandırmalar seçilmişti belli ki. Bu eve daha önce gelmiş miydim ki? Titrek bir nefes aldım. Cidden de hatırlamıyordum. Kafam her zamanki gibi sik gibiydi.

Elime tutuşturulan biradan birkaç yudum alırken burada ne bok yediğimi sorguluyordum. Cidden, neden evde değildim ki? Kimin eviydi ki burası? Neden buradaydım? Bu iğrenç ışıklar, hangi piçin fantezisiydi? Tanrım, tüm bu insanların arasında ne işim vardı?

Tanıdık bir yüz görme umuduyla etrafa bakınırken oturduğum koltuğa daha da gömülmüştüm. Takemichi, yoktu. Ah, Mikey ile gitmişti. Gitmeden önce de sarılmıştı. Beni yalnız bıraktığı için ona kızamazdım ki. Onun da kafa dağıtmaya hakkı vardı.

Duvara yaslanmış, uzun saçlı bir kızla konuşan Kazutora'yı görür görmez bakışlarımı kaçırdım. Ondan uzak durmam gerektiğini, defalarca ve defalarca kez günlüğüme yazmıştım. Olayı doğrudan hatırlayamasam da notlarıma göre, Baji içindi. Onu incitmemek ya da şüpheye düşürmemek için.

Öyleyse, neden her sikimi daha da sikmiştim?

Birayı bitirip hırkama sarındım. Burada olmamalıydım. Odamda kalmalı ve kusana dek kızarmış erişte yemeliydim. Ancak bu şekilde onunlaymış gibi hissedebiliyordum. Çarpık zihnim, onunla doluydu.

Balkona çıktım ve buz gibi havanın beni ürpertmesine izin verdim. Ev, üçüncü kattaydı. Bu detay, zihnime kazılıydı. Öyleyse, buraya daha önce de gelmiştim. Evet, Mikey'nin evindeki ilk seferim değildi.

Pervaza tırmanıp bir sigara yaktım. Biri beni itmek isterse çekinmemesi için sırtımı dönmüş, bacaklarımı sarkıtmıştım. Yitip gitmek için güzel bir akşamdı.

Öylece geberip gitseydim herkes için en iyisi olurdu. Annem, kendimi öldürmem için resmen yalvarırdı bana. Ölürsem mutlu olacağını söyler, elime jilet tutuştururdu. Tüm unutkanlığıma rağmen bana yaptıklarını anımsamak için kendimi zorlamam gerekmezdi. Zihnimdeki tüm parçalanma onun eseriydi zaten.

Gözlerimi sımsıkı kapattım. Birkaç ay sonra, ilkbaharda yeniden yükseleceğimi biliyordum. Her seferinde aynısı olurdu. En büyük sorun, depresyondan sağ çıkmaktı. Hayatta kalmak giderek zorlaşıyordu. Günün birinde sahiden öldürecektim kendimi, biliyordum. Küçük ölümlerin bile bir sınırı vardı.

Telefonumu avuçlayıp galerimdeki en değerli fotoğrafı açtım.

Sikeyim, onu çok özlüyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sikeyim, onu çok özlüyordum. Ona dair hiçbir detayı unutamıyor, hasretiyle yoklaşıyordum. Keisuke'ye geri dönülemez bir şekilde aşıktım. Onu düşündükçe, patlayacak gibi hissediyordum.

Alt dudağımı kanatana dek ısırdım ve bir sigara daha yaktım. Ona çıkma teklifi etmek yerine onu itmekle en iyisini yapmıştım. Babam bile benimle uğraşmayı bırakmışken bir yabancıya sığınamazdım. Onu mahvetmektense ondan uzak kalacaktım. Benden nefret etmesi sorun değildi ama dedikleri koyuyordu.

Arkadan sarılan güçlü kollarla irkildim.

"Selam," dedi duymayı özlediğim sesin sahibi.

Gözlerimi kırpıştırıp bir nefes daha çektim sigaradan. "Burada olacağını bilseydim gelmezdim." Kollarından sıyrılmaya çalışınca tutuşu sıkılaştı. "Varlığımla rahatsızlık vermek istemem."

Çenesini omzuma yasladı. "Konuşmalıyız. Lütfen."

Akmaya hazırlanan gözyaşını elimin tersiyle sildim. "Konuşacak ne var ki?"

Yanağımı öptü. "Biz."

Karnımda biriken korkuyla titreyip kollarından kurtulmak için çırpınmaya başladım. "B-biz diye bir şey yok. Bırak da gideyim."

"Chifuyu." Ilık nefesi donmuş tenimi okşadı. "Bana çıkma teklifi etmekten neden vazgeçtin? Kazutora ile de alakayı kesmişsin. Lütfen. Bilmeliyim."

Avazım çıktığı kadar bağırınca kollarını gevşetmek zorunda kaldı ve pervazdan indiğim gibi salona kaçtım. Buradan gitmeliydim. Sikeyim, burası neresiydi ki? Tamam, Mikey'nin eviydi ama kendi evime ne kadar uzaktı?

Titreyen bacaklarımı sürüyerek dış kapıya ilerlerken kolumun kavranmasıyla kendimi tutamadım ve acıyla çığlık attım. Sikeyim, yaramın olduğu yeri tutmuştu ve yeniden sikeyim ki yara yeniden açılmıştı.

Önce, müzik durdu ve bana çevrilen bakışları hissettim. Amına koyayım, herkes bana bakıyordu.

"Baji?" Hâlâ şokta olan çocuğa seslenen Kazutora'ydı. "Ne yapmaya çalışıyorsun?" Yanağıma dokundu. "Fuyu, neyin var?"

"Sen karışma!" diye bağırdı Baji ve tutuşunu gevşetmek yerine belime de sarıldı. "Konuşacağız."

"Seni piç!" Takemichi, Baji'ye yumruğu geçirdi. "Rahat bıraksana çocuğu. Yaptıkların yetmedi mi?"

Sesler boğuklaşırken koluma yayılan kanı hissedebiliyordum. Baji ve Takemichi birbirine girmiş, Mikey ve Kazutora da onları durdurmaya çalışırken algım iyice bozulmuştu.

Nefes alamıyordum. Tanrım, neden evde değildim ki? Neden, sıcak yorganımın içinde değildim?

Midem bulanmaya başlayınca yığılıp kaldım.

Gözlerimi yeniden açtığımda bütünüyle yabancı hissetiren bir yataktaydım. Korkuyla üstümü yoklarken giyinik olduğumu fark edince bi' nebze rahatlamıştım. Eve gitmeliydim. Sikik dünyadan saklanmalıydım.

Gözlerimi ovalayıp yataktan çıkacakken odanın diğer ucundaki Keisuke'yle göz göze geldim. Berbat görünüyordu. Günlerdir uyumamış gibiydi.

"Kollarına ne yaptın?" Sesi cılız, acı doluydu. "Merdivenler ne zamandan beri böylesine hasar bırakıyor?"

Kuruyan dudaklarımı yaladım. "Yangın merdiveniydi ve sarhoştum."

Bu, tamamen yalan sayılamazdı. Gerçekten de merdivenlerden düşerek yaralanmıştım. Sol bacağım çürükler içinde kalmıştı hatta.

"Chifuyu," dedi bakışlarını kaçırırken. "Sensiz yapamıyorum. Seni seviyorum, tamam mı? Lütfen, bir kere daha deneyelim. Söz veriyorum, seni zorlamayacağım."

Aşık olduğum çocuk beni sevdiğini söylediği için mutluluk komasına girmem gerekirdi. Bu itiraf, mani döneminde gelseydi gerçekten sevinebilir ve ona inanabilirdim bile.

Depresifken daha mantıklıydım. En azından, dengemi koruyabildiğim anlarda.

Keisuke, beni beş aydır tanıyordu. Bu beş ay boyunca ya kavga etmiş ya da yiyişmiştik. Ona beni sevmesi için hiçbir sikim vermemiştim. Vermek de istememiştim çünkü onu sevebileceğimi hiç düşünmemiştim.

Keisuke, önüne gelenle yatan bir sürtük olduğumu düşünüyordu. Haksız da sayılmazdı. Tam bir sürtük izlenimi vermiştim. O gün, sevişirken sertti. Vücudumdaki yaraları azıcık bile önemsememişti.

Yani, Keisuke beni değil beni sikmeyi seviyordu. Tenimi beğeniyordu, boktan kişiliğimi değil.

Bol kazağımı çıkarıp odanın diğer ucuna savurdum. "Tamam, eskisi gibi olalım."

Kehribar gözleri irileşirken ayaklanmıştı. "Chifuyu ben-"

"Al ya da git," dedim cümlesini bitirmesine izin vermeyerek.

Beni değil, beni sikmeyi seviyordu.

Annem cidden de haklıydı. Benim gibi bir zavallı gerçek bir sevgiyi asla tadamayacaktı.

Alt dudağını ısırıp kapıyı kilitledi ve aldı. Öncekinden bile daha sertti. Tıpkı olması gerektiği gibi.

yazarken cidden zorlandım, umarım istediğim şekilde aktarabilmişimdir

bi nevi barıştılar gibi gibimsi ,d





kızarmış erişte || tokyo revengers Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin