Ellerinde sıcak, yoğun ve kıpkırmızı bir sıvı madde vardı. Kalbinin atan ritmini öyle bir hissediyordu ki sanki ağzından çıkacak gibiydi. Ellerini havaya kaldırdı inanamayarak baktı. Başı istemsizce titriyordu. Gördüğü kandı. Ellerini kana bulamıştı. Ya da elleri kana bulanmıştı. Daha sonra ellerinin ardındaki görüntüyü gördü. Karanlık bir ormanda, yerde biri vardı. Yüzünü seçemiyordu. Kıpırdamıyordu. Yanına gitti cesaretle. Korku o kadar had safhadaydı ki, bir sonraki hamleni bile kontrol ettirmiyordu. Birisi geniş omuzlarıyla, cenin şeklinde karnına doğru kıvrılmış halde, sırtı dönük yerde yatıyordu. Yanına iyice sokuldu. Omuzundan tutup çevirdi. Kan onun değildi. Kanaması yoktu. Öyleyse neden yerde yatıyordu? Yüzü tanıdık geldi. Ama kimdi? O an bunu çıkaramadı. Birden yerde yatan adam gözlerini açtı ve aniden bileğini kavradı 'Yardım et!' dedi sancılı bir sesle. 'Lütfen kurtar beni. Kahretsin lütfen!' diye yalvarıyordu kısık bir sesle. Kendi arkasından kırmızı ışıklı dumanlar önüne geçerek tüm ormanı kaplarken, adam tekrar geri döndü ve gözlerini kapadı. O sırada büyük bir sarsıntı başladı. Dengede duramadı yere çömeldi. Toprak yarıldı ve bazı şeyleri içine aldı. Etraftaki çoğu ağacı ve yerde yatan adamı. Sonra sarsıntı kesildi. Ayağa kalktı. Tertemizdi. Her şey birden gün ışığı ile birlikte parladı. O kadar netleşti ki bu güzelliğe hayran kaldı. Bir ses ona seslendi: -'Ahu!' Merakla sesin geldiği yöne baktı. Yüzüne kırmızı sıvı madde fırlatıldı. Gözlerini kapadı. Kanı hissetti. Hem sıcaklığını hem kokusunu. İrkilerek uyandı.
Sabah dersinin olmadığının farkına vardı ve tekrar başını şu rahatsız yastığa koydu. Neden kare olmak zorundaydı. Kafasını kaldırıp yastığı ikiye katlayıp dürttü. Tekrar kafasını koydu. En son nerede kalmıştı? Dün gece neler olmuştu? Gözlerini kapatıp şöyle bir geçmişe döndü. Evet duvarı hatırladı. En son çenesini tutuyordu. Ona ufaklık demişti çünkü. Evet ufak tefek sayılırdı. Standartların biraz üstünde boyu ve oldukça yerinde vücut ölçüleri vardı. Yaşı da onunkine yakındı ama ufaklık değildi. Ne açıdan nasıl bir ufaklık? Çok mu takılmıştı buna?
'Hey! Ne sanıyorsun kendini?' dedi duvar. Çenesini kurtardı ve aniden ayağa kalktı. 'Asıl sen ne sanıyorsun kaba saba aptal şey?' diye cevap verdi Ahu biraz yayık ağızla konuşarak. Kafatası içinde beyni sanki sağa sola yüzüyordu. Eğlenceli ve umursamaz hissediyordu. O an çıkıp dünyaya kafa tutabilir, bir boğanın önünde kırmızı elbiseyle dans edebilir, yoldan geçen bir arabanın önüne atlayarak durdurabilir, o her zaman korktuğu kan verme koltuklarına kendini feda edebilirdi. Neden duvara çıkışmasındı? Merak ediyordu onu.
Duvar ondan etkilenmiş olmalıydı ki burun buruna geldiğinde bu dediklerine çok fazla tepki vermemişti. 'Hayır kızım Ahu ne etkilenmesi. Sen sarhoştun ve o da bunu biliyordu. Ondan fazla tepki vermedi. Nazik birisi yani.' dedi kendi kendine. Bilemiyordu. Belki ayık olsaydı durumu net değerlendirebilirdi. Duvar ona 'Seni yurduna götürmem ve yatağına yatırmam gerekiyor ha?' dedi. Ahu ise kafasını hayır anlamında sallayarak 'Audrey ile birlikteyim.' demişti. 'Ben de herhalde sana birliktelik teklif etmeyecektim. Bunu belirtmene gerek yoktu. Üstelik hiç lezbiyen gibi de durmuyorsun.' dedi dudağını hafif yana çeken gülümsemesiyle onu baştan aşağı süzerken. Ahu afallamıştı. 'Ne? Audrey ve ben hahahaha evet yakışıyoruz. Bir sorun mu vardı?' diye onu belirsizlikte bırakmıştı. Kendine geliyordu. Duvar onun bu cevabına bozuldu. Gülümsemesini kesti. Ciddileşti. Birden Ahu 'Ama sen benim yurtta kaldığımı nereden biliyorsun?' diye sordu. Sarhoş birinden böylesi bir soru beklemiyordu duvar. Gafil avlanmıştı ama böylesi bi durumdan kolayca sıyrılabilirdi. 'Yani buralı gibi durmuyorsun. Doğal olarak yurtta kalıyorsun?' diye onaylamasını ister gibi bakış attı Ahuya. 'Hım tamam öyleyse, Ben Ahu.' dedi elini uzatarak. 'Bunu tanışmadan saymıyorum. Çünkü yarın hiçbirini hatırlamayacaksın.' dedi duvar elini vermeyerek. 'Sen bir duvar kadar sertsin. O yüzden sana duvar diyeceğim. Nerden anladım biliyor musun? Sana çarptığım o ilk ders gününden.' dedi göz kırparak, uzaklaşma manasında selam çakıp arkasına bakarak dönüp gitti. Duvar Ahunun bu kafayla ilk günü hatırladıysa, bu akşamı da hatırlayacağını anladı şaşkın bir ifadeyle ardından bakarken. Sağlam kız diye düşündü. Uğraş vermeye değer miydi? Onu mahvedebilirdi bu. Eğer öyleyse kendisi için değil onun için endişelenmeliydi. Şimdiden belirsizlikler kafasını kurcalamaya başladı. Çünkü daha kendi bile 'biri' değildi ve nasıl birini sevebilirdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzakta Atan Kalp
RomanceBir gün gözünü açıyorsun ve dünde kalan insanlar aslında sadece orada kalmışlar. Bugün yoklar. Yeri göğü dolanıp, yedi kat el aranıp da bulamadığınız birisi var. Yaşadığınız o güzel zamanlar sonuna kadar gerçekti ama sonsuza dek süremedi. Bu, yaşam...