Beomgyu;"Ağzına zorla tıkmamı istemiyorsan, ye!" Duyduğum sert ses ile ellerimi masanın üstündeki çubuğa yönlendirdim.
Yemek istemediğimi söyleyince beni zorla aşağıya indirmiş kurduğu sofraya oturtturmuştu. Hiç bir ışık yanmıyordu. Sadece masaya konan iki cılız mum ışığı vardı.
Korkuyordum, ya yemeğin içinde bir şey varsa?
Tabağımdaki ete bıçak saplanınca çığlık atıp geriye çektim sandalyemi. Yerinde hafif doğrulmuş ve bana doğru uzanmıştı.
Eli ile ete sapladığı bıçağı kavrıyordu. Derin nefesler almaya çalıştım, bıçağı sapladığı yerden küçük bir parça almış ve ağzına atıp geri yerine oturmuştu.
Sanki az öncekiler yaşanmamış gibi rahatça kendi önündeki yemeği yiyordu şimdi. Hala şok ile kendisine bakarken, "içine bir şey koysaydım etinden bende yemezdim. Şimdi ye!" Diye emir vermişti.
Titreyen vücudumu göz ardı edip tekrar çubukları kavradım. Korka korka bir parça aldığım eti ağzıma attım. Tadı cidden enfesti.
Hızla bir lokma daha alınca bir kıkırtı duydum. Gözlerimi etten çekip kendisine bakınca şarabını yudumlayarak bana baktığını fark ettim.
Daha sakin olmaya çalışarak eti yemeğe başladığımda kıtlıktan çıkmış gibi hissediyordum. "İsmim Taehyun." Dikkatimi tekrardan çektiğinde eti yemeği bıraktım.
Çubukları geri eski yerine koydum. konuşmanın devamı olacakmış gibi kendisine bakmaya devam ettim. Sanki alışmıştım ona. Beni öldüreceğini biliyordum, ama bunu garipsemiyordum.
Bir an önce olsun bitsin de kurtulayım diyordum kendi kendime. Böyle yaşamak daha zordu.
"Böyle yaşamak daha zorsa bana neden olaydan bahsedip kurtulmuyorsun?"
Aklımı okuduğunu unutmuştum. "Ne olayı?" Diye bilmemezlikten geldiğimde alaycı bir şekilde güldü.
"Sıkıldım artık Beomgyu. Sende sıkılmadın mı?" Dedi bıkmış ses tonuyla. "Eğe bana anlatırsan, son kez okula gidip arkadaşlarını görmene izin vereceğim. Aklını çalıştır, eninde sonunda anlatacaksın. En azından son kez arkadaşlarını görmüş olursun. Onlara ne kadar değer verdiğini biliyorum."
Aklıma hemen Yeonjun gelmişti, aralarında en iyi anlaştığım O'ydu. En iyi sırdaşım O'ydu. En iyi dostumdu o benim. Kendime yakın gördüğüm sayılı kişilerdendi.
Kafamı, masanın altında birbirlerine geçirdiğim parmaklarıma eğdim. Gözlerim dolmuştu. "Bilerek yapmadım. Yemin ederim bilerek yapmadım."
Derin nefes alışını hissettim, o nefes alabiliyor muydu? "Devam et." Dedi durduğumu görünce. Sesi sakindi, sanki güven veriyordu anlatmam için.
"Sadece," susup gözümden akan yaşı sildim. "Sadece kendimi korumak istedim."
"Öleceğini düşünemedim. Ben daha ne olduğunu kavrayamadan bıçak karnına saplanmıştı zaten." Dedim, dudaklarımı birbirine bastırıp cesaretimin beni bulmasını bekledim.
Gözlerimin önünde gene o adam vardı. Kanı tüm kaldırımı kaplamış ve kaldırım taşlarının arasına dolmuş olan görüntüsü aklımdan hiç gitmiyordu.
"Düzgün anlat." Şimdi ses tonunu çözememiştim. Kafamı kaldırıp yüz ifadesine bakamayacak kadar da utanıyordum.
"Paramı istedi, vermemek için direndim." Yutkundum. "Cebinden bıçağı çıkarıp bana savurunca kaçtım. Bu onu daha da sinirlendirdi." Hıçkırıklarımın ardı arkası kesilmeyince bir su bardağı görüş açıma girdi.
Bana suyu uzatıyordu.
Bardağı alıp suyu yudumladım. "Boğuştuk, elindeki bıçak ne ara onun bedenine saplandı bilmiyordum bile. Ne yaptığımı kavradığımda çok geçti artık."
"Ceset nerede?" Dedi soğuk sesiyle. Soğuk kanlıydı. "Yeonjun ile gömdük." Dedim.
"Yeonjun'u aradım. Onunla dalga geçtiğimi sansa da geldi." Dedim, gözlerimdeki yaşlara rağmen gülerken.
İnanmasa da gelmişti. Benim için gelmişti.
"Polise gitmeyi defalarca denedim." Dedim soluğum kesilirken. Onun yüzünden nefesim kesildiğini çok iyi biliyordum.
Boğazımı bir el sıkıyordu, ama o yerinde tam karşımda oturuyordu. "Yapamadım." diye son savunmamı yaptım.
Ellerim boğazımın etrafına tutundu. Çabalamadım, boğazımı her ne sarıyorsa nefes almak için çabalamadım.
Sözünü tutmamıştı, son kez Yeonjun ile görüşmeme izin vereceğini söylemişti.
Sözünü tutmamıştı.
Mosmor olduğuma emindim. Ciğerlerim yanıyor, gözlerim kayıyordu. Terlemeye başlamıştım. Bir anda ciğerime nefes dolunca dolu olan gözlerimden yaşlar firar etti.
Derin derin nefesler çektim içime, daha az önce ölmek umurumda değilken şimdi ölmemek için derin derin nefesler aldım.
Sandalyeden kalkıp yanıma adımladı. "Cezan bu olmayacak." Dedi sessizce. Soğuk ellerini yanağımda hissedince gerilemeye başladığımı hissediyordum.
"Çünkü seni öldürürsem bu ödül olur." Dediğinde elleri uzun saçlarıma tırmanmıştı, Saçlarımı yolar gibi sevmeye başlamıştı.
"Cezan Yeonjun olacak." Dediğinde nefesim ikinci kez kesildi. Bu sefer sebebi duyduklarımdı. "Ona dokunma." Dedim yalvarır gibi.
Kaşlarını kaldırmış ve saçlarımı hızla çekmişti. Kafam yukarı kalkıp görüş açıma sadece tavan girdiğinde "lütfen." Diye yalvardım. Göz yaşlarım iki yandan akıyor ve yere damlıyordu.
Boğazımda ellerinin tersine sıcak dudaklarını hissedince yerimde sıçradım.
"Lütfen." Dedim ağlamam hızlanırken. "O sadece beni korumaya çalıştı."
Dediklerimi umursamamış ve "senden önce öldürdüğüm kız bile daha az ağlıyordu Beomgyu." Demişti.
Bana dolaylı yoldan ağlak dese de umursamadım. Tek derdim dostumdu. Ona bir şey olsun istemiyordum.
"Seni arkadaşın ile sınayacağım." Dedi kıkırdayarak. Saçlarımı bırakınca kafamı ona çevirdim. Çok yakınımdaydı. İlk defa böyle gözlerinin içine bakıyordum.
"Senin bilerek insan öldürmen ceza gerektirmiyor ama benim kendimi savunarak yaptığım şey ceza gerektiriyor öyle mi?" Dedim cesaret patlaması yaşarken.
Dediğim sözler tamamen Yeonjun'a olan koruma güdüm ile ortaya çıkan sözlerdi.
"Ben bir insan değilim. Ve bu benim görevim." Dedi yan bir sırıtışla gülümsediğinde. Bana kızmamasından cesaret alarak konuştum tekrar.
"Görevin ceza adı altında insan öldürmek mi?" Sırıtışı yok olmuş ve benden uzaklaşmıştı.
Arkasını dönüp karanlıkta kaybolmadan önce son kez konuştu: "fazla kurcalarsan içinden çıkamazsın, canını bağışladığıma pişman etme beni."
BÖLÜM SONU
°•
°•
°•
°•Eva-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Beast İs With Me / taegyu
FanfictionHerkes hata yapar. "Herkes adam öldürmez ama değil mi?" ~♡° ~$°