Saklı kutu

346 30 2
                                    


Birkaç gün geçmesine rağmen hala iyi hissetmiyordun.
Zaten nasıl unutulabilirdi ki değil mi?
Hâlâ bu konu hakkında rahatsızdın ama Jack i sorgulayamıyor, onunla tartışamıyordun.
Ne zaman soru sorsan seni bir şekilde geçiştirip şeker yediriyordu ve her şeyin üstü kapanıyordu.
Git gide ona daha çok bağlanıyor daha az soru sorar oluyordun.
Jack bundan memnundu .
Memnun olmadığı şey ise annenin müzik kutusunu atmanı istemesiydi.
Daha hiç dokunmadığından bir tehlike arz etmiyordu .
Annen seni atman için sıkıştırıp duruyordu.
Gözlerini alarmsız açınca daha bir huzurlu uyanmıştın.
Sonunda hafta sonuydu.
Kadın oğlunu aramaya devam ediyordu ve gerçeği biliyor olmak çok rahatsız ediciydi.
Artık Jack'in seni takip ettiğini biliyordun ve dışarı çıktığında ve okula gittiğinde dikkatli davranıyordun.
Ne zaman arkadaşların seni okul çıkışı bir yere davet etse ya red ediyor ya da gittiğinde en erken kalkan sen oluyordun.
Bu kısıtlama çok rahatsız ediyordu seni ama Jack i seviyordun.
Ayrıca onu kızdırmak hiç de mantığa uyan bir şey değildi .
Doğruldun ve saçlarını düzelttin.
Uyurken saçların hep karmakarışık olurdu.
Her zaman yaptığın gibi komodini kontrol ettin.
Şeker paketi her zamanki yerinde duruyordu.
Düşündün.
Sana uzun zamandır kırmızı getiriyordu .
Neden sadece tek bir renkte şeker verdiğini sormak istiyordun ama cesaretin yoktu.
Yataktan çıkıp minimum işlerini halletmek için banyoya girdin.
O sırada annen kahvaltı hazırlamakla meşguldü.
Pankek i çok sevdiğini bildiğinden son birkaç gündür bozuk olan moralini düzeltmek için sana pankek yapmıştı.
Banyodan çıkıp üzerine her zamanki gibi bir kapşonlu geçirdin.
Şekeri odadan çıkmadan önce azına attın ve emmeye başladın.
Jack bu arada avladığı başka bir kurbanla ilgileniyordu.

Seni öldüresi yoktu.
Artık onu sevdiğini biliyordu ve bunu kullanıp seni gebertme zamanı gelmişti ama bir nedenden dolayı yapmıyordu.
Kan dökme isteği o kadar kontrolden çıkmıştı ki avı senken başka bir av arayışına çıkmıştı.
Şu an mutluydu .
Ve rahatlıyordu.
Yüzüne sıçrayan kanlar çenesinden damlıyordu.
Kollarından paçalarına kadar kan ile kaplıydı kıyafeti.
Sivri pençemsi parmaklarını içini çıkardığı kurbanın karnına soktu.
Kanlar yarığın dışına taşarken o minimum organ ; kalp ,yürek , ciğer ne varsa dışarı çıkarıyordu.
Vahşi kahkahasını dışarı salarken çıkan organları yemeye başladı.
Onun için şekerden farkı yoktu tadının.
Kanı bitene kadar onu yedi ve parçaladı.
Ceset ; donuk teni,korkudan açılmış azı,feri gitmiş gözleri ve yarılmış karnı ile korkunç bir haldeydi.
Jack 16 yaşlarındaki erkek çocuğu cesedini kaldırıp bir tablo asar gibi duvara çiviledi.
Sonra da geri çekilip onu süzdü.
- Güzel bir parça .
Sergime katılma hakkını kazandığın için tebrik ederim.
Daha sonra Jack gülerek siyah dumanını yaydı ve ceset sergisinden ayrıldı.
Seni görmeye geliyordu.
Bezmiş bir şekilde göz devirdin.
Annen yine kutu konusunu açmıştı.
- Canım bak bu kutu kokuyor ve çürümüş bir çöpe benziyor.
Sana kim verdiyse aptalın tekiymiş.
Böyle bir şey evde tutulur mu ?
Ayrıca çok da kötü bir aurası var iyi hissetmiyorum o şey hakkında.
Ve ...
Lafını kestin .
- Anne yeter.
Anladım.
Ama o bana kaybolan arkadaşımdan hediye.
Onu atamam .
- Ama düzgün...
- Düzgün veya değil onun hediyesi ve atamam .
Ne olur anne sen de dokunma .
Ayrıca iştahımı kaçırdığın için saol!
Sinirle kalktın ve odana geri çıktın.
Annen arkadan üzgün bir şekilde baktı.
Jack gülümsedi.
- Aferin .
Odana apar topar çıkıp kutuyu eline aldın .
Saklaman lazımdı.
Onu bulmamalıydı.
Etrafa bakmaya başladın.
Yatağın altına eğildin .
- Olmaz burası çok bilindik.
Tekrar kalkıp dolabına yöneldin.
Kıyafetleri kenara çekip kuytu bir köşe aradın .
- Burada da bulur .
Durup düşündün.
- Nereye koysam ki ?
Düşünürken bir adım attın.
Bastığın yer gıcırdadı.
Her zaman gıcırdardı.
Oturduğunuz ev biraz eski olduğundan hep sesler gelirdi zeminden.
Ama bu farklıydı.
Sanki oynayan bir şey var gibiydi.
Merak edip halıyı kaldırdın.
Şaşırdın .
Bir kapakçık vardı.
Yerinden biraz oynuyordu ama tam olarak açılmıyordu.
Oraya koyabilirim diye düşündün ve kapağı kenara çektin .
Telefonunun feneri ile içine baktın.
Kutunun sığabileceği bir büyüklüğü vardı ama çok da büyük değildi.
Eski oturan insanlar burayı ne diye kullanıyorlarsa senin işine çok yaramıştı.
Kutuyu içine koyup kapağı kapattın ve halıyı eski haline getirdin.
Artık rahat edebilirdin.
Şimdi tek yapman gereken annen i onu attığına inandırmaktı.
Belinde hissettiğin iskeletimsi sertlikteki parmakları fark ettiğinde arkanı döndün.
Oydu.
Geri gelmişti.
Siz hala öyle dururken yüzüne eğildi.
- Döndüm küçüğüm~
Yutkundun gülümsemeye çalıştın.
- Sevindim.
Buram buram gelen kan kokusu seni daha da rahatsız edince başını çevirdin .
Jack bunun farkındaydı.
Sana daha da yaklaştı.
- Ne yaptı peki ben yokken benim küçüğüm?
Kulağına nefesini vererek konuştuğunda, irkildin.

- Umm iyiydi .
Annemle tartıştık biraz.
İç çektin.
- Kutuyu atmamı istiyor .
Jack surat astı.
- Atmadın değil mi?
Etrafa baktı .
Hâlâ hissediyorum ama ...
Ve sinirle sana geri döndü.
- Hayır atmadım onu halının altıdaki bir bölmeye sakladım.
Başını anladım anlamında salladı.
Tekrar neşelendi.
- Hadi oyun oynayalım !
Sen bu durumdan yorulmaya başlamıştın.
Onu ve günlük hayatı beraber devam ettiremiyordun.
Birinden vaz geçmen gerekiyordu.
Jack e olan aşkın seni mahvediyordu.
Red edince çok kızıyordu ama bir kereliğine izin alsan belki de bir şey olmazdı.
Ona yorgun bakışlarla döndün ve konuştun.
- Şey Jack...
- Ne ?
Asılmış dominant yüzüyle sana baktı.
O an vaz geçtin .
- Yok bir şey.
Hadi oynayalım .
Yeniden neşelendi.
Sivri dişlerini sonuna kadar göstererek gülmeye devam ederken sana şeker uzattı .
Alıp azına attın.
Ve işte yine.
Sanki reset atılıyor ve her şeyi unutuyordun.
Şeker yedikten sonra ilgilendiğin tek konu Jack oluyordu.

Onunla geçen zaman su gibi akıyordu.
Akşam olmuştu çoktan .
Jack gideli on dakika olmuştu.
Yine bir işi olduğunu söyleyip kaybolmuştu ortadan .
Düşünmeden edememişti.
- Acaba yine birine mi zarar verecek ?
O sırada annen seslendi .
Akşam yemeğinin hazır olduğunu söylüyordu.
Aslında hiç kaldıramayacaktın ama yemen de gerekiyordu bu yüzden kalkıp telefonunu aldın ve aşağı indin.
Annen sana gülümsedi.
Sabahki şeyi unutmuş gibiydi.
- Ah tatlım gel hadi yiyelim.
Acıkmış olmalısın sabahtan beri bir şey yemedin .
Gülümsemeye çalıştın.
Masaya oturdun.
Annenin sana bu davranışına rağmen ona kötü davrandığını hissettin ve rahatsız oldun.
- Anne ...
- Sorun değil.
- Hayır gerçekten ben ...
- Tamam tatlım.
Sorun değil diyorum.
İç çektin ve başını anladığına dair salladın.
- Hadi yiyelim.
Anen daha güler yüzlüydü şu an .
Gülümseyerek karşılık verdin.
Annen di sonuçta.
Hayatta en çok onu seviyordun.
Jack bile bunu değiştiremezdi.
Azına bir kaç lokma atmıştın ki telefonuna bildirim geldi.
Bir telefona bir annene baktın.
O da sana bakıyordu.
Ortamda bir sessizlik oluştu .
- Bakabilirsin tatlım.
Biraz çekingence gülümsedin ve telefonunu eline aldın.
Yakın yazılabilecek bir sınıf arkadaşından mesaj gelmişti.
Dışarı gelip gelemeyeceğini soruyordu.
Başını kaldırdın ve annene baktın.
Akşam dışarı çıkmandan pek hoşlanmazdı.
Çekinerek sordun .
Çünki biraz hava almaya ihtiyacın vardı.
- Anne dışarı çağırıyor arkadaşım gidebilir miyim ?
Annen su içtiği bardağı masaya koydu ve iç çekti.
- Bak şaşına göre fazla baskıdağımın farkındayım.
Sıkılıyorsun .
Ama sanırsam şu an gezmek biraz iyi olabilir .
Yani gidebilirsin tatlım .
Gülümsedin .
Anlayışlı olmaya başladığı zaman çok mutlu olurdun.
Ayaklandın.
- Saol anne .
Teşekkür ederim.
Eline sağlık.
O da arkandan sana gülümsedi .
- Sorun değil.
Afiyet olsun.
Sen odana hazırlanmak için çıktın.
Bu sefer biraz renkli giyinecektin .
Moralin düzelmiş gibi hissediyordun.
Arkadaşların seni bir kafede bekliyordu ve geç kalmak istemiyordun.
Üzerine çabucak geçirdiğin kıyafetlerle aşağı indiğinde annen sofrayı topluyordu.
Birbirinize gülümserken konuştun .
- Saol anne.
Yine.
Geç kalmam.
Sen kapıdan çıkarken cevapladı.
- Ah dert etme canım.
Sen evden adım adım uzaklaşırken annen derhal odana çıktı .
O kutuyu hemen bulmalı ve sen engel olamayacakken ondan kurtulmalıydı.
Telaşla odana daldı.
Hızlıca her tarafa bakıyordu.
Dolaba , yatak altına vs koyabileceğin her yere baktığında, durup sıkıntıyla nefes verdi.
- Kahretsin nerede ki ?
Derken ayağını hızlıca yere vurduğunda, halının altından bir şeyin oynadığını fark etti.
Eğilip yavaşça halıyı kıvırdı.
Yerinden oynamış kapak kutuyu gözler önüne seriyordu.
Gözleri irileşti.
- Sen ne zekisin öyle Y/ n .
Ondan kurtulmalıyım .
Ellerini uzatıp kutuya dokundu ve olanlar oldu .

Belirttiğim için özür dilerim.
Umarım beğenirsiniz.
Şu sıralar biraz konu bulmak zor .
Okuduğunuz için teşekkür ederim.
🤗🌸🦋

Wanna Play ? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin