Bölüm 8 Kendi İçinde

141 13 0
                                    

Pazartesi sınavım olmasına ve griple boğuşmama rağmen ilk kez 3300'ü gördüm arkadaşalar, beni biraz sevindirsenizeeğğ :)
(multimedyada Gökçe ve Orhun'un bar çıkışı öpüşmeleri var)

1 hafta sonra

''Makyajımı da yapıp çıkıyorum bebeğim.'' Dakiklik özelliği bana hiç yüklenmemişti sanırım. Tatilden sonra ilk kez buluşuyorduk kızlarla ve ben geç kalmıştım tabii. Yüzüme pastel tonlarında bir makyaj yaptıktan sonra çantamı da alıp çıktım. Arabama binip bir müzik açtığıma göre trafiğe karışmaya hazırdım. Orhun'la bir haftadır neredeyse hiç karşılaşmamıştık, o da hiç aramadı birkaç günü şu rüya meselesine takılarak geçirsem de artık umursamıyordum. Saçma tesadüflere o kadar alışıktım ki, bir de söz konusu Orhun ise...

Kafenin önüne geldiğimde kendime bir park yeri baktım ama görünüşte yoktu o yüzden ara sokağa park ettim. Buluşacağımız yer bulvarın ortasında bir yerdi. İnsanlar çoğunlukla içkisini içerdi ama biz öğlen saatlerinde böyle bir şey yapmazdık genelde. Kızları gördüğümde yanlarına gidip kısa bir sarılma seremonisi yaptık.

''Neler yaptınız bakalım?''

''Bildiğin gibi tatlım abimle takılıyoruz genelde.''

''Ben de Uras'la, bir haftadır o kadar iyiyiz ki aksiliğinden eser kalmadı.'' Sevinmiştim iyi olmalarına benim yüzümden aralarının açılmasını hiç istemezdim.

''O kadar sürprize iyi ol bir zahmet bebeğim biz bile aşık olmaya başlamıştık enişteye.'' Dilimi hafif dışarı çıkarıp gülümsedim ve Bükin'e kısa bir göz kırptım.

''Darısı başınıza diyelim benimkine bulaşmayın da.'' Şakayla karışık bir tehdit yedik anında. ''Enişte de erik gibiymiş kütür kütür'' diyemedim tabii...

Biri içimdeki tüm duyguları söküp atmış gibi bomboştu aklım. Gözlerimi yerinden oynatamıyordum, kırpamıyordum bile. Oradaydı, karşımdaydı, bana bakıyordu. Göz açıp kapayıncaya kadar gelmiş ve aynı hızla gitmişti. Gözlerindeki mavilik ilk günkü gibi ışıl ışıl benim için parlıyordu. Bir saniyelik bir boşlukta tüm ömrümüz gözlerimin önünden film şeridi gibi geçti. O buradaydı.

-Gökçe?

-Hey burada mısın?

Bardağın ellerimin arasından kayıp gitmesini hissetmiştim ama şu an vücuduma hükmedebilecek yetide değildim. Yerde tuzla buz olan sesiyle kendime gelmem bir oldu.

-E.. Ef.. Efendim?

Kızlara baktığımda gözlerinde korkuya benzer bir şey vardı ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. Bir yandan garsonun biri sandalyemin yanındaki camları temizlemeye çalışıyordu. Bense kısa aralıklarla onu gördüğüm yere bakıp duruyordum. Daha doğrusu gördüğümü sandığım yere...

-Ne oldu Gökçe ne gördün orada?

Ah hayır şimdi olmazdı, tekrar başa saramazdım. Halüsilasyon olduğunu biliyorum artık, o zaman bilmiyordum. Her şey gerçekmiş gibi geliyordu, kalkıp ona yetişmeye çalışıyordum. Günlerce eve kapanıp ağlıyordum, gittiğim her yerde onu arıyordum. Ama artık değildi, tedavi olmuştum ve tüm şu halüsilasyon saçmalıkları bitmişti.

-Hiç, Orhun sandım yine mi burada diyecektim. Dalmışım.

-Emin misin tatlım?

-Başka ne olacak Laçin?

Biri beynimi pres makine sokmuş gibi hissediyordum resmen, korkunç bir baskı vardı üzerimde sanki. Bunu bir daha yaşamaya ne onların gücü vardı ne benim. Tekrar ilaç tedavileri, psikoloji seansları, hiç tanımadığım insanlarla dertlerimi paylaşmalar... Bunları tekrar yaşamak istemiyordum; ki artık gerçek olmadığını da biliyordum gördüğüm şeylerin. Bir süre aynı noktaya bakıp durdum, kızlar huzursuz olmuştu ama üstelemiyorlardı. Buna izin vermiyordum demek daha doğru olur. Arka arkaya kaç sigara yaktım, dumanın beyin hücrelerimi uyuşturmasını bekledim bilmiyordum. Bana söylenen hiçbir şeyi tam olarak algılayamıyor, net cevaplar veremiyordum. İlaçları bırakalı bir yıl olacaktı neredeyse ve artık bu psikolojik semptomların bittiğine emindim.

Gökkuşağına Ankasız UlaşamazsınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin