Şeker ve oyun .

444 38 3
                                    

Gözlerini açtın.
Hala biraz görüşün bulanıktı bu yüzden ellerinle ovuşturdun.
Biraz doğrulup etrafına baktın.
Odandaydın.
Saçlarını geriye tararken iç çektin.
Uyumuş olsan bile çok yorgun hissediyordun.
Bacaklarını aşağı sarkıttın.
Açık mavi pijamalarının diz bölgelerinin kan lekesi içinde olduğunu görünce anlık bir şok yaşadın.
Pıhtılaşmış kan ile yapışmış diz bölgesini yavaşça sıyırdın.
Yara olmuş,kanamışlardı.
Rüyanda düştüğünde mi olmuştu?
- Bunun için çok yorgunum ya .
Kalkmak için yataktan destek alıp doğruldun.
Kutuyu görmezden gelmeye çalıştın.
Ancak bir şey seni çekiyordu.
Müzik kutusu komidinde duruyordu.
Yanında da turuncu paketli bir şeker vardı.
Dünki olayı kesit kesit hatırladığında, kutuyu düşürdüğünü ve içinden jack in çıktığını hatırladın.
Mırıldandın.
- Jack .
Arkadan gelen ani sesle irkilerek arkanı döndün.
- Beni mi çağırdın oyun arkadaşım?
Yutkundun.
Ürkütücü cüssesiyle gülerek sana bakıyordu.
- Yani gerçekti.
Jack yalandan üzülmüş bir surat ifadesi takındı.
- Elbette gerçekti.
Yoksa beni bırakacak mısın?
Hafif kekeleyerek konuşmaya başladın.
- Ha hayır.
Biz anlaşma yaktık değil mi ?
Koca parlak gözlerinle ona korkarak baktın.
Jack senin bu halinden keyif alarak sırıtmaya başladı.
- Evet~
Anlaşma yaptık.
Sana yaklaşıp yüzüne eğildi.
Şimdi uyandığına göre oyun oynayalım mı ?
Jack in küçük mavi göz bebeklerini kendi koca parlak gözlerini dikmek zorunda kaldın.
Sanki çeksen onu daha da sinirlendirecekmiş gibi hissediyordun.
Bir iki adım geriledin .
- Umm şey kahvaltı yapmalıyım sonra oynarız olur mu?
Jack gözlerini senden çekip bir saniyeliğine komidine baktı daha sonra hızla sana geri döndü.
Sinirlerine hakim olmaya çalışarak konuştu.
Sana bıraktığım hediyeyi neden almadın?
- Huh ?
Komodine bakıp ona geri döndün.
- Ah o mu ?
Ben ... ben yiyecektim onu .
Annem hep düzgün bir şeyler yedikten son...
Jack kalın ve dominant sesiyle lafını böldü.
- Bu sadece küçük bir şeker ve sana hediye ettim .
Ye .
Yeniden yutkundun.
Onunla bakıştıkça azın kuruyor,vücudun terliyor ve kalbin giderek daha hızlı atıyordu.
Bu tepkilerin korkudan mı yoksa başka bir şeyden mi kaynakladığını anlayamıyordun.
Arkanı dönüp şekeri eline aldın.
Hızla açıp azına attın.
Gülümseyerek ona döndün.
Şüphesiz sahteydi.
- Bak yiyorum.
Jack memnun bir şekilde sordu.
- Tadı nasıl ?
- Güzel .
Ben üzerimi değiştirsem iyi olur.
Ona beklentiyle baktın.
Jack bir anda anladı.
- Owww tabii .
Kahvaltıdan sonra görüşürüz.
Dedikten sonra histerik kahkahalar ve siyah dumanlar arasında ortadan kayboldu.
Biraz hayal kırıklığına uğramıştın.
Korktuğun bu palyaço ile gerçekten anlaşma yapmış olman seni acayip rahatsız ediyordu.
Derin bir iç çekip azındaki çekeri bitirirken banyoya girdin.
Yorgunluğunu bir şekilde en aza indirgeyecek bir şey gerekiyordu.
Bu yüzden duş alacaktın.
Annen hazırladığı kahvaltı tabağını masaya bıraktı.
Yarım saat önce hazır bir şekilde aşağıda olman gerekirdi.
Okula gidecektin sonuçta.
İç çekti ve yukarı odana çıktı.
Kapıyı tıklattı.
- Tatlım uyanık mısın?
İçeriden hiç bir ses gelmeyince mecburen içeri girdi.
- Tat ...
Oh banyodasın demek .
Sus sesini duyunca lafı kesilmişti.
Banyo'nun kapısına ilerleyip sana oradan seslendi.
- Tatlım biraz acele edebilirmisin okula geç kalacaksın.
Boğuk sesi duyduğunda , dalmış olduğun düşüncelerden sıyrıldın.
Yaklaşık on beş dakikadır oradaydın .
Ve sadece ılık su altında öylece beklemiştin.
Cevap verdin.
- Beş dakikaya çıkıyorum .
Biraz düşündün.
Jack 'in bugün seni okula yollayacağını sanmıyordun.
Kahvaltıdan sonra onunla oynayacağına söz vermiştin.
Çok kızardı.
Söz verirken okulu unutmuştun.
Açıkçası şu anda okul pek umurunda değildi.
Aklına gelen şeyle annene seslendin.
- Anne ?
Annen odadan çıkacakken durdu.
- Efendim tatlım?
- Ben umm biraz hasta hissediyorum.
Hani geçen gece yağmurda eve geldim ya .
Galiba üşüttüm.
Annen kapıya yeniden tıklattı.
- Ah tatlım üzgünüm sana git demeseydim yağmurda dışarıda olmazdın.
Biliyordum böyle olacağını.
İzin ver yardım edeyim .
- Hayır hayır bitti zaten .
Sorun değil .
Yağmur yağacağını bilemezdin.
Üzerine bornozunu geçirip yavaş adımlarla banyodan çıktın.
Daha yorgun ve titrer bir şekilde görünmeye çalıştın.
Annen seni tuttu.
- Aww zavallı kızım.
Tamam bugün gitme.
Seni giydirelim yatağa geri uzan olur mu?
Başını olumsuz anlamda salladın.
- Ah anne yapman gerekmiyor.
Kendim giyinebilirim.
- Ama yorgunsun .
- Oturarak giyinirim.
Annen senin alnından öptü.
- Ah tatlım ne kadar da üşümüşsün.
Neyse o zaman ben kahvaltıyı tepside getiririm tamam mı?
- Peki.
Annen odadan çıkarken sen de hemen üzerine başka bir pijama geçirdin.
Kirlilere attığın kanlı pijamayı diğerlerinin arasında fark etmemesi için dua ettin.
Fark ederse ne cevap vereceğini bilmiyordun.
Yastığa havlu serip ıslak saçların ile uzandın.
Saçlarını kurutmak ile uğraşmak istemiyordun.
Üzerine yorganı çektiğinde annen odaya girdi.
- İyi uzanmışsın.
Yanına geldiğinde saçlarını fark etti.
- Ah kızım niye kurutmuyorsun?
- Anne onun için çok yorgundum.
Merak etme kururlar.
Biraz kısık sesle konuşmuştun.
Boğazın ağrıyormuş gibi yapman kolaydı senin için.
Neyseki annen hemşire ya da doktor değildi.
Pek anlayamazdı.
Zaten nadiren hasta olduğundan her numara yaptığında inanırdı.
Elini alnına koydu ve saçlarına doğru okşadı.
- Ateşin fazla yok gibi.
İyi şimdi kahvaltıdan sonra şurup veririrm bir şeyciğin kalmaz.
Biraz tedirgin oldun.
Gerçekten hasta değilken ilaç içmek rahatsız edermiydi emin değildin.
Basit bir ateş düşürücü ve soğuk algınlığı şurubuydu ama yine de tedirgindin.

Annen yastığını dikleştirdi ve seni rahat edebileceğin bir konumda yaslandırdı.
Yiyebilmen için böyle durman gerekiyordu.
Jack sıkıntıyla nefes verdi.
Sinirliydi.
Sen ona söz vermiştin ama bu çok uzun sürmuştü.
Beklemekten aşırı sıkılmıştı.
Oturduğu paslı çarpışan arabadan kalktı ve kendisi gibi renksiz olan karnavalda dolaşmaya başladı.
- Söz verdi.
Bana söz verdi.
Beni terk edemez.
Durdu .
- İssac gibi yapmaz.
Çünki korkuyor.
Histerik bir kahkaha daha bıraktı.
- Ah bir an önce kan dökmek istiyorum.
O bana güvenecek ve onunla oynayıp kan dökeceğim.
Jack yeniden keyiflenmişti.
Bir süre sonra kendi adının söylendiğini hissetti.
Sonunda onu çağırıyordu.
Gülüşü genişledi ve siyah bir duman bulutu ile karnavaldan çıktı.
Jack odanda belirdi.
Her geldiğinde çığlık atmamak için zor tutuyordun kendini.
- Sonun...
Jack seni süzdü.
- Ne ?
Hasta mısın?
Doğruldun.
- Hayır.
Sana söz verdiğim için evde kalmalıydım.
Bu yüzden okula gitmemek için numara yaptım.
Jack sırıttı.
- Güzel ~
Ona kaçamak bir kaç bakış attın.
- Şey okul günlerinde eve gelmemi beklemen gerekecek.
Jack surat astı.
- O zaman seninle gelirim.
Birden telaş yaptın.
- O olmaz.
Eğer benimle gelirsen okuldakiler deli olduğumu düşünürler.
Seninle orada konuşamam.
Jack bunu kabul etmemene tilt olsa da bir şey demedi.
Zaten seni istesen de istemesen de her yere takip edecekti.
- Herneyse .
Oyuna başlamadan önce al bakalım.
Sana sabahki bulduğun gibi bir şeker paketi uzattı.
Bir eline bir ona baktın.
Yutkundun.
- Şey ama daha sabah ...
- Ye .
Gittikçe gerilen ve derinleşen sesi ile sana emir verdiğinde mecburen şekeri alıp azına attın.
Şekeri emerken garip hissediyordun.
Sabah da öyle olmuştu ama üzerinde pek durmamıştın.
Sanki her şeker yediğinde ona daha çok güveniyor ve bağlanıyordun.
Sanki zihninde onun ne kadar tehlikeli biri olabileceği düşüncelerini kafandan silip atıyordu.
- Tamam şimdi oynayalım.
- Ne oynayacağız ki ?
Jack korkutucu gülümsemesi kahkahaya dönüşürken konuştu.
- Ben bulurum bir şeyler.
Bu sırada uzun boylu çocuk sınıfta sıkılgan bir şekilde seni düşünüyordu.
- Ah y/n neredesin ?
İç çekti.
Sabahtan beri heyecanla seni bekliyordu.
Partide seninle konuşmaya çalışmış ancak hediyeyi verdikten sonra asla yanlız kalamamıştınız.
Senden hoşlandığını o gün söyleyecekti ama kimse fırsat vermemişti.
Aslında biraz sıkılgan da görünüyordun doğum gününde o yüzden seni zorlamak da istememişti.
Yine de sınıfta seni görememek sinirlerini bozuyordu.
Tarif edilemez bir şekilde özlüyordu.
Bilikte olduğunuzda sevgisinin aşırı olduğunu söyleyebileceğinden korkmasına rağmen sana olan hislerine dur diyemiyordu.
Neredeyse bütün sınıf sana bir şey hissettiğini biliyordu ama o sana söylenin hep kendisi olması gerektiğini söyleyip diğerlerini korkuturdu.
Zaten diğerlerinin arasında tuhaf olarak adlandırılan bir çocuk olduğundan asla seninle veya onunla alakalı konuşmazlardı.
Konuşsalar da kimse etrafta olmadığında konuşuyorlardı.
Eğer birinin azından seninle alakalı bir şey duyarsa aşırı sinirleniyor ve geriliyordu.
Bunun sadece çok sevmekten olduğunu düşünüyordu.
Ne olursa olsun sana açılacaktı.
Kabul etmezsen ...
Kendi kendine söylendi Rex .
- Bunu düşünemiyorum bile.

Yb geldi!
İlk iki bölümü sevmişsiniz anladığım kadarıyla .
Bayağı okunuyor ama maalesef oylar az lütfen oy vermeyi de unutmayın.
Bir de yorum yapıp görüşünüzü belirtirseniz çok sevinirim.
Umarım beğenirsiniz okuduğunuz için teşekkür ederim. 🤗🌸🦋
🖤

Wanna Play ? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin