OYUNUN İÇİNDEKİ OYUN

250 19 3
                                    

HATIRLATMA

Gizli Numara

Hediyeni sıranın altında bırakıp nereye gidiyorsun miniğim?Emin ol çok beğeneceksin...

Hemen gerisin geri koşarak tellerin altından geçip okula geri girdim.Direkt sınıfa koştum.Sırama ulaşıp altına baktığımda gördüğüm kutu ellerimin titremesine sebep olmuştu.Dikdörtgen şeklindeki küçük siyah kutuyu açtığımda içinde iki tane fotoğraf vardı.İlk fotoğrafta Rüzgara doğru silahımı uzatmıştım.İkincisinde ise Hazal'ın arabasıyla birkaç adamı ezdiği görüntü ile Buğra ve Mert'in dövüştüğü an.Fotoğrafın altındaki notu okurken sanki içimden soğuk bir ürperti geçip,tüm hareket yetimi elimden almıştı.

Bu fotoğrafı polise vermememi istiyorsan bu gece saat 2'de evinin iki sokak aşağısındaki parkta ol.Artık oyunu kurallarıyla oynama zamanı miniğim ve oyunumun piyonu sensin.Ufak bir şey daha eğer bunları tek bir kişiye bile söylersen kendini diğer arkadaşlarınla poliste bulursun.

--

Koridordan Alpay'ın adımı haykırışını duymama,polis sirenlerinin seside eklendiğinde hızla merdivenlerden aşağı indim.Hemen Alpayı kolundan çekiştirerek okulun arka tarafına götürüp tellerden geçmesine yardım ettim.İkimizde koşmaya başlamıştık ama bu polislerden birinin farkedip peşimize takılmasına sebep olmuştu.Arkamızdan gelen polis tehditvari uyarılarını sıralarken Alpay elimden tutmuş beni çekiyordu.Ona göre çok yavaş koşuyordum.Sesler kesildiğinde arkama baktım.Polisi görememem içimi rahatlatmıştı.

''Önümüzden çıkacak Eylül,sağdaki yola dön.''

Ben peşimizi bıraktığını düşünmüşken Alpay'ın talimatıyla o tarafa döndüm.Yola sapmadan baktığımda gerçektende polisin önümüze çıkacak taraftan geldiğini gördüm.Biraz daha koştuktan sonra durduk.

''Şimdi ne yapacağız?'' diye sordum.

''Bu işin içinde bir iş var.'' dedi sakince.

Dilini bilmediğim bir şarkı sokakta yankı yapmaya başladığında cidden korkmaya başlamıştım.Durduğumuz yolun başında tekrardan beliren polis yaklaşmadan elindeki kutuyu bize fırlattı.Alpay havada yakaladığı kutuyu açtığında içinden siyah renkli bir kağıda beyaz renkli harflerle işlenmiş bir mektup çıktı.

''Rüzgar Bey'in selamı var.Sürprizini bulmanızı istiyor.''

Alpay kağıdı elinde buruşturup yüzünde mimik oynamadan gayet ciddi ve sakin bir şekilde etrafa bakınırken,ben endişe ve telaşın içimi kemirdiğini hissediyordum.Şu an bulunduğumuz yerin sağ tarafında kapatılmış bir fabrika vardı ve yan tarafı çöplüktü.Sol tarafındada eski birkaç apartman duruyordu.

Alpay cebinden sigarasını çıkarıp duvara sırtını dayarken ben hala boş boş etrafıma bakıyordum.Polis bilerek ön tarafımızdan çıkmıştı çünkü Alpay'ın onun bu hareketini tahmin edip sağa döneceğini anlamıştı.Sırf bizi buraya getirmek için o hamleleri yapmıştı.Belki gerçekten polis bile değildi.Ya da öyleydi,bilemiyordum.
Rüzgar'ın ulaşamayacağı birim neredeyse yok gibiydi.Sigarasını bitirip ayağının altında ezen Alpaya dönüp konuşmaya başladım.

''Lütfen Alpay gidelim burdan.''

''Hediyemizi almadan gitmeyeceğiz Eylül.Korkmayı bırak.Hoşuma gitmiyor.''

Yine sakin adımlarla yürüyerek fabrikanın arka tarafına doğru ilerlemeye başladı.Ben onun sigara içtiği süre içerisinde hiçbir şey akıl edemezken o sanki cevabı bulmuş gibi yürüyordu.

''Yunanca.'' dedi ani konuşmasıyla irkilmeme göz devirdiği sırada.

''Çalan şarkı yunancaydı.''

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 06, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

TANRIÇAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin