7

40 2 6
                                    

Jeongguk'un ağzından

Tüm sesler uğuldamaya başlamıştı. Jimin arkadan meraklı gözlerle bizi izlerken Taehyung büyük bir hayal kırıklığı ile bana bakıyordu. Haklıydı da. Yine merakım yüzünden her şey mahvolmuştu. Ne demem gerek bilmiyordum. Sadece kitlenmiş Taehyung'a bakıyordum.

"- Taehyung ben, ben çok üzgünüm. Karıştırmamam gerekiyordu."

Cevap vermedi. Sadece elimdeki fotoğrafa bakıyordu. Aşırı gergindim. Jimin yanıma gelip fotoğrafı eline aldı. Arkasını çevirip notu okudu.

"- Byun Baekhyun kim?" Taehyung hâlâ fotoğrafa bakıyordu. Yüzü kireç gibiydi. Hızlı adımlarla yanımıza gelip fotoğrafı aldı ve hemen kutusuna koydu. İlaçları da kutuya doldurup ağzını kapattı.

"- Peki o zaman. Bu ilaçlar ne Taehyung?" Jimin merak ettiklerimi tek tek soruyordu. Jimin'e karşı yumuşaktı Taehyung. Ona karşı cevap vermesini bekledim. Beklediğim şey tabi ki Taehyung'un buz gibi sesiyle "sanane" demesi değildi.

"- Taehyung biz arkadaşız. Bizimle dertleşerek yükünü hafifletsen? Hem baksana belli ki önemli biri bu." Jimin galiba kırılmıştı. Ama yine de Taehyung'a yardım etmeye çalışıyordu.

"- Arkadaşlar birbirlerinin güvenini zedelemez Jimin. Arkadaşlar birbirine güven verir." Kafamı iki yana salladım.

"- Söylesene Kim Taehyung sen bizi hiç arkadaşın olarak gördün mü ki? Neyini anlattın bu zamana kadar? Sen bize güven verecek bir şey yaptın mı ki arkadaşlığımızı sorguluyorsun? Sahi Taehyung sen bizi arkadaşın olarak görüyor musun?"

Çok sinirliydim. Her şeyin bir nedeni vardı fakat kimse o nedeni bilmiyordu. Biz ona koşulsuz şartsız güvenirken o kendini bize hiç anlatmıyorken neden güveni sarsılan o oluyordu?

"- Haklısın."

"- Haklıyım."

Arkama bile bakmadan çıkmıştım evden. Arkamdan koşarak Jimin geliyordu ama şuan o bile umrumda değildi. Yalnız kalıp kafa dağıtmaya ihtiyacım vardı. Jimin'in eline anahtarı tutuşturup bomboş cadde de tek başıma yürümeye başladım.

Yürümek yetmedi koşmaya başladım. Sadece koşuyordum. Ne gelen arabalar benim için önemliydi ne de tek tük geçen insanların bana attığı tuhaf bakışlar.

Gecenin ilerleyen saatlerinde sahilde oturmuş 3. biramı içiyordum. Alkole dayanaklı bir insan değildim. Sık sık da içmezdim aslında. Ama bugün sanki tek sığınağım alkolmüş gibi kendimi alkole vurmuştum. Komikti şuan ki halim. Kendi kendime gülmeye başladım. Yetmedi kahkaha atmaya başladım. Gözümden yaş gelene kadar kahkaha attım.

"- Kardeşim kafa dinlemeye geldik senin çeneni çekmeye değil." Yan taraftaki adamın bana söylediği şey ile daha çok güldüm. Sonrası belli zaten.

Ağzımdan kan gelene kadar dövmüşlerdi beni. Hareket etmediğim için ise öldüm sanıp kaçmışlardı. Aklıma gelince gülmek istiyordum fakat dudağımın yanındaki yara gülmemi engelliyordu. Galipten sesler duymaya başlamıştım. Yanımda bir hareketlilik hissedince karabasan bastı sanmıştım. Yanılmıştım çünkü beni Jiminbasan basmıştı. Aklımca espri yapıp güldüm. Jimin işe garip garip bakışlar atıyordu.

"- Seni asla tek bırakmamalıydım. Ayağa kalk Jeon eve gidiyoruz." Yavaştan uykum gelmeye başlamıştı. Yalpalayarak ayağa kalktım ve yükümün birazını Jimin'e vererek eve gitmeye başladık.

"Yalnız bırakılmaması gereken Jeongguk muydu gerçekten?"

¤

Feci bir baş ağrısıyla uyandım. Yavaşça yatağımdan kalkarak banyoya gittim. Midem de feci bulanıyordu. Hemen duşa girerek kendime gelmeyi bekledim. Su buz gibiydi ve bu durum oldukça hoşuma gidiyordu. En sonunda dişlerim titremeye başlayınca duştan çıktım. Dişlerimi fırçalamak için aynanın karşına geçtim. Siktir. Yüzüm mahvolmuştu. Yavaş yavaş dün gece aklıma geldi. Yine derinden bir siktir.

KLOSTROFOBİ | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin