Bölüm-7- Gecenin Koynundaki Ay Işığı

25 2 14
                                    

İyi okumalar...

Bölüm Şarkısı: Mark Eliyahu & Cem Adrian - Derinlerde

Ay, sırtını yaslamış dağ gibi yıkılmaz, boyun eğmez geceye. Bilememiş, Gecenin ne kadar yaralı, korkmuş ve çaresiz olduğunu. Bilseymiş eğer o kan sızan yarayı daha çok kanatmak yerine merhemi olurmuş...

Elimdeki içi boşalmış karton bardağı parmaklarımın arasında çevirirken üzerime düşen gölgeyle bakışlarımı yukarıya yönlendirdim. Rüzgar sırıtarak elleri ceplerinde bana bakıyordu. Ayağa kalktım ve ağır adımlarla çıkışa doğru yürümeye başladık. Elimdeki bardağı yolun kenarındaki küçük çöp kutusuna atıp üşüyen ellerimi montumun ceplerine soktum. 

O sırada parmaklarımın ucunda varlığını hissettiren küçük bir kağıt parçası içimdeki merak rüzgarlarını körüklemeye başlamıştı. Her ne kadar şu an çıkartıp okumak istesem de Rüzgar yanımdayken bu riski alamazdım. Hiçbir şeyden haberi yoktu ve verebileceği tepkileri az çok kestirebiliyordum. Evet, bu yaptığım delilikti. Tanımadığım ama beni çok yakından tanıdığını iddia eden birinin evime kadar gelip bana notlar bırakmasına izin veriyordum. 

Ama bu adamda bir şeyler vardı. Beni ona güvenmeye iten güçlü bir şeyler. Sadece... Güveniyorum işte.

Rüzgar'la birlikte durağa yaklaşan otobüse bindiğimizde kartlarımızı basıp arkadaki boş koltuklara doğru ilerledik. İkili koltuklardan boş olana oturduğumuzda sessizce Rüzgar'ın koluna girdim ve başımı omzuna yaslayarak sessizce ona sokuldum. Rüzgar da kafasını kafama yaslayınca huzurla gözlerimi yumup ineceğimiz durağın gelmesini beklemeye başladım.

&

Eve gelir gelmez hızlıca üzerimi değiştirip montumun cebindeki küçük siyah not kağıdını alıp yatağımın üzerine oturdum. Garip bir heyecanla kağıdı açmaya başladım. Giresun'da olduğumuz süre boyunca not alamadığım için iyiden iyiye onu merak etmiştim. 

Kağıdı açıp beyaz kalemle yazılmış sözcüklerle göz göze geldiğimde yavaşça alt dudağımı dişleyerek okumaya başladım. 

"Canım yanıyor, canımın içi...

Öyle canım yanıyor ki, daha önce yaşadıklarım bir hiçmiş diyorum. Nasıl izah edilir bilmiyorum ama hayat benden değer verdiğim bir diğer insanı da koparmak istiyor.

Ben ne yapacağımı inan bilmiyorum. Çıkışı kaybettim sanki...

Ama artık bir şeyleri fark ettim güzel gözlüm. Hayat beklemeye gelmiyor. Ne kadar beklediysem hep bir şeyleri kaybettim. Bu yüzden artık beklemek istemiyorum. 

Eğer iznin olursa artık karşına çıkacağım canımın içi. Ben seni de kaybetmek istemiyorum. Belki beni istemezsin. Anlarım. İnan bana seni anlarım. 

Kulağa çok ergen işi geliyor biliyorum ama eğer beni görmeyi kabul edersen bu kağıdın arkasına cevabını yaz. :)

Kendine iyi bak canımın içi. En azından görüşene kadar..."

Okuduğum satırlarla beynimden vurulmuşa dönerken kağıdı yatağın üstüne bırakıp başımı ellerimin arasına aldım. Evet dersem onu görecektim. Bütün riskleri göze alarak onu görecektim. Ama hayır dersem bu oyuna bir son vererek bana ne getireceğini bilmediğim geleceğimi güvenceye almış olacaktım. 

Uzunca düşündüğüm dakikaların ardından kararımı vererek ayaklandım. Çalışma masamın üzeride duran beyaz kalemi kavrayıp siyah kağıdın arka sayfasını çevirdim.  Birkaç bilek hareketiyle cümlemi sonlandırıp noktayı koyduktan sonra kalemimin kapağını kapatıp kağıdı alarak başucumdaki komodinin üzerine bırakım. Sessizce yatağıma kıvrılarak olabilecekleri düşündüm. Yol önümde ikiye ayrılıyordu ve ben her zamanki gibi hiç düşünmeden kendimi rastgele bir yola atmıştım.

İPEK KÖPRÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin