Boksörlere ve balerinlere takık olmasam dünyam: 💫
Neyse, keyifli okumalar dilerim :>
mirxasl bebeğim için 💋
✨
Yezda, önünde durduğu lezbiyen barını içindeki karman çorman olmuş hislerle izlerken bunu neden yaptığını düşündü. Lezbiyen miydi? Hayır, heteroseksüeldi. Merak mı etmişti? Hayır, bu tür şeyleri bir merak uğruna yapmanın bireyleri incitebileceğini düşünürdü. Ama önceden. Şimdi bu düşüncesini baltalayan bir nedene sahipti.
Hâlâ bir merak uğruna bunu yapacak olmak kötü hissettiriyordu. Ama ilk kez bir kadınla takılacak olmanın verdiği garip iç burkucu heyecandan değildi tamamen, çünkü şu an düşündüğüyle yaptığı ters düşse de karşısındaki için endişeliydi.
Gerçi karşısında henüz kimse de yoktu...
Bir an için buraya girmekten vazgeçti. Nişanlısı onu bir erkek için terk etmişti ve onun kendi cinsinde ne bulduğunu öğrenmek amacıyla kendi cinsiyle yakınlaşmak çok mantıksızdı. Ama böyle düşünürse de kimseyi umursamadan kaldırıma çöküp ağlamaya başlaması işten bile değildi.
Yezda'nın aklına, Alpay Melih'in fersiz bakan sönük yeşil rengindeki gözleri düştü bu kez de. Alpay sırf birisine karşı cinsel çekim hissettiği için kendisini terk etmiş olamazdı. Çocukluğumdan beri tanıdığı adamı çok iyi biliyordu. Sonra mahcup, boynu bükük sözleri çınladı aklında: “Senin sevginin üzerini kendi sevgisiyle kaplayan bir başkası var. Seni aldatmadım Yezda ama o kalbime biraz daha sızıp seni kapı dışarı edinceye dek beklersem ve sen sonunda ayazda kalırsan, gerçekten aldatmış olurum. Sen bunu hak edecek bir kadın değilsin; ben de bunu yapacak bir adam değilim.”
Bunları Alpay'ın ağzından duymak, onun bir erkekten hoşlanmaya başladığını duymak kadar şaşırtıcıydı Yezda için. Evet, onun birisinden hoşlanmaya başladığı için vicdan azabıyla hemen nişanı atmak istemesi tam da tanıdığı Alpay'ın yapacağı bir hareketti. Fevri bir insan olmadığını bildiği için, bunun bir anlık kararla yapılmış bir şey olmadığını da biliyordu. Zaten onun gözlerinde gerçek savunmasızlığı ve gerçek çaresizliği görmüşken, gecelerce yapılmış iç muhakemenin yansımasını da görebilirdiniz.
Ama Yezda çok sevmişti. Düz bir kadındı, sakince düşünür, sakince hareket ederdi. Güzelliğini masumane kılan bu özelliği dışında da pek bir olayı yoktu. Ancak Alpay'ı öyle bir sevmişti ki, kalbinin girdiği çetrefilli yolları bir bir göğüslemişti onun için.
Açık renkteki iri mavi gözleri, birden kapatan hava gibi puslandı ve küçük kalkık burnu şiddetle sızladı. Eve gidip her zaman yaptığı gibi şarap kadehlerinin dibinde kaybolmak, sonra da Alpay sayesinde tanıştığı Ali Tuğra'nın kendisini kurtarmasını beklemek istemiyordu. O minyon çocuğu çok severdi fakat sürekli başına ağrı olmaktan utanır olmuştu.
İçeri doğru bir adım attı, topuklu ayakkabısının sesi zeminde çınladı ancak kalabalığın sesi tarafından yutulan adım sesi, öylece hiçliğe karıştı. Belki o da kalbinin gürültüsünü bastırabilecek başka bir gürültü bulabilirse, kalbindeki gürültüyü yok sayabilirdi.
Kapıdan dönmesine engel olan, artık tam olarak bu düşünceydi. Yüksek sesli ortamlardan hiç hoşlanmasa da şu an o ortamdan medet umuyordu acınası şekilde. Ki bir an başarılı oldu da. İçeri girmesiyle birlikte kafasının içine sızan yüksek sesli müzik, sanki zihnindeki fabrikadan birebir çıkıyordu. Bu yüksek sesten dolayı fazla afalladığı için gözleri hafifçe irileşti ve huzursuzlukla alarma geçen kalbi yüzünden yutkundu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐃𝐨𝐤𝐮𝐧𝐮𝐬̧/𝐠𝐱𝐠
Short Story"Bir kadın bir kadına, bir erkeğin dokunduğundan daha iyi şekilde dokunabilir. Çünkü o bir erkek ve benim kadın vücutlarını, isteklerini tanıdığım kadar iyi tanıyamaz."