(21)

2.7K 162 29
                                    

"Abla hadi uyan artık."

Ege'nin baş ucumda ki sesiyle yorganı kafamın üzerine çektim. Rüyamda gördüğüm Perdenin Ardındakiler konserini acımasızca bölmüştü bu veled. Aklıma yine birkaç gün önce öz anne ve babamla gittiğim yemek geldi. Erdem baba ve Neslihan anneyle gittiğimiz o yemek ve Perdenin Ardındakilerin mini konserini dinlemek paha biçilemez bir duyguydu. Elbette ki bir konser ve bir yemek onları sevmemin nedeni değildi. Beni onlara asıl bağlayan şey beni düşünmeleri, sevdiğim şeyleri önemsemeleri ve bunun için çaba göstermeleriydi. İçlerinde ki bu güzel yürek onlara olan kabuklarımı yerle bir etmişti. O günün üzerinden 4 gün geçmişti ve ben 4 gündür Neslihan anne ve Erdem babanın yanında hiç olmadığım kadar rahattım. Henüz onların yüzüne karşı anne, baba demesemde içimden gelen engelleyemediğim bir duyguyla onlara karşı rahattım. Annem ve babama uzun uzun gün içinde neler yaptığımı anlatırken 4 gündür mutlaka onları da yanıma çağırıyordum. Hatta Duruyu da zorla yanımda tutup onu da muhabbetimize dahil ediyordum. Başlarda biraz mırın kırın etse de sonra ki günler o da hevesle yaptığı şeyleri anlatmaya, benim yaptıklarımı da yorumlamaya başlamıştı. Birkaç gün önce ki kıskanç bana tamamen ters olan bu hareketlerim aslında asıl bendi. Herkesin bir arada sevgiyle olması en başından beri hiç tahmin edemediğim bir tabloydu. Ve bu tablo benim artık en huzurlu yanımdı.

"Ege beni rahat bırak uyuyacağım."

Düşüncelerimden uzaklaşıp tekrar uyuma isteğim gün yüzüne çıktı. Mırıldanmamla yorganı çekiştiren eller aniden durdu. Ege'nin yorganımdan çekilen ellerini hissetmemle yeni yeni bastıran uykum açılırken Ege'nin kısık sesli cümlesini duydum.

"Dorukla sabahın köründe gidersin bana gelince Ege rahat bırak."

Hızla yorganı kafamdan aşağı atıp Ege'ye bakarken o çoktan kapıya yönelmiş çıkıyordu. Dorukla simit almaya çıktığımız günün üzerinden de 4 gün geçmişti. O günden beri Ege benim üzerime olduğundan fazla düşüyor her an benimle birşeyler yapmak istiyordu. Onu hiç bir şekilde geri çevirmiyordum. Hissettiklerini anlayabiliyordum ama ondan böyle sözler duymak yine de canımı sıkıyordu. Birkaç kez onunla konuşup rahatlatmak istesem de konuyu hep daha açamadan kapatmıştı. Bende fazla zorlamamıştım çünkü Ege'yi tanıyordum. O birşeyleri ilk başta reddetse de hep patlama noktası olur ve sonsuza kadar içinde tutamazdı. Ve sanırım o patlama günü bugündü.

"Hey hey hey. Öyle laf söyleyip gitmek var mı Ege denizi çabuk yanıma gel."

Sözlerimle zaten düşük olan omuzlarını indirip kaldırdı. Bu çocuğa ne oluyor böyle regl mi oldu acaba? Normalde beni kıskanınca daha da pençelerini çıkarırdı.!

"Ah yaralarım mı kanıyor ne.?!"

Feryadımla eli kapıda kalakalan Ege hızla bana doğru dönüp yanıma geldi. Bu inatçı keçiyi döndürmenin tek yolu acıtasyon yapmaktan geçiyor ben ne yapayım.

"Abla iyi misin?"

Endişeli sesiyle kocaman gülümseyip kafasını kolumun altına sıkıştırdım. Sen bir Deniz Yılmazla uğraşabilir misin Ege Yılmaz heheyt.

"Var mı öyle laf sokup kaçmak Ege adası!"

Kolumun altında ki kafasını elleriyle kurtarmaya çalışırken bir yandan da bana laf yetiştirmeye çalışıyordu. Bak bak çenesinden de hiç taviz vermiyor küçük bey.

"Abla kafamı bırak ya."

"Hayır bırakmam önce o hesap verilecek Ege'nin incisi.!"

Cümlelerimle birlikte kıyamayıp hafif gevşettiğim kolumdan kolayca kafasını kurtarıp karışmış saçlarını gelişi güzel dağıttı. Oyş benim yakışıklı kardeşim nasılda ablasına çekmiş. Yani ben olan ablasına. Deniz Yılmaz'a.!

BAZI ŞEYLER DEĞİŞTİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin