Anlaşma.

554 34 18
                                    

Odana girdin ve gerindin.
Kemiklerin ağrıyordu.
Dün doğum gününde o kadar yorulmuştun ki müzik hala kulaklarında çınlıyor gibiydi.
- Hala başım ağrıyor ya .
Üzerini değiştirmek için soyunmaya başladın.
Bir süre sonra garip bir şekilde izlendiğini hissettin.
Arkanı döndün.
Çalışma masasının üzerinde öylece duran siyah beyaz müzik kutusuna baktın.
Bir şekilde seni rahatsız ediyordu.
Sınıfındaki o çocuğu kırmamak için almıştın.
Öyle garip bir aura yayıyordu ki içine işliyordu.
Müzik kutusuyla bakışmayı kesip giyinmek üzere olduğun tişörtünü üzerine geçirip onu oradan kaldırmak için ellerinin arasına aldığın anda müzik kutusu titremeye ve sallanmaya başladı.
Sen korkuyla geriye savrulurken kutuyu elinden düşürdün.
Kutunun çevrilen parçası kendiliğinden çalışmaya başladı.
Rahatsız edici bir müzik odayı doldurdu.
Bir karnaval müziği gibiydi.
Giderek yükselen ses aniden susunca kutu aniden açıldı.
Kutudan odaya histerik bir kahkaha yayıldı.
Müzik kutusundan dışarı siyah ve boğucu bir duman yayılmaya başladığı sırada geri geri yürümeye başladın.
Bir anda kendini yerde buldun.
Neye takıldığını anlamaya çalışırken gözlerinin önünde oluşmaya başlayan insanımsı silüet senin dikkatini çekti.
Korkuyordun hem de çok.
Nefesini tutmuş,hareketi kesmiş ve gözlerini kapamıştın.
Belki de böyle geçecekti.
Jack duman'ın arasından çıkıverdi.
Boyu odaya ancak sığıyordu.
Bu biraz boynunu eğmesesine neden oldu.
Seni öyle gördüğünde,sivri dişlerini araladı ve gülüşünü genişletti.
Sana bir iki adım yaklaştığında senin ve gece lambasının yaydığı ışığın arasına girmişti.
Odadaki cılız ışıktan geriye az bir sızıntı kalmıştı.
Odadaki varlığını hisseder hissetmez kendini daha da geriye çekmiş ve duvara sinmiştin.
Dizlerine koyduğun kafanı asla kaldırmıyordun.
Bir kıkırtı çalındı kulaklarına.
Sanki biri senin bu hallerinle çok eğleniyordu.
Gelen derin sesle daha da irkildin.
- Hey korkma ~
Ben sadece seninle oyun oynamak için buradayım.
Hadi kafanı kaldır da bana bak.
Sesle birlikte daha çok rahatsız oldun ve başını kaldırmayı red ettin.
Jack daha da yaklaştı.
Ondan korkulması çok hoşuna gidiyordu ama uzatmandan çok sıkılmıştı.
Eğilip senin boyuna geldi.
Yaklaştığını hissettiğinde daha da geriye sinmeye çalıştın.
Kalp atışların o kadar hızlıydı ki bir an kalp krizi geçirdiğini sandın.
Dibine kadar girdi .
Nefesini hissedebiliyordun.
Yakından daha çok gelen kan ve şeker ile karışık çürük kokusu da cabasıydı.
Midenin ekşimesini görmezden gelmeye çalıştın.
Tekrar etti.
- Kafanı kaldır ve bana bak .
Sesi seni çok ürkütüyordu.
Jack sinirlenmeye başlarken bir elini kafana koydu.
Kafanda hissettiğin ağırlık ile daha çok rahatsız olmaya başlamıştın.
İskeletimsi bir yapıya sahip olduğunu düşünmüştün.
İnce ve sert.
Jack homurdanmaya başladı.
- Beni sinirlendiriyorsun.
Sana bana bakmanı söyledim.
Jack bir anda saçından sertçe kavradı ve çekti.
Bu hareket ile becburen başını dizlerinden kaldırmıştın.
Canın da çok yanıyordu ama annen için tehlikeli olduğunu düşündüğünden çığlık atamıyordun.
Gözlerin hala sımsıkı kapalıyken ağlamaya başladın.
Gözlerin yanıyor, boğazın ağrıyordu.
Jack surat astı.
- Ne ?
Hiç eğlenceli değilsin.
Saçını daha sert çekti ve yüzünü ona döndürmen için seni sarsmaya başladı.
Birden yüzüne kükredi.
- SANA BANA BAK DEDİM !
Mecburen gözlerini açtın.
Aniden iki mavi göz bebeği ile karşı karşıya gelince bir durdun.
O kadar yakındın ki nefesini yüzünün her yerinde hissediyordun.
Dikkatli bakınca vücudunun diğer özelliklerini de fark ettin.
Sivri uzun burnu siyah beyazdı ve neredeyse gözüne batmak üzereydi.
Teni neredeyse fayans kadar beyazdı.
Rengi olan tek şey gözleriydi.
Giydiği palyaço kostümü siyah beyaz dışında hiç bir renk içermiyordu.
Senin boyuna eğilmiş olsa da hala daha iri ve uzun olduğunun farkına varmıştın.
Aralanmış azından dışarı sarkan dilini ve köpek balığıvari sivri dişleri ile ölümünün yakın olduğunu hissedebiliyordun.
Müzik kulaklarını yeniden doldururken, gözlerin kararmaya başlamıştı.
Uykuya daldığın sırada bulanıklaşan silüetin tek bir cümle kurduğunu duymuştun.
- Oyun oynamak ister misin ?
Gözlerini araladın.
Bilincin yerine gelirken başına yayılan ağrıyla sarsıldın.
Sanki biri ağır bir şeyle kafana vurmuş gibi hissediyordun.
- Ahh başım.
Yerden kalkmadan önce etrafa göz gezdirdin.
Gri tonlarında döşenmiş bir çadırda olduğunu fark edince şaşkınlığın daha da artmıştı.
Daha da dikkatli inceleyince buranın bir karnavala ait olabileceğini anladın.
Karnavallarda kullanılan bazı eşyalar gözüne çarpıyordu.
Onlar da gri tonlarındaydı.
- Bir dakika burada her şey renksiz gibi.
Kendi ellerine baktın.
Ten rengin normaldi.
- Ne yani rüyada mıyım ?
Nerede olduğunu sorgularken gelen ani gürültüyle irkilip arkanı döndün.
Sanki biri bir şey fırlatmıştı.
Yere baktın.
Bir not vardı.
Tereddüt ederek eline aldın.
Oldukça eski bir kağıt gibi duruyordu .
Kağıtta yazan notu okudun yüksek sesle.
- Bilmem .
Acaba rüyada mısın ?
Yeniden içine yayılan ürperti ve korkuyla etrafa baktın.
- Ne oluyor ya ?
Yeniden gelen bir sesle aynı yere döndün.
Hiç bir şey yoktu.
Zeminde daha önce orada bulunmayan kandan bir ok belirene kadar .
Yanında " Takip et " yazıyordu.
Elini azına kapadın.
Yine ağlamaya başlamana ramak kalmıştı.
Kendini tutamaya çalıştın.
Sakin kalırsan bir şekilde halledebileceğini düşünüyordun.

Wanna Play ? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin