Bölüm bir: KİN

80 19 21
                                    

Merhabalarr🍓

Bu kurgumda diğer iki kurgum gibi batıcak gibi hissediyorum ama umarım iyi gider...

Bu kurguyu yazma amacımı eminim herkes okuyunca anlayacaktır. Baba ve Anne nefreti 21. Yüzyılın genel ve klasik sorunu haline geldi ve bende az da olsa bu duyguyu bilmeyenlere (umarım bilmezlerde) hissettirmek istedim.

Böyle bir sorununuz hatta daha da fazlası varsa içinizi kusun doya doya her bir yorumu okuyacağıma emin olabilirsiniz💜

İki tane kurgum daha var ama fantastik kurgudan uzak yazdığım ilk kurgum bu. Umarım beğenirsiniz💖

İyi okumalar🍭

____________

Annemle birlikte kirli gri yolda hafifçe atıştıran yağmurun altında yürüyorduk. Eğlenceli bir gezmenin verdiği mutluluk ve yorgunlukla eve doğru gitmeye koyulduk. Durağın yakınlarına geldiğimizde karşımda babamı görmeyi beklemiyordum. Şaşkınlıkla gözlerim büyüdü.

Babam öfkeyle soluyarak hızlı hızlı bize doğru geliyordu. Yüzüme nefret büründü.

Aramızda bir kaç adım kala anneme bakıp konuştu. "Sen nasıl benim kızımı bana karşı doldurursun!" Diyerek bağırdı. Ağzından tükürük saçıyordu. Etrafa baktım herkes bize bakıyordu. Annem tam cevap vericekken konuşma gereği duydum. "Derken?" Dedim alayla. Öfkeli yüzü bana döndü. Devam ettim. "Ne yani o söylediklerimin sebebini annem olarak mı görüyorsun!?" Dedim ve küçük bir kahkaha attım. Babamın o ince dudakları aralandı. "başka ne olabilir ki? " Dedi. Sesi titrek ama gür çıkmıştı. Yüzümden alay ifadesini kaldırdım. "Yaptığın onca şeyi mi soruyorsun bana? BANA!?" dedim son kelimeyi bağırarak. Ardından ekledim. "annemle boşanmayı kabul ettin diye o ezik egonla yaptığın güç gösterilerini unutmamı mı bekliyordun?" acı bir kahkaha attım. "Hayır. Hayır asla unutmayacağım ve asla unutturmayacağım" dedim. Ona karşı hep nefret kusmak için an bekliyormuşum gibi tüm hepsi dudaklarımın arasından döküldü. Dolan gözlerime aldırmadan ona; sadece kan bağımız olan ve sırf o bağ sayesine 'baba' sıfatını taşıyabileceğini sanan adama baktım derince. Pişmandı. Üzgündü. Dokunsan ağlıcaktı. Ama benim amacım da buydu. onu, yaptığı her şey için pişman etmek.

Babamın da gözleri doldu "inanmıyorum." Dedi fısıltı ile üç kez tekrarlayarak. Ardından gözleri gözlerim ile buluştu. öfkelendi. "Ben sana yalan söylemeyi hiç öğretmedim!" Diye bağırdı. Yine kahkaha attım ama bu diğerinin aksine büyük bir kahkahaydı. Annemin elini omuzumda hissettim. "Gidelim" dedi. Babam ani bir refleks ile elini beline attı ve bir silah çıkardı. Gözüm şaşkınlık ve korkuyla açıldı.

  "Hayır. Hiç bir yere gidemezsiniz!!" Dedi silahı anneme doğrulttu. Etraftaki insanlar korkuyla çığlık atıp kaçıyordu. Kısa süre sonra etrafta hiç insan kalmadı. Bizi kaderimize bırakıp gittiler. "Ne yapıyorsun! İndir onu!" Dedim korkuyla. Bana baktı. "Gerçeği söyle indireyim. Beni sevdiğini ama annenin kafanı karıştırdığını söyle." Dedi. Ona baktım. Yüzüm kinlendi. Bulunduğumuz konumu tamamen unuttum. Ona bir adım attım. "seni sevdiğimi söylemem mi? Komik olma seni neden seviyim ki? Kimsin sen! Hangi konumla bu cümleleri kurabiliyorsun!" Dedim hiddetle. Dolan gözyaşları firar etti.

   "B-babanım..." dedi. Kahkaha atmaya başladım. "Sen o konumu hiç elde edemeden kaybettin" dedim. Ben de ağlıyordum.

"Ben senin hayatında bir hiçsem herkes hiç olmalı o zaman" dedi.

   Büyük bir ses çıktı. Kulağım çınladı. Annemden bir 'ahh' sesi geldi anneme baktım. Karnını tutuyordu. Acıyla yere yığıldı. Ona bakıyordum. Kurşunun yarattığı delikten kan çıkıyordu. Yoğun, koyu ve kırmızı kan. "anne..." diyerek yanına çöktüm. Ağlıyordum. Kanın aktığı yere bende baskı yaptım. Ölmesine izin veremezdim. Hayır ölmeyecekti. O benim annemdi beni bırakmazdı. "Anne... iyi olucaksın" dedim. Annemi sakinleştirmekten çok, kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Kanlı ellerimle önüme düşen saç tutamlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım.

  Babama baktım gözleri ağladığı için kırmızı olmuştu ama şu an bomboş bakıyordu. Hiddetle yürüdüm üstüne "senden nefret ediyorum! Aramızda sadece kan bağı var ve ondan da tiksiniyorum. Keşke ölsende insanlara senin ne çeşit insan olduğunu söyleyememenin verdiği acıyı ve utancı bir kenara atıp sadece babam öldü diyebilsem." Gözyaşlarımı tutamıyordum. Ona bakıyordum içten içe öldür kendini yorma beni diye düşünüyordum. Bakışları derinleşti. Annemi hatırladım ve yanına çöktüm. Karnını tutuyordu. Son nefesini çoktan vermişti. Ağlıyordum. O adam eğer gelmeseydi hiç bir şey olmayacaktı.

Gözyaşlarımı tutmak mümkün değildi. Ağlıyordum. Ama sadece ağlıyordum. İçimde fırtınalar kopuyor bir şeyleri parçalamak istiyordum. Ama hareket edemiyordum. Donmuştum. Annemin son nefesinde yanında olamadım.

Babama olan kinim anneme olan sevgimden ağır basmıştı...

  Ne yapacağımı bilemeden yalnızca ayakta dikiliyordum. Pişmandım. Gözüm babamın silahına kaydı. Annemin ölüm silahına...

  Düşüncelerimi ve gözyaşlarımı bölen siren sesleri oldu. Yere çöktüm. Babamın yanına iki kişi geldi. "Abi ne yapalım?" Babam onun sorusu ile kendine geldi. "Ellemeyin burayı bunu üstlenecek birini bulun." Dedi ve arkasını döndü tam gidecekken, Adamlardan biri "Abi ya kız?" Dedi. Babam bana baktı. "Bırakın" dedi ve gitti.

Siren sesleri yükseldi. Yanıma iki polis yaklaştı. Biri kız diğeri erkek polisti. Kız olan sırtımı sıvazlarken; erkek olan ise "geçti. Artık yanındayız" dedi. Hayır geçmemişti. Yeni başlıyordu.

__________

İNTİKAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin