Seungmin en son akşama kadar üst komşusunu bekledikten sonra ondan ümidi kesmişti. Belki de yapmamalıydı bunu baştan beri. Sert bir kapı çarpma sesi apartmanda duyulduktan sonra yerinden doğruldu. Gecenin bu saatinde kimdi bunu yapan?
Kapıyı tam açacakken gelen tıklatma sesiyle gözleri büyüdü. Saat gece 2'ye yaklaşıyordu. Korkuyla kapıyı açtı. Kapıdaki yabancı yüze baktı. Daha önce hiç görmemişti onu.
"Ah şey Merhaba"
Büyük eli siyah saçlarına çıkan gence baktı Seungmin. Kimdi ve ne için gelmişti?
"Ben üst komşunuzum ve bu kabı geri vermeliyim diye düşündüm."
Seungmin içi dolu kabı geri aldığında gülümseyerek kapının arkasından çıktı. "Teşekkür ederim. Buyrun gelin kahve içelim."
Seungmin elindeki fırsatı kaçırmak istemedi. Gelmesi için 5 saat beklediği komşusu kendi ayaklarıyla gelmişti. Neden sürekli bağırdığını ve bir şeyler kırdığını merak ediyordu. Belki biriyle kavga ediyor olabileceğini düşünmüştü. Neler yaşadığını içten içe merak ediyordu.
Hyunjin eliyle kafasının hemen yanında sürekli konuşan şeyi kovdu. Eve girmemesi hakkında zırvalayıp duruyordu.
Gülümseyerek içeriye girdi. Mavi koltuğa oturup ayaklarını topladı. Seungmin ise mutfağa koşturmuş sıcak suyu hızlıca yapması için kettle'ın düğmesine bastmıştı. Yine hızlı adımlarla salona döndü.
"Size dün not bırakmıştım. Görmediniz mi?"
"Öncelikle özür dilerim. Bütün gün evde değildim gördüğümde ise çok geç olmuştu."
"Anladım. Sorun değil. Belki yarın yapabiliriz?"
"Tabii ki"
Seungmin mutfaktan gelen sesi duyduğunda mutfağa döndü. Kedili kupalarını çıkarttı. Kahve paketlerini açıp içlerine döktü. Suyu da eklediğinde hazırlardı bile. Tepsiye kahveleri koyduktan sonra küçük bir tabak daha çıkarttı. Bugün keyifle sabah kadar dizini izlemek için aldığı abur cuburları çıkarttı. Tabaklara koydu.
Hyunjin kahvelerin yanında gelen şeyleri gördüğünde yine gülümsedi kim bilir ne kadar olmuştu onları yemeyeli. İçinden şükürler etti. Kafasının içindeki seslerin bu sefer evden çıkmasına veya buraya gelmesine engel olmadıkları için.
Seungmin getirdiklerini orta sehpaya bırakıp eski yerine oturdu. İçinden yüzlerce soru geçse de hiç birini sorma cesaretini bulamıyordu. Havadan sudan konuşmaktan başka yolu yok gibiydi.
"Okuyor musun?"
"Evet ama dondurmak zorunda kaldım. Sen?"
"Ben pilotaj okuyorum ya da okumaya çalışıyorum. Senin bölümün neydi?"
"Önemi yok. İdol olmak istiyorum. Bunun için dondurdum."
Seungmin parıldayan gözleriyle baktı. İdol olmak onun küçüklük hayaliydi. Lise sıralarında pilotaja karar vermişti. Kalbinin derinliklerine yatan mesleği duyduğunda ayrıntılarıyla öğrenmek istemişti.
"Benim için bir şeyler söyler misin?"
"Ne istersin?"
"Day6 Love me or leave me lütfen tapıyorum bu şarkıya"
Hyunjin söylemeye başladığında bunu yapmayı ne kadar özlediğini fark etti. Başındaki seslerden kendi sesini duyamazken şarkı söylemenin ne manası vardı ki.
Seungmin ise resmen büyülenmişti. Hyunjin'in sesi o kadar yumuşak ve güzeldi ki. Tıpkı eskiden uyumak için dinlediği ninniler gibiydi. Gözlerini kapattı. Yavaşça sağa sola sallanırken şarkının bitmemesini diledi.
Hyunjin ise bitirdiğinde kahvesinden bir yudum daha aldı. Önündeki kurabiyeyi farkettiğinde hızlıca ona uzandı. Geçen sefer getirdiğinde tadı damağında kalmıştı. Çikolatalı kurabiyeyi afiyetle yerken hala gözleri kapalı olan Seungmin'e döndü.
"Bunlara bayıldım. Dünyanın en güzel şeyleri."
Seungmin transtan çıkmış gibi gözlerini açtı. "Annemin tarifi. Eski defterleri arasında bulmuştum."
"Annen dünyanın en iyi aşçısıymış."
"Öyleydi."
Seungmin'in aklına kötü anılar dolduğunda gözleri dolmaya başlamıştı bile. Hassas noktasıydı orası. Kalbinin en derininde yatan hüznüydü. Kimsenin bilmediği annesinin öyküsü. Hyunjin'in hüzünlü gözlerine baktı. Elinde olmadan konuşmaya başladı. Hyunjin'in sıcacık bir aurası vardı. Güvenebileceğini düşündü.
"Benim iki tane annem vardı. Jun annem ailesi tarafından sevilen el bebek gül bebek büyütülen biri olsa da daha kendini tanıyamadan yaptığı hatayla ben oldum. Jin annem ise onun hep yanında olan arkadaşı gibiymiş. Bir süre sonra birbirlerini sevdiklerini farkediyorlar ve bana birlikte bakmaya başlıyorlar. Dünyanın en iyi çocukluğunu geçirdim. Liseye geçtiğimde işler tamamen değişti. Jin annem italyan, ailesi de orda yaşıyordu. Kardeşinin hastalanmasıyla beni ve jun annemi sadece 1 haftalığına bırakmak zorunda kaldı. Ona gitmemesi için çok yalvardım. İçimde kötü bir his olduğunu söyledim ama kardeşinin hastalığı ilerlediği ve Jin annemin böbreğine ihtiyaçları olduğu için gitmek zorunda kaldı. Bindiği uçak ise düştü. Bir mezar bile yaptıramadık. Jun annem mahvoldu. Bir daha kurabiyelerinden yapamadı bile. Çok kötü geçen zamanlardan sonra pilot olmaya karar verdim. Uçurduğum uçakların hiç birini düşürmeyeceğim."
Seungmin sözü bittiğinde Hyunjin'in göğsüne yaslanmış ağlıyordu. Onları çok özlemişti. Ne kadar buraya annesiyle beraber gelmek istese de Jun annesi eşinin hatıralarıyla dolu evden ayrılamamıştı. İkisini de çok özlüyordu.
Hyunjin hıçkıra hıçkıra ağlayan çocuğun saçlarını okşadı. Buna ihtiyacı olduğunu düşünmüştü. Gözlerini sımsıkı kapadı. Evin içinde dolaşan diğer hayaletleri görmek istememişti. En çokda eve girdiğinden beri Seungmin'in arkasında gezen az önce anlattığı Jin annesinin hayaletini.
__________________________________________________
Seungmin'in annelerinin isimlerini bulmak için 10 dakika düşündüm. Korece isimler koymak konusunda baya kötüyüm. Beğenmediğiyseniz başka isimler düşünebilirsiniz.
Şu an hiçbir şeye anlam veremiyorsunuzdur muhtemelen ama sakin olun birkaç bölüm sonra anlaşılacak her şey ✋🏻
Bu arada love me or leave me'yi dinleyin dinlettirin dünyanın en iyi şarkısı🚶🏻♀️
Neyse üçüncü bölüm bum✊
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Love With Magic | Hyunmin✅
Fanficseme seung galiba? Cadı annesinin hırsları sebebiyle diğer dünyaya açılan gözleri yüzünden her gün yaşadığı acıyı bastırabilecek biri mi? Hayal olmalı, Hyunjin tam olarak bunu diledi. Gerçek olmasını umarak Mpreg Tamamlandı Bu fic tamamen hayal ü...