Hepimiz kendi bedenlerimiz içinde, ömür boyu hücre hapsine mahkumuz..
Gecenin ağzından..
Gözlerimi açıp ona doğru döndüm. Ne istediğini bilmek istiyordum. Bu yüzden ona yumuşak davranmalıydım.
Sadece gülümsedim. Çünkü ne diyeceğimi bilememiştim. Ve gülümsemem onu yumuşatır sanmıştım.
Fakat öyle olmadı. Önce gülecek gibi dudakları yukarı kaydı fakat hemen eski haline döndü ve bi anda gözleri parladı. Gözlerine bakmaya korkuyordum. Sanki ateş saçıyorlardı. Ben onun gözlerinden çok korkuyordum.
Sonra yavaşça gözlerine baktım. Cidden benden ne kadar nefret ettiği gözlerinden okunuyordu. Neden nefret ediyordu ki ? Ben ona bişey yapmamıştım.
Sonra yavaşça ayağa kalktı. Kapıya doğru yöneldi. Ben bişey demeden arkasından bakarken, bi anda döndü ve gelip alnıma dudaklarını değdirdi. Sonra "Ateşin var." Deyip ilaçları bana uzattı. Ardından tekrar arkasını dönüp odadan çıktı. Beni yine kendi halime bırakmıştı. Ben de zaten yorgun hissediyordum. Gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım.
Ufuğun ağzından..
Ateşi olması cidden umrumda bile değildi. İlaç vermiştim ona evet. Çünkü bi an önce iyileşmesi gerekiyordu. Benim ona yapabileceklerim için onun iyi olması gerekiyordu çünkü.
Ona tabi ki de acımıyordum. Ben acımazdım. Onun babasının anneme yaptıklarından sonra, annem kollarımda can verdiği sırada ben acıma duygumu kaybetmiştim.
O da bunu yakın zamanda anlayacaktı. Bana tebessüm etmesi sinirlerimi bozmuştu. Onun gülmemesi gerekiyordu. Ağlaması gerekiyordu. Ona gülmek haram kılınmalıydı.
O bahsedilen adalet annemle bizi ayırdıklarında bitmişti.
Şimdi iyi hissetmeliydi. Çünkü ona yapacaklarımdan sonra gülümsemesi yavaş yavaş acı çeken yüz ifadesine bırakacaktı yerini. Ve bu bana çok büyük bir haz şöleni yaşatacaktı.
Şimdi gidip işkence odama, ona bir süpriz hazırlamalıydım.
Gecenin ağzından..
Gözlerimi açtığımda buz gibi bi odadaydım. Ve bir battaniyenin içinde yatıyordum. Yerdeydim. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Kalkmak için yeltendiğimde kıpırdayamadığımı hissettim. Etrafıma baktığımda iç çamaşırlarımı saymazsak neredeyse çıplak olduğumu ve her yerimin kalın sıkı bir iple bağlı olduğunu gördüm. Tekrar yatıp Etrafıma göz gezdirdim. Odada büyük kocaman bir demir dolap, ve sadece ben vardım. Oda bomboştu. O sırada kapı açıldı ve o şerefsiz girdi içeri. Bana sinir bozucu bi gülüşle yaklaştı ve, yanıma dizlerinin üstüne çöküp oturdu.
Bana doğru yüzünü yaklaştırıp " Sana bi süpriz hazırladım, hazır mısın ? " dedi o iğrenç gülüşlerinden birini kullanırken.
Bense sesimi çıkarmamaya özen göstererek, ona ateş saçan gözlerle baktım. Bu adam bi kaç saat önce yanıma gelip bana ilaç veren o adam değildi. Bu adam kesinlikle çift karakterliydi. Bi tarafı şerefsiz, diğer tarafı da çok olmasada normal. Bense sorduğu sorudan farklı olarak, merak ettiğim bişeyi sormaya karar verdim. Onu umursamadığımı korkmadığımı hissetmesini istiyordum.
"Adın ne ?"
Bi anda gülüşü yüzünde soldu ve bana bi tokat geçirdi. Bense sağa doğru savrulan başımı ağır ağır sol tarafımda duran şerefsize doğru döndürdüm. Döndürürken yüzümde bir gülümseme vardı. Bu onu daha da sinirlendirirken, beni bi anda ayağa kaldırdı. Ve vücudumdaki ipleri çözdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEYUS
Teen FictionBir acı bu kadar acı olabilirdi. Bu kadar boğaz yakardı anca. Çarelerin bile çaresiz kaldığı bazı hayatlar vardır. İşte o hayatlar için, hayal kavramı anlamsızdır. Sadece acı kavramı anlam kazanır, kazanmak zorunda bırakılır.. Bi insan ne her zaman...