Aidiyet

1.7K 70 15
                                    

düzenlemeden atyorum :(

*

Bedenine sığamayan çoğu ruh, şanslıysa eğer bir başka ruhla tanıştığı anda o ruhun bedenine taşardı. Bazıları buna ten uyumu, kafa denkliği, frekans tutması dese de, Yezda'ya göre kendi ruhu bedenini kabul etmeyip eşini bulduğu anda onunkiyle bir bütün olacaktı. Alpay'la bunu yaşadığını zannetmişti, ta ki bir başkası çıkıp Alpay'ın kalbini cezbedene kadar. O zamana dek Alpay'ın kalbi ve kendi kalbi bir atıyordu, şimdiyse ruhu yine kendi bedenine esir, kalbi de yalnızdı.

Gerçi şu an tam olarak yalnız sayılmazdı. Göksel'in kalbi, kendi kalbinin yanında atarken onun sayesinde sakinleşmişti. Tuhaf bir dinginlik damarlarında akan kana bile etki ederken, kolları Göksel'i sıkıca sarmış vaziyetteydi ondan kopmamak istercesine. Göksel'in de kolları tıpkı kendisininki gibi bedenini kucaklamış, bedeninin üzerinden ruhunu ikinci bir beden gibi sarmış olmasıyla da, düşüncelerinin buna paralel şekilde ilerlemesine nasıl bir yorumda bulunmalıydı emin değildi Yezda.

Şu an ruhu tamamlanmış gibi hissettiğinden bu kadar sakin olduğunu bilseydi düşündüğü kişi bir başkası değil, Göksel olacaktı. Fakat gelin görün ki, Yezda Göksel'e asla o gözle bakmadığından aklını talan eden kişi Alpay'dan başkası değildi. Yezda'nın aksine Göksel'se, birisine sarılmanın bu kadar sıcak hissettiremeyeceğini düşünüyordu. Yani aklında tamamen Yezda ve onun sıcak teninin rahatlatıcılığı vardı. Yezda hakkında kafasının içinde yeşererek büyüyen her düşünce bir yana, Yezda'nın şu an kendisini düşünmediğini de hissedebiliyordu Göksel.

Zaten düz olduğunu iddia eden, yalnızca tek gecelik ilişki yaşadığı bir kadının çabucak içlerinde bulundukları duruma adapte olması epey saçma olurdu. Yine de isterdi Göksel'in hisettiği şeyleri Yezda'yla da paylaşabilmeyi.

"Daha iyi misin?" diye sordu aklındaki düşünceleri susturabilmek adına konuşmayı seçerek.

"Evet," dedi Yezda uykulu bir sesle.

Yine de, "Uyumak ister misin?" sorusuna net bir, "Hayır," cevabı verdi gözleri kapansa dahi.

Göksel onun az sonra uyuyacağından emin şekilde, "Ben buradayım," diye fısıldadı.

"Vücudun uyuşmadı mı?" diye soran Yezda da oldukça kısık sesle konuşmuşken, "Minnacıksın," diye yanıtladı Göksel onu. "Vücudumun uyuşmasına imkan yok."

"Yani bu, beraber uyuyalım desem bile kabul etmeyeceğin anlamına mı geliyor?"

Göksel oturduğu yerden hiç zorlanmadan tek seferde pürüzsüzce kalkarak, "Odayı tarif et," dedi Yezda'yı güldürmeye neden olacak şekilde.

"Koridora gir, sağdaki ilk kapı."

Yezda, Göksel'in kucağında odaya doğru giderken, "Oldukça konforlusun," diye takıldı sıkıca sarıldığı kadına.

"Tutmasaydım düşüyordun şakası yaparsam aklını kaybedersin dalga geçme, kedicik."

Yezda ona daha sıkı sarıldığındaysa kahkaha atarak odaya girdi ve "Daha sıkı sarılman için yapmıştım," dedi Göksel oyunbaz bir sesle.

Odanın ışığını açmadan direkt olarak karşısında gördüğü çift kişilik yatağa ilerlerken, "Göksel hava yolları rotaya ulaştı, Yezda'yla birlikte keyifli uykular dileriz," diye mırıldanan kucağındaki kadın yüzünden gülmeden duramıyordu. Oysa onun uyumasını ve kabus gibi geçirdiği bu günü atlatmasını istiyordu sessizliğiyle uykuya dalmasını kolaylaştırarak.

"Umarım keyifli bir uçuş olmuştur," dedi Göksel onu yatağa bırakırken sessiz bir fısıltıyla.

"Hem de nasıl."

Kedi gibi mırlayan Yezda'ya hızlanarak tepki veren kalbi yüzünden tatsızlaşan ifadesi neyse ki karanlıkta belli olmuyordu. Aksi takdirde bunun hakkında upuzun bir açıklama yapmasını gerektirecek kadar buruşmuştu çünkü yüzü. Başkasına aşık olan birisine duygular besleyemeyeceği kadar yorgun olmalıydı kalbi, neden böyle tepkiler verdiğini çözemiyordu bu sebeple Göksel. Sadece ona yardım etmeli, sonrasında da hayatından çıkmalıydı.

Buna artık Yezda'nın karar vermesine izin vermeyecekti, onunla olan görüşmelerinin kendisi kısıtlamalıydı ki başına daha fazla bela almamalıydı.

Tatlı bir belaya benzettiği kadın elinden yakaladığı gibi kendisini yatağa çektiğinde ona karşı koymadı Göksel. Lakin kollarının arasına girerek kendisine sıkıca sarılması, sıcaklığını kendi tenine de bulaştırıp kokusunu da duyumsayacağı kadar kollarının arasına sinmesi hiç adil değildi. Böyle yaparsa kalbi daha çok arsızlaşabilir, Göksel'in canını sıkabilirdi çünkü ve nitekim de öyle olmuştu.

"Kalbinin içinde atlar mı koşturuyor, Göksel?" diye sordu Yezda sanki ona yeterince yakın değilmiş gibi iyice Göksel'e sokularak.

"Bildiğin sikişiyorlar, keşke sadece koştursalar."

Yezda tatlı bir şekilde güldü. "Sana haksızlık ettiğimi düşünüyorum, beni vicdanımla baş başa bırakıp güldürme ki bu düşünce aklımdan çıkmasın."

"Çıkarsa ne olacak?" diye soran Göksel, bu tek taraflı yakınlığı daha fazla kısıtlamak yerine onun saçlarını okşamaya başladı yavaşça. Dokunuşundan akan şefkat Yezda'nın iyice rahatlamasına sebep olurken, "Seni sürekli benimle olman için darlayabilirim," diye yanıtladı onu. Aradan saniyeler geçmişken, "Ama sana senin istediğin gözle bakamam," diye eklemesi Göksel'i şaşırtmadı ya da üzmedi. Bunun zaten farkındaydı ve yara bandı olmak pek de onluk olmadığından, "Vicdan yapmana gerek yok, bir süreliğine arkadaşın olabilirim," dedi kendisi de Yezda'nın başka gözle bamayacağını bildiğinden ötürü rahat bir sesle.

"Arkadaşlık terimi senin için neleri kapsar?"

"Nasıl yani?" diye sordu Göksel.

"Arkadaşınla aynı yatakta yatar mısın?"

"Evet."

"Onun saçlarını okşar mısın?"

"Evet."

"Peki onu öper misin?"

Aralarına derin bir sessizlik çökmesine sebep olan soru Yezda'yı yıldırmadı ve Göksel'in cevap vermesini sabırla bekledi. Lakin beklediği yanıt bir türlü gelmedğindeyse Göksel'in kolları arasından yavaşça çıkarak üzerine doğru meyledip, karanlık tarafından yutulmuş yüzünün siluetine bakmaya başladı. Ne bir tepki, ne bir ses; hiçbir suretle kımıldamadan öylece bekliyordu Göksel. Yezda da bundan cesaret alarak dudaklarını onunkilere yaklaştırmaya başladığında, az öncesine kadar zerre kımıldamayan kadın onun dudaklarını yarı yolda karşılayıp dudaklarını birleştirdi.

Ne hızlı, ne de vahşiydi. Ağır bir şekilde dudakları arasına aldığı Yezda'nın alt dudağını emerken elini onun ensesine atarak tamamen kafasını yastığa bıraktı ve bağlandıkları noktadan kopmalarını engelledi. Yattığı için biraz daha onun üzerine meyleden Yezda, Göksel'in bu hareketiyle sağ bacağını onun beline atmasının ardından tamamen Göksel'in üzerine çıkıp kasıklarına oturdu. Onunla ağır bir şekilde öpüşmek, iltihap kapmış kalbi yaralarının iyileşmesine yardımcı oluyordu sanki.

Ama bunu uzatıp çok da sürdürmedi ve Göksel dudaklarını ayırdığında başını onun boyun girintisine sokarak derin bir nefesle onun kadınsı kokusunu içine çekti. Yabancı bir kokuydu, Alpay'ın kokusuyla uzaktan yakından alakası yoktu fakat artık Göksel'le alakalı herhangi bir şeyi yadırgamıyordu. Aksine, oldukça korkutucu bir hızda ona alışıyordu.

Göksel onun ince beline kollarını dolayarak üzerindeki kadına sarıldı ve o uyuduktan sonra gitme planını tamamen çöpe attı. Hatta belki de hayatından çıkma planını da. Az önce olan şeyi Yezda'dan gelen bir adım olarak düşünmeden edemiyordu ve belki de o kendisine bir adım atmamış olsa dahi, Göksel artık Yezda'nın hayatından öylece sıyrılamayacağını düşünüyordu.

𝐃𝐨𝐤𝐮𝐧𝐮𝐬̧/𝐠𝐱𝐠Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin