Jeongguk'un ağzındanPişmandım. Ona dediğim her şey için pişmandım. Geçmişi hakkında ileri geri konuştuğum için gerçekten çok pişmandım.
Kalbim ağrımaya başlamıştı. İstemsizce ağlıyordum. Taehyung'un her dediği kelimede sinir katsayım artıyordu. Nasıl dayanabilmişti?
O kadar acı çekmişken nasıl sorunları yokmuş gibi davranabilirdi ki?Yarım saat kadar sadece oturup ağlamıştık. Ben onun yaptığı mezara bakarak ağladım. O ise gökyüzüne.
"Nasıl dayandın?" Zorlukla da olsa konuşabilmiştin. Kızarık gözleriyle baktı bana.
"Dayanamadım ki."
"Nasıl kimseye bir şey söylemedin o zaman?"
"Ben çok bağırdım Jeongguk. Çok kez çığlık attım. Ses tellerimi kullanamadığım zamanlar oldu. Tanrıdan nefret ettiğim zamanlar. Önce annem daha sonra tanrım beni yüz üstü bıraktı. Kime söyleyebilirdim? Ben ne zaman çığlık atsam bütün insanlık kulaklarını kapattı. Ya da o kadar bağırdım ki çığlıklarım gücünü kaybetti."
Söyledikleri yeniden ağlamamı sağladı. Çok kötü hissediyordum. Anlattıkları şeyler gözünün önünde canlanıyor ve midemi bulandırıyordı. İkimizde çok berbat haldeydik. Kısa bir şarkı mırıldanmaya başladım.
But when you told me the whole story, I felt like throwing up
( Ama bana tüm hikayeyi anlattığında, kusmak istedim.)I could see it on your face, it was rough
( Yüzünde görebiliyordum, çok zordu.)Left a bad taste on your tongue
( Dilinizde kötü bir tat bıraktı)And he didn’t even take any drugs
( Ve hiç ilaç bile almadı.)Şaşkın gözlerle bana bakan Taehyung'a gülümsedim. Bu sefer o devam etti.
And you made me shine
( Ve sen beni parlattın.)When I cried there, you saved my life
( Orada ağladığımda, hayatımı sen kurtardın.)Gözünden yaşlar süzülüyor fakat aynı zamanda bana gülümsüyordu. Yanına yaklaşıp gözyaşlarını sildim. Sesimin titrememesi için birkaç defa öksürüp boğazımı temizledim.
"- Taehyung, belki senin çocukluğunu sana geri getiremem ama seninle tekrar o çocukluğu yaşayabilirim. Seninle birlikte hayal kurabilirim. Sana kaybettiğin şeyleri tekrardan yaşatabilirim. Sen çirkin bir çocuk değilsin, hastalıklı ya da sorunlu değilsin. Sen hayatımda gördüğüm en güzel çocuksun. Anka kuşu gibi ol. Küllerinden yeniden doğ. Ama bu sefer kendi başına değil benimle birlikte."
Şiddetle ağlamaya başladı. Çelimsiz olan omuzları onun hıçkırıkları yüzünden okyanusta rotasını kaybetmiş gemi gibi sallanıyordu. Sımsıkı sardım onu. Gözyaşları tişörtümü ıslatıyordu. O kadar sevilmemişti ki söylediğim iki cümle hıçkırarak ağlamasına sebep oluyordu.
"B-ben gerçek-ten ç-çok mutluyum. İyi ki h-hayatıma girmişsin. Jeon-gguk." O da sımsıkı sarıldı bana.
"Tüm benliğimle söz veriyorum ki Taehyung'u hayatının sonuna kadar mutlu edicem."
Bağırarak söylediğim şey karşısında kocaman gülümseyerek elimi tutmuştu. Büyük hüzünle girdiğimiz mezarlıktan kahkaha atarak çıkıyorduk. Yol boyunca el ele tutuşarak ve kahkahalar atarak eve gelmiştik.
Apartmana girince boy aynasındaki görüntü beni gülümsetti. Taehyung ise kahkaha atmaya başladı. Gözlerimiz ağlamaktan yanaklarımız ise gülmekten kıpkırmızıydı. Ellerimiz birbirine kenetli ve çok az boy farkı ile mükemmel görünüyorduk. Eve çıkmak yerine koşarak Chanyeol hyung ve Baekhyun'un ziline basmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KLOSTROFOBİ | Taekook
FanfictionPapatyalar kadar güzel Jeongguk, Ve papatyalar kadar naif olan Taehyung.