''Pazartesi''

1.9K 88 19
                                    

Filmlerde insanlar odalarına sızan güneşin ilk ışığıyla yeni bir güne merhaba derler.Oysa ben yeni bir güne başlamak için gereken isteği içimde bulamıyordum.
İnsanı yaşama bağlayan bir neden vardır her zaman.Belki beraber uyandığı insandır bu neden.Belki günaydın diyen çocuğu.Belki sabah kahve içtiği kafede gördüğü yakışıklı çocuk.Ya da hırsıdır yaşama tutunuş şekli.Öfkesi,nefreti,intikam isteği.

İyi veya kötü insanlar yaşamın karanlık pençesinde kendi aydınlıklarına tutunarak kendilerini esaretlerinden arındırırlar.
Bense hayatımı yeni bir günden çok eski günlerimin tekrarı olarak yaşıyordum.Dizi tekrarlarından farksızdı benim günlerim.
Ne zengindim,ne fakir.Ne güzeldim,ne çirkin.Ne mutluydum,ne de mutsuz.
Hissizdim,sıradandım.Umduğumu değil bulduğumu yaşıyordum.

Ailemdi belkide beni ayakta tutabilecek tek dayanak.Tek bir sarılmasıyla dünyanın en masum,en temiz duygularıyla sararlardı umutlarımı,yaralarımı.
Korktuğumda,düşeceğimde duvar olurlardı bana.Dayanak olurdu kalkmam için elleri.Kalkan olurlardı korunurdum.

Benim için mutluluk okuduğum kitabın sözleriydi,şiirin mısrasıydı,şarkının bestesiydi.17 yaşındaydım.Ailemin etrafıma çevrelediği duvarların kırılmazlığının verdiği özgüvenle yaşardım.Ama bilemezdim o duvarların teker teker yıkılacağını.

17 yaşındaydım.Arayışlarımı,umutlarımı içime sığdırdım.Ve kendi dünyamı yarattım.Çünkü hayatımın yalanlar üzerine kurulu olduğunu tahmin edemeyecek kadar saftım.

Nerden bilebilirdim beni boğabilecek sulara sürükleneceğim taşlı yollarda yürüdüğümü?

Bilemedim.Ve şimdi her gece başımı yastığa koyduğumda koskocaman dünyada gittikçe küçüldüğüm hissinin içime dolduğunu hissederim.

Güler Saraç.Ona 17 sene anne dedim.
Hakan Saraç.Onu 17 sene babam bildim.
Sevdim,sevildim,güvendim.Ama şimdi her söyledikleri cümle aklıma geldiğine içime dolan yalanın bir düğüm olup kanımı emdiğini hissederim.

Önceden hissizdim.Ve hissetmeye başladığımda anladım hissiziğin bana Tanrı tarafından verilmiş en güzel armağan olduğunu.

Onların gerçek anne babam olmaması yaşadığım en büyük travmaydı.
Düşündükçe içimi titretir hala onların beni sahiplenişi.O sahipleniş her şeyi değiştirdi.Değiştirmediği tek şey başta sahiplenilmemiş,atılmış olmamdı.

Şimdi etrafıma bakıyorum.Güvendiğim insan arıyorum.Yok.Sadece en yakın arkadaşım Hazal var.Ama ailesinin yalan olduğu bir kızın arkadaşı ne kadar gerçek olabilir?Anlatamadım,anlatamıyorum.

Yapacak bir şeyim yoktu,bende sustum.Ve gömdüm tüm duyduklarımı içime.

-

Bir kez daha aynada kendime baktım.Kesinlikle harika gözükmüyordum.
Hiçbir zaman sabah kalktığında güzel olabilen kızlardan olmamıştım.Allah aşkına ben hazırlandığımda anca insana dönebiliyordum.Benden nasıl sabah kalktığımda harika olmam beklenebilirdi ki?

Uykusuzluktan gözlerim küçülmüştü.
Saçım arap saçına dönmüştü.Ve şu an umutsuzca aynaya bakıyordum.Size anlatabileceğim ne mavi gözlerim vardı ne de sarı saçlarım.Kendimi benim gibi olmak için solaryuma giriyorlar diye avutan kızın tekiydim.

Ve hayatımdaki tek eğlencem damaryolu açtığımda intrakete gelen kandı.1000 puanlık sorunun doğru cevabı.Sağlık okuyordum.Hata yaptığımı farkettiğim an,sayısal olduğum halde bu dersleri görmediğim için üniversite sınavında ne halt yiyeceğimi düşündüğüm an değildi.
Akrabalarımın hunharca benden doktor sırası almamı istedikleri andı.Tanrı aşkına akrabam dediğim çoğu insanın nerden akrabam olduğunu bile bilmiyordum.Bana bakarsın diyorlardı fakat yanlış sularda yüzüyorlardı.

Bu gün kesinlikle isyankar tarafımdan kalkmamın getirdiği huysuzluğun yanı sıra formalarımı giydiğim an aynaya yansımış olan görüntüm kendimi bıçaklama dürtümü devreye sokuyordu.

Okul yolumun 2 saat sürdüğü ve 6 otobüsle gidildiği gerçeğinin akşam ölürcesine yaratacağı yorgunluğun damarlarımda dolaşmaya başladığına yemin edebilirdim.İşte tamda bu yüzden kendi iyiliğim için hayatım hakkında karar vermesem iyi ederdim.5:50 de kalkmama ragmen 7:40 taki okuluma yetişemiyor müdür yardımcısına dakikalarca geç kağıdı için yalvarıyor ve yenilgiyle odadan ayrılıyordum.Rapor almak için uydurduğum bahaneleri kesinlikle paylaşmayacağım.

İki gün okula,üç gün staja gidiyordum ve bu gün gerçekten hayatıma küfretmek için harika bir pazartesi sabahıydı.Bir dünya latince tıbbi terim öğrenmek için harika bir gündü(!)

Tansiyon aşkına!Gelen hasta size böğrüm ağrıyor diyordu neden böğrüm kelimesini yüz farklı şekilde ezberlemek zorundaydık ki?

Hastaneden çıkıpta arkanıza baktığınızda içinizde hissettiğiniz gurur ve huzur belki bu işi yapılabilir kılıyordu.Herkesin gözünde kibirli,sinirli insanlar beliriyordu.Çünkü herkes olaya dıştan bakıyordu.Aslına indiğinizde yapılan fedakarlığı görebilirdiniz.Hastaların size ettiği tek bir teşekkür gününüzü güzelleştirebiliyordu.

Arada metroda dörtlü koltukta oturduğumda istemsizce gözlerim insanların eline kayıyordu.Belirgin damarlar aşkına!

İnsanlar onlara damar yolu açmak istediğimi bilselerdi eminim ki yüz hayırla metrodan ayrılırdım.

Bu gün canım seratonin hormonu salgılamak istemiyor olacak ki mutsuzluktan ölecek gibiydim.
Gerçektende benim mutluluk hormonumdabir bozukluk olmalıydı. Bütün insanlık mutluluktan bayılsa, zaten bana tansiyonlarına bakmak düşerdi.O yüzden bu konuyu tartışmaya kapalıydı.

Otobüste bunları düşünürken telefonumun titremesiyle kendime geldim.Telefonuma baktığımda ise Hazaldan 17 mesaj gördüm.Tabikide bana günaydın canım arkadaşım konulu mesajlar atmamıştı.Yine geleneği bozmayıp geç kaldığım için bana sövüyor olmalıydı.

O an aklıma durak aşkımız geldi.Hazalla zevklerimiz benzerdi,aynı çocukları beğenirdik.Ve hayatımda okula geç kalmadığım tek bir dönem olmuştur.Oda bu çocukla aynı otobüse bindiğim dönem.
Resmen sabahları kalkma nedenimdi.

Bu hayatta en acı şey durak aşkınızın adını bile öğrenemeden onun bir daha gelmeyişini farketmektir.

Ama ondanda acı bir şey varsa oda sınıfınızda 44 kız 3 erkek olmasıdır.

Önceden 24 kız 0 erkektik.Meb bize acıdı ve dedi ki bu sınıfa bir iyilik yapıp sınıfı 47 kişi yapmalıyım.Hiç erkek yokken twerk yapanlar mı dersin sütyen açma oynayanlar mı dersin?Yani sınıfa erkek girsen kız dönersin.

Otobüsten inip Hazal'ın yanına vardığımda zaman kaybetmeden metroya koşmaya başladık.Çitalar yanımızda halt yemişti.Ama değerdi.5 dakika daha uyur,okula koşarak giderim.

Metroda her sabah olduğu gibi flüdüyle saçlarına yıldız düşmüş koparma anneee çalan çocuğu duyduğumda gerçekten şu sefil hayatımda duymamayı dilediğim fazla şey oluduğunu farkettim.

Son otobüsümüzü beklerken karşıdan Gökayın geldiğini gördük.Kulaklığının tekini kulağıma taktığında duymamış olmayı isteyeceğim şeyler listesinin başına ekleyeceğim şeyi bulmuştum bile.

Ajdar müzikleri...

Bu çocuğun bu şarkıyı açan beyin nöronlarının kafasını yaşamak istiyordum.

Otobüsümüzün geldiğini gördüğümde durması için el kaldırmamıza rağmen giden otobüsümüzün arkasından bakakaldım.

İşte şimdi pazartesi gerçek yüzünü göstermeye başlıyordu.

TANRIÇAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin