Bölüm 4

140 13 0
                                    

Sonunda kendimi sahile attığımda arabadan inmeye bile halim yoktu. Zaten o koca yolu nasıl geldiğimi bilmiyordum, direksiyon elimin altında istemsizce hareket ediyordu sanki. Nereye gittiğimi bilmeden sürüyorken kendimi burada buldum. İndiğimde dizlerim titriyordu, gözlerimin hiçbir şeyi net göremediğini fark ettim. Tam karşımda parlayan deniz feneri bana bir mil uzak gibi geliyordu. Deniz kokusu biraz kendime gelmemi sağlamıştı, yüzüme yapışan nemi hissedebiliyordum. Saatin kaç olduğunu bilmiyordum ama etraf ıssızdı ve ilk kez bundan korkmamıştım. Şu an ihtiyacım olan tek şey koca bir ıssızlıktı.

Ayakkabılarımı çıkartıp kopçalarından tutarak yürümeye başladım. Soğuk kumu ayağımın altında hissettiğimde bir süre ayak izlerime bakarak yürümeye devam ettim. Gün içinde kendi ahengini yaratmış kum tanelerini dahi birbirinden ayırıyordum. Bastığım her yerde kendi izimi bırakıyordum. Dokunduğum her tende kendi yaramı... Biraz daha ilerleyince yalnız olmadığımı anladım. Bir arkadaş grubu toplanmış şarkı söylüyor, içiyor ve kahkahalar eşliğinde muhabbet ediyordu. İnsanlar ne kadar mutlu diye düşündüm, acaba içlerinden kaçı daha önce intihara kalkışmıştı? Kaçı sevgilisinin ardından komaya girecek kadar içmişti? Kaçı herkes gittikten sonra bir bira daha açıp yalnızlığıyla sohbet edecekti? Ben de dışardan tam olarak böyle görünüyordum değil mi? ''Mutlu.'' Döküle döküle son yaprağımı da solucanlara yem ettiğimde ellerimde bir kutu dolusu hap vardı aslında, ne komik.

Ay ışığı, sahilde çember oluşturmuş oturan grubu aydınlatıyordu. Biraz daha dikkatli baktığımda Orhun'un da orada olduğunu gördüm. Bu gerçekten bu gece isteyeceğim son şeydi. Samimiyetsiz şefkatine, ukala sözlerine hiç ihtiyacım yoktu. Bir de ne olduğunu sorup durursa gerçekten tahammül edemezdim. Neyin var Gökçe, yanında olayım Gökçe, bana her şeyi anlatabilirsin Gökçe, çözmeyeceğim ama dinleyeceğim Gökçe... Ha bir de şöyle uzansın Gökçe.

Ben fark etmediği için şükür dualarına başlayacakken beni tanıyan birkaç arkadaşı Orhun'a dönüp bir şeyler söylediler. Bu berbat gecede isteyeceğim son şey Orhun ve şımarıklıklarıydı. Onu görmemezlikten gelip yürümeye devam ettim, biraz daha gitsem kurtulduğumu zannedecektim.

-Gökçe! Sesinde garip bir hava vardı. Tedirgin, öfke dolu ve şaşkındı. O kadar şiddetli çıkmıştı ki ağzından adım, duymamam imkânsızdı. Sakince arkamı dönüp gözlerinin içine baktım, içimdeki boşluğun ona ulaşmasını istedim. Bana dokunmaması gerektiğini anlatmak istedim bir çift gözle. Bir şey söylemeden yanıma yaklaştı, o da gözlerime kilitlenmişti anlamak ister gibi bir hali vardı.

-İyi değilsin.

-Evet.

-Dinleyebilirim. Yani yanında olmamı istersen... Seni ilk defa böyle görüyorum ne diyeceğimi bilemedim istersen sadece susabili...

Dur durak bilmeden konuşuyordu. Sesi kulağımın içinde uğultular halinde büyüyüp beynimde lanet bir çınlamaya dönüşüyordu. Ve buna daha fazla dayanamazdım.

-Orhun yanımda olmanı falan istemiyorum. Seninle ilgili hiçbir şey istemiyorum. Oturup bir kere muhabbet ettik diye hiçbir şeyim olmuyorsun. Ölüyorum desem beni kendime getirecek tek bir cümlen var mı? Şu yılışık tavırlarına bir son ver artık, böyle yapınca sempatik olmuyorsun sadece yılışık oluyorsun.

Cevap vermesini beklemeden arkamı döndüm ve yürümeye devam ettim. Parmak uçlarıma kadar buz kesmiştim, kafamın içi buğulanmış gibiydi. Bana yaklaşmaması gerektiğini söylemiştim, o aptal ilgi gösterilerine dayanamıyordum. Ama Orhun şu an düşündüğüm son şeydi. Yeteri kadar yürüdüğümde kendimi yavaşça yere bıraktım. Sırtımı sahile çekilmiş kayıklardan birine yasladım. Telefonum kızların yanından ayrıldığımdan beri aralıksız çalıyordu. Bu sese alışabileceğimi sanıyordum ama şu an çekilmez geliyordu. Kızlar merak etmiş olmalıydı. Telefona baktığımda 30'a yakın çağrı vardı. Son aramayı da kapatıp mesaj atmaya karar verdim.

Gökkuşağına Ankasız UlaşamazsınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin