~☆°

1K 132 186
                                    

Final~☆

Uyandığında yatağındaydı Beomgyu. Ne ara uyuduğunu bile bilmiyordu. Hızla yerinden doğrulup üstündeki yorganı tekmeledi.

Gözlerini etrafta gezdirip Taehyun'u aradı. Gitmis miydi yoksa? Ve ya bunlar cidden rüya mıydı? Kendini rüya olmadığına inandırdığı anda böyle olması şüphe uyandırıyordu. Hayır, hayır bu kesinlikle rüya olamazdı. Taehyun, saçlarını kavradığında nasıl canının yandığını Beomgyu hissetmişti.

Gözleri ile etrafa bakmaya başladı bu sefer. Beomgyu'nun sıkıntıdan yolduğu saç tutamları yoktu yerde. Kriz geçirip dağıttığı eşyalar yerli yerindeydi. Telefonu da kayıp değil, komidinin üstünde duruyordu.

"Deliriyorum, Tanrım deliriyorum." Diye fısıldadı titreyen elleri ile saçlarını kavrarken.

Duyduğu zil sesi ile yerinden sıçradı Beomgyu. Yatağında küçülmeye başlıyordu. Zil sesi susmadıkça daha çok geriliyordu. "Beomgyu, evde olduğunu biliyorum. Okula gitmemek için bu numarayı geçen hafta kullanmıştın."

Duyduğu ses Soobin'e aitti. Titremesi dinmişti. Ayağa kalktî yavaşça. Odasından çıkarken sanki Taehyun arkasındaymış gibi hissediyordu. Arkasındaymış ve sanki onu kovalıyormuş gibi hızla merdivenlerden indi Beomgyu.

Mutfağın önünden geçerken masanın önündekileri gördü. Mutfak masası yemek ile doluydu. Hiç yer yoktu. Üstelik hepsi yeni yapılmışa benziyordu, Dumanı tütüyordu.

Sonra tabağın üstündeki pembe not kağıdını gördü. 'Yemeğini hep aksatıyorsun.' Notu okur okumaz pembe kağıt ortadan kaybolmuştu.

Kapı bu sefer kırılacakmış gibi çalınınca arkasını dönüp kapıya koşturdu Beomgyu. Kapıyı açınca Soobin görüş açısına girmişti. Sinirle kollarını göğüsünde birleştirmiş, ayağını yere vurarak kendince bir ritim bulmuştu.

"Bir an gerçekten evde değilsin sandım." Dedi Soobin, Beomgyu'yu omuzundan ittirerek içeri girerken. "Bu ev çok havasız Beomgyu. Şu camları aç."

Beomgyu ise yeminliymiş gibi sessizliğini koruyordu. "Hazırlan hadi çıkalım. Çocuklar bizi bekliyor." Dedi Soobin camları açarken.

***

Sunoo, Jake, Huening Kai, Ni-ki ve Soobin buradaydı. Tek eksik kişi Yeonjun'du. Herşey eskisi gibi mutluydu Beomgyu. Delirmiş gibi hissediyordu ama en azından mutluydu. Kimseye bir şey olmamıştı.

Beomgyu belki sonra gelir diye umut ederek okul yolunda diğerleri ile yürüyordu ama Yeonjun'un geleceği yoktu.

Yeonjun'u düşünürken Sunoo'nun dediğine dikkat kesildi Beomgyu. "Yeonjun'un ölüm yıl dönümü yaklaşıyor. Ailesini ziyarete gidelim okul çıkışında."

Dondu Beomgyu. Yürümeyi kesti. Duydukları gerçek olamazdı. Arkadaşları kendisine şaka yapıyordu. Tek dostu ölemezdi. Nasıl ölebilirdi? Kendisinin nasıl haberi olmazdı?

Kendisinin durduğunu fark eden arkadaşları, arkalarını dönüp geride kalmış olan Beomgyu'ya 'sorun ne?' Der gibi bakıyorlardı.

Beomgyu'nun yanına adımlayacaklarken onları Soobin durdurmuştu. "Biz gidelim. Beomgyu'nun gitmesi gereken bir yer var." Diğerleri Soobin'e itaat ederek Beomgyu'ya veda ederek gitmişlerdi.

Soobin'de gözleri takıldı Beomgyu'nun.

"Git." Dedi Soobin. Nereye gitmesi gerektiğini biliyordu Beomgyu. Sanki içine dolmuştu. Göz yaşları gözlerinden akarken aklında sadece sarı saçlarıyla parlayan arkadaşi vardı. O an fark edememişti Soobin'in şüpheli davranışlarını.

Gitti Beomgyu. Mezarlığa gitti. Göz açıp kapayıncaya kadar oradaydı. Mezarlığın girişinde ise onu Taehyun bekliyordu. Beomgyu'yu görünce yerinde hareketlenmişti. Arkasını dönüp yürümeye başlamıştı mezarlığa doğru.

"Hiç gelmeyeceksin sanmıştım."

Beomgyu'nun göz yaşları durmuştu. Sadece artık ne olacağını kestiremiyordu. Tek emin olduğu bir şey vardı, o da bunlar rüya değildi. Taehyun'un arkasından ilerliyordu Beomgyu. Taehyun ona önderlik ediyor, o ise sessizce peşinden gidiyordu.

Taehyun durunca o da durmuştu. Taehyun'un baktığı yere çevirdi bakışlarını. Gözüne ilk çarpan şey mezar taşında yazan 'Choi Yeonjun' yazısıydı.

Az önce duran göz yaşları tekrar başlamıştı. Hiç birşey gerçek gelmiyordu Beomgyu'ya. Sanki arkasından Yeonjun çıkıp gelecek ve ona burada ne aradığını soracaktı.

"Nasıl öldüğünü biliyor musun?" Dedi Taehyun mezar taşından uzaklaşıp yüzünü Beomgyu'ya çevirirken.

"Sokak arasında bıçaklanmış olarak bulunmuş. Hastanede ise hayatını kaybetmiş. Suçlu ise hâlâ bulunamadı." Dedi duygusuzca.

"Bu hikaye sana tanıdık geliyor mu?" Diye de eklemişti.

Orada yatan kişi Beomgyu olmalıydı. O bıçaklanan kişi Beomgyu olmalıydı. Hıçkırarak mezar başında ağlayan kiş ise Yeonjun olmalıydı.

Beomgyu dizleri üstünde yere düştü. Ağlamaktan önünü göremiyordu. Tek seçebildiği şey Taehyun'un çamurlu ayakkabılarıydı.

"Bu mutlu bir son değil Beomgyu. Hiç birşey eskisi gibi değil." Dedikten sonra arkasını bile dönmeden çekip giderken arkada ağlayan çocuk umurunda değildi.

Beomgyu bir suç işlemiş ve o suçun bedelini sadece Yeonjun değil kendisi de ödemişti. Yeonjun'un cezası ölüp kurtulmak iken, Beomgyu'nun cezası hayat boyu vicdan azabıydı.

KİTAP SONU

Mini fic olduğunu söylemiştim. Okuyup zaman ayırdığınız için teşekkür ederim.

Aslında mutlu bir son ile bitirmeyi bekliyordum ama biraz değişiklik olsun istedim. Umarım beğenmişsinizdir.

Diğer kitaplarımda görüşmek üzere~

Eva-

The Beast İs With Me /  taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin