6. BÖLÜM (İSYAN)

15 4 0
                                    

8 YIL ÖNCE...

"Türk edebiyatının ilk tiyatro denemelerinden olan şair evlenmesinin yazarını söyleyecek olan var mı?" Sıkıcı derslerden birinin daha içindeydim yine, öğretmenin tüm o anlattıkları kafamı sıraya gömüp uyumaya çalıştığım için boğuk boğuk geliyordu.

"Evrin... Evrin!" bu kadın beni delirtecekti yemin ederim, hayır uyumama da izin vermiyordu ki.

"Bir daha seni uyurken görmek istemiyorum bu son olsun yoksa disiplin kurulunu tekrar görmen gerekecek." Of ya! Funda karısından da kalırsam annem kesin beni öldürürdü, cevabını da bilmiyordum üstelik, tam o sırada Uzay dürtüp defterime karaladığı şeyi gösterdi, ya sen süpersin! "Tamam hocam uyumak yok, bu arada cevap Şinasi."

"İyi derse çalışılmış, evet konumuza dönelim." Bana karşı gözlerini devirerek dersinin konusunu anlatmaya kaldığı yerden devam etmeyi seçti, bense minnet dolu bakışlarımı Uzay'a doğru attım. Yazdığı cevabın altına; 'ya sen süpersin' yazdım. O da kalemini eline alıp; 'ne demek' yazdı.

Şu şirret kadın konuşmamıza bile kızıyordu, hayır son ders olunca da geçmek bilmiyordu bir türlü, son 5 dakika bile 1 saat gibi gelmişti, zilin sesini duymamla sırada ne varsa çantama sıkıştırdım. "Hemen eve gidelim be açlıktan ölüyorum."

Sınıftan çıkarken Uzay önüme geçip geri geri yürürken, şaşkınlıkla bana bakıyordu. "Yuh be kızım, daha öğlen koca bir döner ayran gömdün, hala aç mısın?" Bilmiyorum anlamında ellerimi iki yana açtığımda daha çok güldü. "Valla hemen eve gitmek yok, sana bir şey göstermem gerek."

Şimdi heyecanlanmaya başlamıştım işte, Uzay'ı soru yağmuruna tutmam bir şeyi değiştirmeyecekti istesem de imkânı yok söylemezdi, bu huyunu annesinden mi yoksa babasından mı aldığını bilmiyordum ama kimden aldıysa tebrik edecektim, çünkü tam bir katır inadı vardı.

Şehrin bilmediğim mahallelerine gelmiştik, pek sık bina yoktu, geniş bahçeli yerleşim yerleri o kadar çoktu ki zengin insanların yaşadığına ikna olabilirdim, belki devlet başkanının evi bile buradadır kim bilir? Bir konu açmazsam artık sıkıntıdan patlayacaktım. "Ya Uzay, sana bir şey sorabilir miyim?"

Derin düşüncelerinden sıyrılıp bana döndü, hızlı hızlı yürüdüğümüz için yavaşlayınca anlamıştım, bacaklarım deli gibi sızlıyordu. "Söyle güzelim, ne takıldı aklına?" Biraz özel konulara girmek için güzel bir yerdi. Sessiz sakin, utanıp sıkılmadan anlatabileceğim ama konuya nasıl gireceğimi bilmiyordum.

"Seni her gördüğümde kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyor, normal mi bu?" Ne dediğimi az çok anlamış gibiydi sanırım, başını hafif tebessüm ederek eğmişti, ah hayır ya! Ya ters bir şey söylerse? Ya arkadaşlığımızı bitirirse? "Nasıl yani, anlamadım?"

"Tamam bak demedim say, sana aşık falan değilim, arkadaşlığımızın bitmesini hiç istemiyorum." Yürümeyi bile bırakmıştım, dediğim şey yüzünden yerin dibine girebilirdim, Uzay'dan bir şey saklayamıyordum, nasılsa bir şekilde anlıyordu. Yani uzun zamandır birbirimizi tanıyorduk bunun da etkisinin olabileceğini kendime hatırlattım.

"Evrin bana bak, arkadaşlığımız bozulmayacak, doğal şeyler bunlar kalbinin atması falan sadece kafan karışık o kadar, sadece zamana bırakalım sende emin olursun olmaz mı?" Gözlerimin içine öyle bakma be vicdansız, salak salak şeyler söyleyip kendini rezil eden insanlardan da oldum sonunda, gerçekten tebrik ediyordum kendimi.

"Tamam şimdilik unutalım bunları, oha! O ne be!" İleride insanların bazıları aksi yöne koşuyor karşılarında beliren devasa yaratıkları ellerindeki sopalardan çıkan renkli ışıklarla durdurmaya çalışıyorlardı, iki genç ele ele tutuşmuş sopalarını yaratığa uzatmışlar etraf bir anda duman altı olmuştu, yoğun gri sis kaybolmaya başladığında görüş alanımız yeniden açılmıştı fakat ortadan kaybolan devasa yaratığın yerini irili ufaklı yeni yaratıklar almıştı, az ileriden gelen biri vardı nefes nefese önümüzde durduğunda dinlenmek için kendine biraz zaman tanıdı ama bu en fazla 10 saniye sürmüştü. "Uzay neredeydin oğlum sen! İsyan çıktı, her yerden gece yaratığı çıkıyor durduramıyoruz."

Yeryüzü KoruyucularıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin