Hediye .

896 40 6
                                    

Kulağına dolan ince ve tatlı sesle gözlerini açtın.
Annen sana sesleniyordu.
- Y/N !
Y/N yavrum kalksana !
Sen daha yeni yeni ayılıp yatağında doğruluken, kapın açıldı ve tüm neşesiyle odayı dolduran annen içeri girdi.
Baygın ve bezmiş gözlerle ona bakarken sabah sabah bu kadar enerjiyi nereden bulduğunu merak ediyordun.
- Ah yine dağıtmışsın burala...
Durup sana baktı.
- Kızım kalksana ne diye hala yatakta oturuyorsun .
Hem ne bu asık surat?
Bugün doğum günün biraz neşelen !
Göz devirdin ve yataktan çıktın.
Sabah sabah hiç bir sese tahammülün olmadığından rahatsız edici bulmuştun.
Dilerdin.
Doğum günün her geldiğinde babanın eve gelmesini beklerdin.
Annen ve baban sen altı yaşındayken boşanmışlardı.
İlk başta anneni çok suçlamıştın ama daha sonra babanın yaptıklarını bir bir kendi gözlerinle gördüğünde anneni suçlamayı bırakmıştın.
Ne olursa olsun o senin babandı ve onu seviyordun ama o seni unutmuşa benziyordu.
İlk başta sadece doğum günü kartı yollardı ama sonraları onu da kesmişti.
Ne arıyor ne soruyor ne de ziyarete geliyordu.
Annen bile kaç kere senin için onunla iletişime geçmek için uğraşmıştı ama numaralar sürekli değişiyordu.
Banyoda aynanın karşısında kendine baktın.
Dün gece yine çok geç yatmıştın.
Göz altlarındaki torbalar git gide büyüyordu.
- Erken yatmayı öğrenmeliyim.
Diye söylendin kendi kendine.
Annen yine seslendi.
- Y/N hadi!
İç çektin ve olabildiğince sesini yükselterek cevap verdin.
- Geliyorum !
Suyu açıp yüzünü hızlıca yıkadın.
Çıkarken alelade bir şekilde yüzünü havluya kurulayıp banyodan çıktın.
Odadan çıkmadan önce çalışma masasının sandalyesine bıraktığın kapşonlunu alıp üzerine geçirdin.
Aslında çoğunlukla estetik ve her renginden aldığın kapşonlularınla konbin yapıp giyinmeyi severdin ama canın sıkkınken ya da evdeyken fazla uğraşmazdın.
Sadece üşümemek için üzerine geçirmiştin.
Aşağı kahvaltıya indiğinde, pek de iştahın yoktu.
Annenin bugün senin için iyi geçsin diye uğraştığının farkındaydın ama hiç neşelenesin yoktu.
Tabağınla biraz bakıştıktan sonra bir kaç başka lokma attın azına.
Annen sessizce kahvaltı ederken konuştu.
- Ah evladım biliyorum hala onu bekliyorsun ama o artık bizi düşünmüyor bile.
Bunu artık aşman gerek.
Ona bakmadın.
Cevap da vermedin.
Sen susunca devam etti.
- Akşam yedide doğum gününü kutlayacağız.
Davetiyeleri komşulara ve okul arkadaşlarının bir kaçına verdim bile.
Annene sinirli bir bakış attın.
- Ne ?
Anne artık parti yapmak istemediğimi söylemiştim.
- İyi de kızım bu senin 18. yaş günün.
Özel olmasını istiyorum.
Sinirle masadan kalktın.
- Sorun da bu zaten.
Sen istiyorsun ben değil!
Kendi doğum günlerini kutlayamadığın için benimkini kutluyorsun.
Görmüyormusun artık kutlamaktan mutlu olmadığımı!
Annen senin bu tavrına daha fazla dayanamadı ve bağırmaya başladı.
- Yeter!
Senin için uğraşıyorum !
Her şeyimi sana adadım!
Doğum gününü sırf baban gelmiyor diye kutalammanı anlamıyorum !
Donuk gözlerle ona baktın.
Artık bu bağırmaları sana bir etki etmiyordu.
Annen sakinleşmeye çalışırken senin yüz ifaden onu biraz germişti.
Duygusuz ve umursamaz bir bakış seziyordu .
Annen yutkundu.
- Öyle bakma .
Bakma öyle.
Buz gibi bakma .
Git hadi.
Git .
Telefonunu ve anahtarı alıp hiç düşünmeden çıktın.
Okulu asmanı pek umursamayan bir anne değildi hatta çok kızardı ama doğum gününde özel bir izin gibiydi bu .
Doğum günün hafta içine denk gelse bile okula gitmezdin.
Elini kapşonlunun cebine soktuğunda kulaklıkğının orada olmasına minnettar oldun .
Öbür türlü eve geri gidip almak rahatsız edici olacaktı.
Kulaklıklarını takıp favori diyebileceğin bir şarkı açtın.
Depresif olduğun zamanlarda başını hep eğik tutardın.
Kimse ile karşılaşmak istemezdin.
Bir kaç arkadaşın hemen hemen seninle aynı mahallede oturdukları için karşılaşmanız muhtemel oluyordu.
Şarkı dinleyip görmezden gelirsen onları duymadığını düşünüp umursamıyorlardı.
Böylece tartışma da olmuyordu.
Bir kaç blok ötede olan bir çocuk parkına vardın.
Buraya hep gelirdin.
Yanlız kalkmak için idealdi.
Eski oyuncaklar , paslanmış kaydıraklar vs ile terk edilmiş bir mekandı.
Etrafta binalar olsa da kimse çocuğunu buraya yollamazdı.
Belediye de kaldırmaya üşendiğinden burası sana kalmıştı.
Saate baktın öğlen e geliyordu.
Sıkıntıyla nefes alıp verdin.
- Zaman geçmiyor resmen.
Dinlediğin şarkıyı mırıldanmaya başladın.
Sadece yalnızken bunu yapardın.
Yere damlayan bir kaç damlayı fark ettiğinde yağmurun geleceğini anlayıp kaydıraklardan birine çıktın.
En tepesindeki küçük çatı seni yağmurdan korumak için yeterliydi.
Ancak üzerindeki kapşonlu seni sıcak tutacak kadar yeterli değildi.
Titredin.
Üşümekten haz etmezdin.
Elini uzatıp çatının dışına tuttun.
Soğuk su damlaları teninde garip bir his bırakıyordu.
- Şuna bak resmen bulutlar benim yerime ağlıyor.
Yaşantını gözden geçirdin.
Ne yapacaktın bundan sonra?
Ne olacaktı ?
Doğum gününden sonra daha iyi mi yoksa kötü mü olacaktı?
Bilinmezliğin içinde kaybolduğun bir gerçekti.

Saatler sonra herşey hazırdı.
Salon mavi , pembe balonlarla kaplıydı.
Kapı pervazına asılmış eski püskü bir " Doğum günün kutlu olsun."
Yazılı bir afiş, çok süslü dursun diye alelade etrafa atılmış renkli kağıtlardan şekiller ve klasik çikolatalı bir pastayla her şey yerli yerinde duruyordu.
Davetliler de yavaştan gelmeye başlamıştı.
Doğum günün yaklaşırken, parktan çıktın.
Eve doğru yol aldın.
Eve gittiğinde büyük bir gürültü ve karmaşa ile karşılaşacağının farkındaydın tabii.
Şimdiden kendini hazırlamaya çalıştın.
Komşulara sahte de olsa mutlu bir kişilik takınmalıydın.
Kapının önüne geldiğinde içerideki müzik sesi şimdiden seni rahatsız etmişti.
Partiye sensiz daha iyi devam ederlermiş gibi hissederken , derin bir nefes alıp verdin ve anahtarla kapıyı açtın.
Bir gürültü ki koptu .
" SÜPRİZ ! "
Aceleyle koşturdu uzun boylu çocuk.
- Geç kaldım .
Geç kaldım.
Sınıfında hoşlandığı kızın doğum gününe geç kalmak hiç de hoş olmadığı gibi sinirlerini de geriyordu.
Söve söve yoluna devam ederken hiç hediye alamadığı da beynine dank etmişti.
- Siktir!
Ne vereceğim ona?
Başını ellerinin arasına almış etrafa bakarken müstakil bir dibinde bir kutu fark etti.
Yakınına gitti.
Siyah beyaz bir müzik kutusuydu.
Etrafa bakındı.
Kimseler görünmüyordu.
Şu an başka bir şey almak için zamanı yoktu.
Bu yüzden mecburen onu aldı.
Belki beğenmeyecekti ama en azından bir hediye ile gidecekti.
Çocuk kutuyu alıp yeniden hızla yola koyulurken,Jack karnavalında bir şeylerin olduğunu fark etmişti.
Kutu ne zaman bir kurban tarafından bulunsa hissederdi.
Cam mavisi özleri karanlıkta parladı ve histerik kahkahası geniş alanda yayıldı.

Eveet bu kitabın ilk bölümü böyleydi.
Umarım beğenmişsinizdir.
Okunmaya göre devam edeceğim.
Okuduğunuz için teşekkür ederim.
🖤🤗🌸🦋

Wanna Play ? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin