''Güneşim''

815 49 61
                                    

Multimediadaki Alpay.Keyifli okumalaar :D

--

Hazalın bana seslenmesiyle kendime geldim.Şu an kampa doğru yol alıyorduk.
Ve benim aklımdaki tek soru o gün o cümleleri kime kurduğumdu.Resmen birine çıkma teklifi etmiştim.Sanırım bu itiraflarımı söylediğim kişide hatırlamıyordu.En azından ben öyle umuyordum.Çünkü uyandığımda bir terastaydım ve yanımda boş bira kaplarından başka hiçbir şey yoktu.

Buraya nasıl veya kimle geldim bilmiyordum ama terasın baş döndürücü bir manzarası vardı.Sessiz bir yerdi.Yani uzanıp saatlerce konuşabilir,hayaller kurabilir,dışarıyı izleyebilirdiniz.

Bunları söylediğim kişi benimle dalga geçer ya da başkalarına anlatmıştır diye korkudan terastan atlamak bile istemiştim.
Ama atlamak fikrimden vazgeçip aşağı indiğimde gördüğüm manzaradan gayet memnundum.

Çoğunluk uyuyor ,ev resmen çöplüğe benziyor ve kimse bana   gülerek bakmıyordu.Umursamamak benlik bir şey değildi.Ben daha çok umursamıyor gibi görünüp içi içini yiyen taraftım.

En yakın arkadaşının sevgilisini çalmakla suçlanarak okul ortasında rezil edilmiş biri olarak söyleyebilirim ki çocuğun benden hoşlandığından bihaberdim.Buda toplum ortasında gülünen olma korkumun kaynağıydı.

Ben o manda suratlının dediği gibi küçük bir kız falan değildim.Ben Eylül Saraçtım ve o kampa gidiyordum.

-

Arabanın ani fren yapmasıyla cama yapıştım.Eğer yapışmasaydım belkide beyin hücrelerim tam olarak gidebilirdim.Ama malesef ne zaman özgüvenim yerine gelse rezil oluyordum.Bunu yere düşen çantamı almak için eğildikten sonra kafamı kaldırırken torpido gözüne çarpmamdan anlayabilirdiniz.

12 araba kampa gidiyorduk ve tabikide bizim arabamız bozulmuştu.Çünkü içinde ben vardım.Şanssızlık bende hobiydi.Arabada 5 kişiydik ve mecburen diğer arabalara dağılacaktık.Ve yan arbaya binecektim.Çünkü orda Ada,Buğra ve Mert vardı.Tanışma özürlüsü olan ben olduğuma göre bu konu tartışmaya kapalıydı.

Tam giderken Hazal karşıma geçti.Tamam ben bu kedi bakışları çok iyi biliyordum.
Kesin bir şey isteyecekti.

''Eylül yan arabaya ben geçsem?''

Hazal'ın imrendirici bir masum güzelliği vardı. Yeşil gözleri,kahverengi saçları ve o hoş gülümsemesiyle ondan etkilenmeyecek bir erkeğin olduğunu düşünmüyordum.Ama malesef ne güzelliği ne masumluğu ne de şu an içimden izin ver diyen iç sesimi dinlemek gibi bir aptallık yapmayacaktım.

''Hayır.''

''Nolursun?'

''Uzatma Hazal''

''Lütfen yanda Mert var ve ondan hoşlandığımı biliyorsun.''

Gözlerimi devirdim.Merte tam anlamıyla yanıktı.Bunu biliyordum.Ama bu tanımadığım insanların arabasına dalmak istediğim anlamına gelmiyordu.Şu an arabada olduklarımızla sabah kahvaltıda tanışmıştık.Ve onların arabasına bile utana sıkıla binmiştim.

''Hayır dedim Hazal''

''Ölümü gör.''

''Tamam geç hadi.''

Hazal sevinç ve zafer nidaları atarken ben şu biz türklere özgü ikna cümlemize sövüyordum.Bu cümleyi kim bulduysa otobüste yaşlılar hep ondan yer istesin inşallah.

Acaba hangi arabaya binsem diye arkamı dönmüştüm ki biriyle çarpıştım.Şurda tipim beni zar zor idare ediyordu zaten.
Varolanda çarpışmaktan yamulacaktı.

TANRIÇAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin