Güzel başlangıçlar, güzel zamanlar, güzel anlar her zaman hızlı geçer. Asla nasıl başladığını ve bittiğini anlamazsın. Bitmesini istemeyeceğin zamanları asla o an fark etmezsin. Burukluk her zaman sonlarda yaşanır.
Güzel bir dönem bitmişti. Gerçekten her açıdan Ahu için bol kazançlı bir yıl olmuştu. Peki neden farklı hissediyordu? Kazançlıydı değil mi? Yoksa içinde bir yerlerde o güzel duvarı, sadece uzaktan bir kaç kere görmenin hüznü mü vardı? Elbette sormuştu o duvarı arkadaşlarına. Tarif etmişti. Fakat kimse böyle bir duvarı daha önce görmemişti. Onu okulda, bovling salonunda ve bir kaç defa daha görmüştü. Bunlardan biri, Ahu bir akşam yurdun hemen yanındaki nehir kenarında yürüyüşe çıktığı bir zamandı. Henüz güneş batmamıştı. Kulaklıklarını takıp güzel müzik eşliğinde yürürken, yanından geçen bir bisikletlinin az kalsın ona çarpacağını fark etmemişti. Sıyırmıştı Ahuyu. Bisikletli adam biraz sendeleyip direksiyonu sonunda düzeltebildi. Daha sonra köprüden geçip gitti. Ahu da aynı rotadan ilerlemişti. Nehri geçip karşı kıyıdan tekrar aşağı doğru gidecekken az ilerideki büyük camekan binanın dibinde adam durmuş, bisikletten inmeden birisiyle hararetli konuşuyordu. O birisi duvardı. Bisikletli adam onu bir şeylere ikna etmeye çalışırcasına ellerini sallıyor ve parmağı ile küçük bir çocuk azarlarcasına ona sallıyordu. Bisikletlinin yüzünü göremiyordu. Ama duvar çok sinirlenmiş olmalıydı. Onu dinlemeden arkasını dönüp gitti. Bisikletli adam da telefonunu kulağına götürüp bu sefer telefondakine kızmıştı. Ama yüzünü göremedi. Üzerinde bir sweatshirt vardı ve kapüşonü örtülüydü. Siluetini de göremiyordu. Duvar hızlıca gözden kayboldu. Aynı şekilde Ahu da yurduna dönmüştü. Duvarı ne okulda ne kafelerde ne marketlerde ne nehir kıyısında ne de olası herhangi bir yerde bir daha görmemişti. Buralı mıydı? Buralı ise elbet koskoca bir yılda görürdü. Küçük bir yerdi burası. Görememe ihtimali de vardı ama okulda neden ona çarpmıştı? Bir kez gelen elbet bir daha okul çevresinde veya okul etkinliklerinde olurdu. Ama yoktu. Bu küçük ayrıntıya takmaması gerekiyordu. Çok saçma değil miydi? Unutmaya karar vermişti. Ve bir daha onu yıl bitene kadar görmemişti.
Annesi acayip mutluydu. Gözlerinden okunuyordu. Ahu'su gelmişti. Güzel bir hasret giderdiler. Arkadaşlarını gördü. Güzel bir yaz tatili planı hazırladılar. Cemre de onlara katıldı. Liseden beri sevdiği en yakın arkadaşıydı Ahu'nun. Cemre yüksek bir kız değildi. Her zaman sade biriydi. Aynı şekilde hayalleri de sadeydi. Öğretmen olmak istiyordu. Güzel bir okul kazandı. Bir yılını tamamlamıştı. Ahu ona değişim programı ile yanına gelmesi için baskı yapıyordu. Ama Cemre erkek arkadaşını yalnız bırakmak istemiyordu. Lise sonra çok sevdiği Ali ile birlikteydi. Ali sonunda Cemre'nin kalbini kazanmıştı. Cemre asla Aliyi ciddiye almadı lisedeyken. Ama şimdi işler değişmiş gibiydi. Sanırım Cemre ona artık önem veriyordu. Hem de oldukça fazla bir önem. Onu bir saniye bile boşlamıyordu. Ali de bu halinden memnun gibi görünüyordu. Belki de Cemre Alinin kolay kapılabilir bir tipi olduğunu sonunda anlamıştı. Ama Ahu pes etmeyerek sonunda bu dönem için değişim programına sadece bir dönemlik katılmasını ve yanına gelmesine ikna etmiş gibiydi.
Tadı damağında bırakacak bir yaz tatili ve anne özlemi giderdi. Çok memnundu halinden. Ama Simge haklıydı. İnsan hemen özlüyordu o ortamı. Annesinden tekrar ayrılması dışında her şey onun için makuldü. 'Biletler çantamda, telefonum cebimde ve bavullar hazır. Evet her şey tamam.' dedi annesine dönerek. 'Ah Ahu ben de gelseydim hava alanına. Seni böyle kapıdan göndermek beni yarım hissettiriyor.' dedi Funda hanım. Ahu oralara kadar yorulmamasını tekrar dile getirdi. Annesine sarıldı. Vedalaştı. Yeni bir yıl için sabahın erken saatlerinde kalkan uçağa binmek üzere yola çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzakta Atan Kalp
RomanceBir gün gözünü açıyorsun ve dünde kalan insanlar aslında sadece orada kalmışlar. Bugün yoklar. Yeri göğü dolanıp, yedi kat el aranıp da bulamadığınız birisi var. Yaşadığınız o güzel zamanlar sonuna kadar gerçekti ama sonsuza dek süremedi. Bu, yaşam...