Dört

8 0 0
                                    

    Tek kalmayı tercih etmesinin bir sebebi yoktu çünkü oda kalmamıştı. Birkaç yabancı arkadaş ile oda paylaşımı fena olmazdı. Ama burada herkes karışık kalıyordu sanki. Yani Türkiye'deki gibi kızlar ve erkekler yurdu yazısını göremediğime göre karma bir yurttu. Henüz bir erkek görememişti yurtta. Hoş bir insan canlısı bile görememişti ya koridorlarda. Sabah herkes bahçedeydi ama şimdi kimsecikler yoktu. Ne olmuştu hemen dersler mi başlamıştı? Hemde ilk günden. Bi sorması lazımdı. Odasından çıktı, uzun koridorda yürüdü asansörü kullanmadı merdivenlere yöneldi. Dört katlı, iki taraflı sağ ve sol cepheden oluşan yurdun sağ tarafında, dördüncü katında ve koridorun sonundaki odada kalıyordu. Tüm koridorlar, merdivenler hatta tüm yurt Linolyum zeminle kaplıydı. Tuvaletler dahil. Pek hijyenik gelmemişti Ahu'ya ama bir öğrenci yurdu için makul görülmüştü sanki. Koridorlardaki her kapı, iki odaya ve iki odanın ortak kullanacağı tuvaletin olduğu minik hole açılıyordu. Her kattaki koridorların sonunda ortak mutfak, asansör ve merdivenler vardı. Tuvaletleri iki oda sakini ortak kullanacaksa idare edilir cinstendi ama mutfak tüm koridora ortaksa bu biraz sorun yaratabilirdi. Mutfağı sadece yemeği pişirmek için kullanmasının doğru olacağını düşündü. Yeme girişimine de odamda bulunsam fena olmazdı dedi. Malzemelerimi ya odama alırım ya da tüm enfeksiyonlara razı gelerek ortak mutfakta bırakırım diye düşündü. Veya kafeteryada ya da her akşam başka bir restoranda mı yesem derken merdivenler bitmişti bile. Giriş-çıkış bölümüne doğru ilerledi. Küçük kabinimsi veznenin önünde durdu. Çek vatandaşı ve az İngilizce bilen bayana herkesin nerede olduğunu sordu. Sanki ilk defa yabancı görmüşcesine ve hiç alakadar olmak istemezcesine ona anlamsız bakarak herkes ya odasında, ya şehir turunda, ya kafelerde birbirleriyle tanışma telaşında ya da okulda kalmayı tercih ettikleri hakkında varsayımlarda bulundu. Nazikçe teşekkür ederek kontratını imzalayıp depozitosunu vererek kısa bir tanışma sohbeti ile odasına çıktı. 
    Ahu odasına geçti. Annesini araması gerekti. Hiç haber vermemişti. Yazmamıştı da. 'Vakit bulduğum en uygun zaman bu zamandı Anne üzgünüm' diyerek annesinin gönlünü aldı. Kısa bir özet geçti bugün olanlardan. Annesinin üç ay kadar kısa bir zamanda android telefon kullanmasına inanası gelmiyordu. Ama şu ana kadar gayet iyi gidiyordu. Birbirlerine öpücükler göndererek aramayı sonlandırdı. Yatağına uzandı. Cama doğru baktı. Hava kararıyordu. Şimdiden yalnız kalmış gibi hissetmeye başladı. Üç kişi dışında görüşmesi muhtemel birileri yoktu. Gidip herkesle kaynaşmalıydı veya dersler başladığında bu otomatikman gerçekleşebilir diye de düşündü. Sürekli bir şeyler düşünüp duruyordu. Bunu bırakmalıydı. Güzel yeni yabancı bir şehirde her şey akışında gitse fena olmaz mıydı?
    Kalkıp bavulunu yerleştirdi. Odasında tek kişilik yatağından biraz fazla genişçe bir karyola ve hemen yanında ayakları uzun çekmeceli bir komodin, yatağın diğer yanında ayaklı uzun bir gece lambası, temiz nevresimler, evdeki dikdörtgen yastıklardan farklı kocaman kare bir yastık (Avrupa usulü), çift kapılı gardırop, geniş bir ders masası ve üzerinde lambası, ahşap rahat görünen sandalyesi, masasının hemen üstünde kitaplığı, köşede çapraz duran minik kumaş birleşimlerinden oluşan bir patchwork berjer, tam ortada hasırımsı yuvarlak bir kilim, giriş kapısının arkasında duvara monteli uzun boy aynası, odanın bir duvarında kocaman kare şeklinde kendinden panjurlu bir pencere vardı yere kadar uzanan tülü ile birlikte. Tavanda asılan ortama uymayan antika bir avize vardı. Değişik bir hava veriyordu bu oda ona sanki, ama ne? Yabancı dizilerde izlediği, sadece hayal edebileceği o uzak hayatları yaşayanların hislerini merak etme duygusuydu bu. Dört yıllığına o merak edilenlerin yerine geçmişti. Şimdi kendisi görecekti nasıl bir yaşamdı bu. Odası sıcak çörek kokusunu imajını çiziyordu ona. Beyninde nedense böyle bir betimleme oluştu. Karnı mı acıkıyordu acaba? Sam neredeydi? Ya da Simge? Akşam yemeği için dışarı çıkmalıydı mutlaka çünkü mutfak malzemesi yoktu.
    Tam o sırada Samdan bir mesaj geldi. 'Hey birinci sınıf biz Big Art Caffe'deyiz. Seni de bekliyoruz. Kafe meydanda ve mapsten bakarsan kolayca bulabilirsin ;)' yazıyordu. Eh buddy dediysek de özel çocuk bakıcılığı yapmayacaktı tabi ki de. Bazı şeyleri kendin yapmalısın Ahu dedi ve Eylül ayının el verdiği şekilde giyindi. Bir kot bir tişört, bulut mavisi beresi, lila trençkotu, minik gri spor sırt çantası ve beyaz spor ayakkabılarını giyindi. Kapıdan çıkmadan hemen önce anahtarını aldı ve aynada kendine bir göz attı. Basit normal ortalama bir kızdı işte. Ne bir fazla ne de bir eksik. Bu kendisi olmaya yeter ve artardı. Kendinden memnundu. Her zaman ortalama bir kız oldu. Hevesleri, istekleri, maddi manevi beklentileri, düşünceleri, davranışları hep makuldü. Ahu bu kadardı. Bu dünyanın ona ne verebileceğini ve ondan ne alabileceğini biliyordu. Yeter ve artardı. Annesiyle yaşamak ve ressam olmak. Aslında ressam olmakla bir tık fazlasını istiyordu. Orada bencil olabilirdi biraz. Olmalıydı da. İddia ediyordu. Çok iyiydi. 
    Yeni bir hat almalıydı. Dört yıl burada Türk hattıyla geçinemezdi. Bu ona pahalıya mal olabilirdi. Önceden çevrimdışı kullanmak için indirdiği bölgenin haritasına GoogleMaps'den bakıyordu. Kafenin önüne geldi ve içeri girdi. Sam'leri buldu ve selamlaştı. Çok acıkmıştı. Sam'in önerisi üzerine güzel bir sandviç menü yedi. Tüm gün ne yaptıkları ile ilgili sohbet ettiler. Grupta yeni birkaç kişi daha vardı. İkinci sınıf Simge ve onun iki erkek arkadaşıyla tanıştı. Sanırım biri Simgeyle ilgileniyordu. Ama Simge bunun farkında değildi ya da olmak mı istemiyordu tam kestiremedi. Kafeye henüz giren Audrey hemen onları buldu. Sıcak tatlı bir sohbet eşliğinde epey zaman geçirmiş olduklarını fark ettiler ve on ikiyi geçen bir saatte kalktılar. Sam Ve Simgenin arkadaşları dışında kızlar yurtta kalıyor gibiydi. Kafe önünde vedalaşıp yurt yoluna döndüler. Audrey 'yarın siz ikinizinde dersi var mı?' diye sordu. Ahu henüz takvimine bakmamıştı 'büyük ihtimalle var ama saatini bilmiyorum' dedi.  Simge ise 'varsa da ben erken kalmayı planlamıyorum. Bugün çok yoruldum. Uyumak istiyorum' dedi. Audrey 'o zaman takvimine baıp sabah dersin uyuşursa benimle kahvaltı yapar mısın?' dedi Ahuya. 'Buna sevinirim. Yalnız kalmaktan nefret ediyorum' dedi. Yurda giriş yaptılar. Gece yarısından sonra gelmişlerdi. Kimse onlara hesap sormayacak mıydı? Tabi de hayır. Ne özgürlük ama! Buna sevindi çünkü artık büyümüş hissettirdi.

Uzakta Atan KalpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin