Issız ve soğuk burası...
Her yer küf ve pas kokuyordu, geniş buğulu camların ardından dışarısı görünmüyordu bile. Üşümeye başladığımda ellerimi kollarıma sardım, kollarımın açıkta olduğunu fark etmemle üstüme baktım, dün akşamki geceliğim duruyordu, sahi ben buraya nasıl gelmiştim.
Etrafı tanımak adına biraz yürüdüm, eski bir fabrikaya benziyordu, paslanmaya bırakılmış devasa makinelerin ardında geniş bir açıklık yer alıyordu, anlayacağınız tam bir fare yuvasıydı. Ayağıma batan şeyle durdum, yarıktan sızan kan ayağımı ıslatırken canım yanmaya başlamıştı bile. Aşağıya doğru eğildiğimde küçük bir cam parçasının ayağıma batmış olduğunu gördüm, çıkarmak için bir hamle de bulunduğumda akan kanın kırmızı değil de koyu turuncu olduğuna şahitlik ediyordum.
Fabrikanın girişinden birden çok ses duyulduğunda ayağımdaki acıyı yok sayma kararı aldım, paslı makinelerden birinin arkasına geçtim. Bakımsız, kullanışsız, terk edilmeye yüz tutmuş buraya kim gelmek isterdi ki?
Sesler iyice yaklaştığında saklandığım yere daha çok sindim ve karşıyı görebilmek için kafamı biraz uzattım. Birçok şık giyinmiş ama bir o kadar da serseri tipli ızbandut gibi adamlar ortalarında sürükledikleri kafasına siyah kumaş parçası geçirdikleri adamı ortaya doğru getirdikten sonra yere attılar, biri yere attıkları adamın üstüne doğru tükürdü, iğrenerek bakıyordu. "Bağlayın şunu, uyandığında zorluk çıkarmasın."
İçlerinden birinin söylediği komuta uyarak oldukça kalın olduğunu gördüğüm halatla bağlamaya başladılar, emir veren adam cebinden sigara paketini çıkarıp bir tane yaktı, diğerleri yerde baygın yatan adamı bağlamayı bitirdiklerinde farklı köşelere çekildiler. "Patrona haber verdin mi?"
Sigara içen adamın yanında dikilen bir başka adamın sorduğu soruyla yerde yatan bağlı adamı izlemeyi bırakıp yanındakine döndü. "Vermez olur muyum 2 dakikaya burada olur." Sigara içen adamın alay dolu cümlesi yanındaki adamı da güldürdü. "Biraz uğraştırdı bizi ama olsun zoru severim." O sırada girişten adım sesleri bulunduğumuz alana doğru geldiğinde patronlarının giriş yaptığını tahmin etmiştim, yerde bağlı adamdan ne istiyorlardı ki?
Karşıdan gelen kişi Erdiydi, serseri tipli adamların gerçek sahibi belli olmuştu ama kimi kaçırdığına ya da neden benim bunlara şahitlik ettiğim soruları yanıtsızdı. Hızlı adımlarla yerde baygın yatan kişinin önüne kadar ulaştı, yüzünde bariz bir sevinç vardı fakat bunun alaydan ibaret olması ne kadar gaddar olabileceğinin canlı bir kanıtı gibiydi, gülen yüz ifadesi aniden ciddiye büründüğünde saklandığım yere daha çok gömüldüm, bu yüz ifadelerine karşı tanıdıkmış hissi bütün korkumu bir üst seviyeye çıkarıyordu. "Uyandırın şunu!"
Erdi'nin emir dolu cümlesiyle elinde sigara olan adam, karşısında yatan adamın önüne çöktü. Sigarasını açıkta kalmış koluna söndürdüğünde ufak çaplı bir irkilme yaşadı, uyandığı anlaşıldığında serseri adam tutsak adamın başındaki bez parçasını çıkardı.
Ama, ama bu babamdı! Kolundaki acıyı yok sayarcasına karşısında tüm ihtişamıyla dikilen Erdiye bakıyordu. Kolum sızlamaya başladığında anlam veremeyerek baktım, elimle acıyan tarafa sürtmeme rağmen hiçbir şey yoktu, sanki babamın kolunda değil benimkinde söndürmüşlerdi. Acıyı yok saymaya çalışarak daha çok ilgimi çeken karşıda yaşananları izlemeye devam ettim. "Seni yeniden görmek güzel eski dostum."
Babamın söylediği bu cümle Erdi'nin iştahlı bir kahkaha atmasına sebep olmuştu. Yüzünde birçok yara izi vardı, ağzından akan kan kurumuş derisinin bir parçası olmuştu, demek buraya getirilmeden de baya hırpalanmıştı. "Eskiden olsa doğru diyebilirdim ama biz dost değiliz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeryüzü Koruyucuları
Fantasy-21. Yüzyıl Serisi Başlangıç Kitabı- BİZİM GİBİ, BİZDEN FARKLI... Algılayamadığımız boyutların ötesinde... Karanlığın anavatanında yaşamaya zorlanan, insanlığın unuttuğu, tarih sahnelerinden sildiği Gece Halkı. Karanlık Çağ olarak adlandırılan zaman...