✾Scars Şatosu✾

1.6K 137 226
                                    

10 asır sonra ilk bölüm~ İyi okumalar bebekler^^ 

Yer: Lincoln/ Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yer: Lincoln/ Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı

Zaman: 1785

 İhtişamlı bir beden içeri girdi ağır kapıdan. Üzerinde siyah parlak kumaştan kolları ve gövdesi fırfırlı bir gömlek, siyah, her halinden yüksek işçilik gerektirdiği belli olan bordo işlemeli cepken bir yelek vardı. Uzun bacaklarında bir kalem edasıyla duran siyah pantolonu ve omuzlarına atmış olduğu yakasındaki kürkten mütevvellit oldukça ağır olan siyah paltoyla bir imparatorun ihtişamını taşıyordu. Lâkin onu bu denli ihtişamlı gösteren şey ne üzerindeki kıyafetler, ne de boynuna taktığı milyonlar değerindeki siyah opallerle bezenmiş yakut broştu.

Onun bütün ihtişamı, boynundaki yakuttan daha parlak, daha kızıl ve bir algün edasıyla ışıldayan gözlerindeydi.

Kuzguni saçları, porselen teni ve irisleri kanamış da kızıla boyanmış gibi olan gözleriyle 'yakışıklı' demenin kifayetsiz kalacağı bu adamı ömrümde  ne görmüş, ne de benzeri ile karşılaşmıştım.

Ağır paltosunu omuzlarından ayrılıp portmantodaki yerini almıştı. Cepkenin düğmelerini bir bir çözüp, gardıroba ilerlerken siyah deri çizmelerinin sesi karanlık odanın taş duvarlarında yankılanıyordu. Cepkeni çıkartıp daha sonra hizmetçilerin yıkaması için dolabın kirliler için ayırdığı kısmına bıraktı. Kollarındaki manşetleri ve boynundaki broşu da değerli takılarla dolu olan çekmecesine özenle yerleştirdi. Gömleğinin düğmelerini de çözünce beyaz yapılı bedeni gözlerimin önüne serilmişti. Geniş omuzları, kaslı sırtı ve karnı...

Bu bir rüya mıydı yahut balataları mı sıyırıyordum, emin değildim. Önümde bir adam soyunuyor ve ben onu seyre dalmıştım. Bakışlarımı hangi yöne çevirirsem çevireyim karşımda o adam vardı. Ancak o beni ne görüyor ne duyuyordu. Çocukluğumdan beri yediğim dayaklardan, sık sık kafama darbe almaktandı muhtemel.

Karşımdaki müstehcen sayılabilecek görüntüyü seyre devam ettim, zaten başka çarem de yoktu. Gözleri kapalıyken görebilen bir insandım ben.

Adımları duvarı tamamen kaplayan tuhaf tabloya doğru ilerlerken görüşüm bulanıklaşıyor, kararmaktan ziyade 'gerçek' dünyaya dönüyor gibiydim. Aniden doğrulmamla vücuduma nükseden acı, iki büklüm bir vaziyette tekrar uzanmama sebep oldu. Gözlerimi yukarı dikmiş, ağrının azalmasını bekliyordum ancak dakikalar birbirini takip etmesine rağmen iyileşme nâmına hiçbir belirti göstermiyordum. 

Bu yetimhane benim gibi kimsesiz çocuklar için bir ev değil, cehennemdi. Ve içindekiler insanlardan ziyade iblisleri andırıyorlardı. 

Kim bilir, belki de asıl iblis bendim. 

Kiliseye ve saçma kurallarına oldukça bağlı olan bu yeryüzü cehenneminde Katolik kilisesinin doktrinlerinin yanlış olduğunu savunduğumdan tekfir ediliyor ve şiddet görüyordum. Sorun şuydu ki ben kendimi bildim bileli bu yetimhanede büyümüş ve muhafazakar bir eğitim almıştım. Yetiştirilme tarzım ile fikirlerimin bu denli uyuşmazlığı beni bile hayrete düşürüyordu. 

Camarilla | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin