Zor geliyordu tabi ki nasıl gelmeyecekti. İlk defa, hayatında annesinden başka güvendiği olmayan bir kız için zordu bu uzun süreli ayrılık. Ama tatlı bir veda olduğu anlaşılıyordu heyecanlı bakışmalarından her ikisi için de. Değecek diye düşündü annesi. Kızının hayallerini gerçekleştiren bir birey olarak kendi ayakları üstünde durmasını görmesi onu da sevindiriyordu. Eğer güzel bir gelecek, birkaç dakika içinde kalkacak uçak ile ayıracaksa onları, sonuna kadar metanetle desteklemeliydi Ahu'yu. Her zaman aldığı tüm kararlar hayalleri içindi Ahunun. Kalbini dinlerdi hep. Mantık elverdiği sürece hiç bir şeyden geri kalmaz, yapardı Ahu. Böylece aldı bu kararı da. Bir zaman sonra geri döndüğünde yeni ve daha başarılı Ahu ile yüzleşeceksin diye kendini yatıştırıyordu annesi hep. Harika bir ressam olacak kızı. Adını duyuracak, başarılarının altına imzalarını atacaktı.
Küçüklükten beri resim aşkı ile tutuşan kalbini her daim boyaları, tuvalleri ve uzunca saatlerini verdiği çalışmaları ile diri tutardı. Annesinin varı yoğu Ahu, Ahu'nun da varı yoğu gençlik ateşinden dolayı hayalleriydi. Bunun için hayallerine sıkı sıkı sarılıp onları resmetmeliydi. Kim bilebilirdi ki her şeyi bir resmin ateşleyeceğini?
Ahu iyi biliyordu ki geleceğini kendi resmetmek zorundaydı. Gerçekten de bu elinden gelen en iyi şeydi. O, çok başarılı bir ressamdı. Kendini bildi bileli en iyi yaptığı şeydi. Annesinin desteği ile de bu yola baş koydu. her yaptığı resimlerle, onlara bakan insanlarla konuşur, içlerine dokunur olmayı diliyordu hep. Bunu, resimleri ile dünyaya açılarak onlara bir yazar gibi hikâyelerini resimleri ile anlatmayı diliyordu. Her resmin bir dili var. Çünkü her resim bir düşten bir fikirden bir gerçeklikten geliyordu. Ahu için bunun anlamı çok büyüktü. Bir bakışta onlarca sayfa okumalıydı insanlar onun tuvallerinde. Ve şimdi bu küçük vedayı gerçekleştirebilirse eğer, gelecekteki Ahu'dan baya bir umudu olacaktı. Ama nasıl olmalıydı? Tam dört yıl nasıl geçerdi. Ya daha da uzarsa? Belki okuldan sonra oralarda hayatını devam ettirmesi bile söz konusuydu. Annesi gelirdi o zaman. Kim kime hasret kalmış ki şu dünyada. İstese tüm sevenler bulurlardı birbirlerini. Ama şimdi yola çıkma zamanıydı. Şu beş saniyede annesine sarılırken nasılda her şeyi düşünmüştü? Üniversiteyi kazandığı günden beri üç ay geçmişti ki, annesini geride bırakma fikrini aklından çıkmıyordu. Her seferinde def ediyordu. Er geç o anın geleceğini biliyordu. Şimdiden hüzünlenmek olmaz çünkü kutlama zamanı diyerek arkadaşları ve annesi ile güzel bir yemek yemişlerdi. Herkes mutluydu ve inanıyorlardı. Başarılı bir ressamın çalışmalarını kimse görmeden inanmaz, ama Ahu'da gerçek bir yetenek vardı. Işığı görmemek imkansızdı ki kabul edildiği üniversitedeki hocaları da hiç vakit kaybetmeden onu ilk sıralarda güzel bir bursla yanlarında görmek istemişlerdi.
Bir anons sesi duyuldu. İşte bu büyük başarı. Uçak kalkışı yaklaşmıştı ve her yerde yankılanıyordu sonunda. Gerçekten resim çizmenin dışındaki ikinci büyük yeteneği bu olsa gerek. Alkışlanıyorsun Ahu. Son kez sarıldığı annesinden ayrıldı, yanaklarını avuçlarına alarak 'seni çok özleyeceğim anne' dedi. 've tabi sen de özlersen eğer o telefonu nasıl kullanacağını üç ayda iyi öğrenmişsindir umarım. Hadi ben kaçtım yoksa ressam falan kalmayacak karşında byeeee' diye seslenerek bir yandan koşarken bir yandan arkasına baka baka el sallıyordu.Gitti. Gözden nihayet kayboldu. Funda hanım gözündeki yaşları silerek çıkışa doğru ilerledi. Onu çok özleyecekti. Tüm duaları ve umutları Ahu ile birlikte o uçağa binmişti. Aslında her şeyi gitmişti. Tek ailesi kızıydı. Hayat zor derler ya. Bilirsiniz işte. Ona da herkesin dilindeki o 'zorluk' geldi, değdi, geçti ve gitti. Ama çok güzel bir iz bıraktı. Ahuyu...
Gece 03.30 uçağına yer bulabildi ancak. Gerçekten okul trafiği başlamış olmalı bunu net anladı. Uçak hep gençlerden oluşuyordu. Bu bileti kaçırmadığı için kendini şanslı hissederek ve artık bu aşamadan sonra başına neler gelecek acaba diye düşünerek koltuğuna geçti. Kemerler bağlandı, hostes ikazı dinlendi, kaptan pilot konuştu ve yavaşça havalandılar. Geleceğim, bir gün buraya daha iyi bir ben olarak geri döneceğim dedi. Çok yorgundu, kafası hemen yana kaydı. Ah o kadar yorgundu ki, biraz sonra sessizliği bozan bir kaç sessiz sohbetler duydu hafif kafasını çevirdi oh hayır içecek servisi mi o? İhtiyacım olan bir kahve mi acaba? diye düşündü. Hayır bu iyi bir fikir değil biraz uyumalısın Ahu. Servis sırası Ahunun olduğu koltuklara gelince tek isteyebildiği şey 'Bana bir boyunluk veya yastık onun gibi bir şey. Ha ve bir de battaniye--..' cümlesi idi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzakta Atan Kalp
RomanceBir gün gözünü açıyorsun ve dünde kalan insanlar aslında sadece orada kalmışlar. Bugün yoklar. Yeri göğü dolanıp, yedi kat el aranıp da bulamadığınız birisi var. Yaşadığınız o güzel zamanlar sonuna kadar gerçekti ama sonsuza dek süremedi. Bu, yaşam...