Elif sevimsiz ve soğuk nevale yengesinin her şeye rağmen iyi bir anne olduğunu kabul etti. İlk karşılaşma anlarından bu zamana kadar birbirlerine ısınamamışlardı. Yengesi Elif onları ziyarete gittiğinde hep tedirgin, sıkıntılı bir an önce gitmesini isteyen bir tavırla karşılardı. Yine öyle olmuştu.
Abisiyle Doğu'da görevdeyken tanışmış, kimseye haber vermeden evlenmişler ve Avrupa'da bir NATO üssüne tayin edilmişlerdi. O kadar uzak ve mesafeliydi ki Elif tek yeğeni Yaren i ancak bir yaşındayken görebilmişti. Ne doğumda ne de sonrasında annesini veya kendisini yanında istememişti kadın.
Ertuğrul la aralarındaki asla kopmaz sandığı bağlar yavaş yavaş zayıflamıştı. Bunda tek sorumlu yengesi değildi tabi. Elif de son yedi senedir kadına türlü laf sokmalarla, homurdanmalarla öyle çok tatlı görümcelik yapmış sayılmazdı. Yine de kötü bir insan değildi yengesi. Bu ziyaretinde sanki Elif i gördüğüne sevinmişti hatta. Abisi yine deniz aşırı bir göreve gönderildiği için, halasının bu güzel sürprizinin Yaren e iyi geleceğini söylemişti.
Anadolu'nun bu güzel kentinde, tanınan sevilen bir askerin karısı olarak, sosyetede yer edinmiş, Ertuğrul un harcamaktan hiç çekinmediği aile servetlerinin hakkını veren bir yaşam kurmuştu. Şimdi de güzel spor arabasını park edip, içinden çıkardığı paketlerle Elif e doğru yürüyordu. Röfleli uzun dalgalı saçları, ince bedeni, dar pantolonunun sardığı uzun bacaklarıyla gerçekten güzel bir kadındı. Mükemmel fiziğine ve fizik doktorasına rağmen hiç çalışmayı düşünmemişti.
"Ay yoruldum. Canımı çıkardı zilli. Yareni okula bırakırken sevdiğim bir butiğe de uğradım. Güzel bir elbise görmüştüm orada. Yeşil hem de. Görür görmez sana yakışacağını düşünmüştüm. Denesene."
Elif gülümseyerek paketi alıp misafir odasına gitti. Sadece yeşil çiçekli elbiseyi değil, yengesinin seçtiği salaş tüylü hırkayı ve altına uygun çizmeleri de sevmişti. Zevkli kadındı. Bahçeye çıktığında, Emel yüzünde hoş bir tebessümle, "çok yakışmış" dedi sadece.
"Sağ ol yenge. Gerçekten tam benim tarzım." Elif de kadına sıcak davranmaya karar vermişti. Harun Bey'le bu konuda yaptığı konuşma bakış açısını değiştirmişti.
"Beğendiğine sevindim." Övgü duymayı sevmiyordu Emel. Ayağa kalkıp, Elif e de çay servisi yaptı. Aralarında uzayıp giden sessizlikten ikisi de yorulmuştu. Ama yılların uzaklığını kırmanın yolunu bulamıyorlardı.
Sonra Emel, "Elif sana bir şey soracağım ama çekiniyorum." dedi.
Kız merakla dönünce, "Niye geldin? Yani sen abin çağırınca bile gelmezsin. Üstelik o da yok. Lütfen yanlış anlama beni. Çok sevindim. Hem ben hem de Yaren aileden birilerini görmeyeli bir sene oluyor. Ama şaşırdım. Bir sorun mu var?" diyerek kıza baktı. Sonra kararlı bir ifadeyle sözüne devam etti. "Elif biz seninle çok iyi bir başlangıç yapamadık. Öyle de devam etti. Benim çok hatam oldu tabi. Seni anlayamadım. Sen daha on yedi yaşındaydın ve hayatına bir anda biri girip abini çalmıştı." Saçlarını geriye atıp, daha samimi, her zamanki soğukluğunu taşımayan bir ifadeyle, "ama bana bir şey olsa evladıma sahip çıkacak ona annelik edecek kişi sensin. Bunu bugün anlıyorum." dedi. "O yüzden lütfen başın beladaysa söyle. Yapabileceğim maddi manevi ne varsa yaparım. Abine de anne babana da söylemem."
Elif'in gözleri dolmuştu. "Yenge gerçekten öyle bir şey değil. İş yerinden ayrılacağım. Bir iki başvuruma dönüş oldu ama içime sinen bir yer bulamadım. Bu arada da Yaren i görmek istedim." O da bu yakınlığa kayıtsız kalmak istemedi. "Sen de abim de kızınızın hep mutlu anlarını görün. Allah onu size, sizi ona bağışlasın. Ama bana böyle güvenmenin değeri çok büyük yenge."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tırtılın Rüyası (ARŞİV ODASINDAN AŞKA ADIYLA KİTAP OLDU)
RomanceKalbi bin yerinden kırık bir kadın, darmadağın bir evi yeniden yuva yapabilir mi? Hayatında acı çekmemiş, hiç kaybetmemiş bir adam, tüm yaşamını altüst eden bir felaketten sağ çıkabilir mi? Bir masalın bitiminden, yeni bir aşk doğabilir mi? Neden o...