Bölüm-9- Aynadaki Çatlak

5 1 0
                                    

Önceki bölümden:
Gözyaşlarım kilit taşlı zemini ıslatırken gözlerimi kapattım. Artık yorgundum ve sağlıklı düşünemediğimin de farkındaydım. Gözlerim kararırken elimle oturduğum yerden destek almaya çalıştım. Ama başarılı olamamıştım. Öne doğru yıkılırken hatırladığım tek şey yanağım nemli zeminle buluşurken yine yalnız oluşumdu.
...
~Kaya~

Gözler kalbin aynasıdır derler. Ben onun gözlerinde kederi gördüm, yıkıldığı yerin izlerini gördüm.
Çocuk avuçlarında tuttuğu kırılmış hayallerinin ellerini kanattığını da gördüm. Kırıldığı yerden sarmak istedim, gücüm yetmedi.
Hayallerinin azraili o kadar güçlüydü ki tek yapabildiğim onu hayali bir camın arkasından izlemekti.
Canı yandı, canım yandı.
Çocuk kalbi bu yükü taşıyamadı, ben ona her elimi uzatamadığımda kalbimdeki küçük kadının acısı yüreğimi dağladı.
Ne çok çabaladım onu bu açıdan kurtarmak için. Olmadı...
Ben ne kadar uğraştıysam o daha da acıya battı.
...
Kampüsün çevresindeki ikinci turum bitmek üzereyken onu hâlâ bulamamıştım. Yağan yağmur görüş açımı iyice kısıtlasa da direksiyonu kampüsün çıkışına doğru kırdım.

Bana beni tekrar görmek istemediğini söylemişti. Onun hayatına dahil olmaya karar vermeden önce bunun olacağını tahmin ediyordum ama onun gözlerindeki acıyı görmenin beni mahvedeceğini bilemezdim.

Gözlerimle etrafı dikkatlice taramaya devam ederken az ilerideki otobüs durağında yerde yatan biriler vardı. Kalbim sıkışırken aracı durağa yaklaştırdım. Yağmura aldırmadan araçtan inerek koşar adım yerdeki kişinin yanına ilerledim.

"Kahretsin!" Bu kıyafetleri tanıyordum. Dakikalar önce Gece'nin üzerinde gördüğüm kıyafetlerdi. Hemen yanına eğilerek yağmurdan sırılsıklam olmuş saçlarını yüzünden çektim. Seri hareketlerle onu kucağıma aldıktan sonra arabanın arka koltuğuna yatırdım.

Bunca zamandır yağmurun altında baygın mıydı? Elimi sertçe direksiyona vurup hızlı hareketlerle arabayı çalıştırdım ve ısıtıcıyı çalıştırdım.
Çok hassas bir bünyesi vardı. Lanet olsun ki benim yüzünden bu haldeydi. Bir elim direksiyonu sıkarken diğer elimle sertçe saçlarımı çektim.

Birkaç dakika sonra oturduğum evin önüne aracı park edip arka koltukta sırılsıklam yatan Gece'yi kucağıma aldım. Onu rahatsız etmemeye çalışarak zorlanarak da olsa kapıyı açıp koşarcasına odamdaki banyoya ilerledim.

Duşakabinin kenarına oturtup üzerindeki ceketi çıkardım ve sıcak suyu açarak başından aşağı tutmaya başladım. Bir yandan yanaklarına vurarak kendine getirmeye çalışıyordum. "Hadi güzelim, hadi Ay Gözlüm."
Yavaşça titreşen kirpikleri ağır ağır yukarı kıvrılarak gözlerini açtığında hafifçe tebessüm ettim. 

"Gece, çok şükür." Elimle saçını hafifçe okşarken Gece kendine gelmeye çalışıyordu. Titreyen ellerini göğüs hizasına getirerek "Çok üşüyorum." dediğinde hızlıca suyu kapatıp onu kucağıma aldım.

 Üzerimin ıslanmasına aldırmadan odama girip onu cam kenarındaki berjere oturttum. Dolabımdan iki havlu alıp birini omuzlarına, diğerini saçlarına sarıp tekrar dolaba yöneldim. Lacivert bir tişört ve siyah bir eşofman altı aldım. 

Elimdekileri yatağın üzerine bırakıp "Sen kıyafetlerini değiştir, bende sana sıcak bir şeyler hazırlayayım." diyerek onu üzerini değiştirmesi için yalnız bıraktım. Merdivenlerden inerek mutfağa döndüm ve buzdolabını açıp dün hazırladığım çorbayı ısınması için ocağa koydum. Çorba ısınırken merdivenden gelen ayak sesleriyle dikkatimi oraya verdim.

Gece üzerinde baya büyük duran kıyafetlerimle yemek masasına ilerleyip sandalyeye oturdu. Gözleri nihayet beni bulduğunda "Teşekkür ederim, beni nasıl buldun bilmiyorum. Gittiğini düşünmüştüm." dedi.

Sözleriyle kollarımı göğsümde birleştirip "Seni o halde bırakıp gideceğimi mi düşündün cidden?" dedim. O yıkılmış hali hala gözlerimin önünden gitmezken onu bırakacağımı düşünmesi sinirlenmeme neden olmuştu.

Kaşlarını çatarak "Benim için endişelenmeni gerektiren bir durum yok ortada. Geçmişte kalan bir söz için bu kadar uğraşıyorsan eğer hiç uğraşma. Adı üstünde, geçmişte kaldı." Ellerini indirip sandalyeden kalktı. Çıkışa doğru yürürken "Beni bulduğun için teşekkür ederim ama sana söyledim. Hayatım yeni yeni düzelmişken bunun bozulmasını istemiyorum." Kapıdan çıktığı sırada daha fazla dayanamadım. "Bilmediğin şeyler var."

Adımları duraksarken başını hafifçe bana çevirdi. "Ne demek istiyorsun?" Elimdeki kaşığı tezgaha bırakarak ona doğru birkaç adım ilerledim. "Düzenini bozmayı emin ol istemedim. Son ana kadar hayatına girmeyi düşünmedim bile. Seni hep uzaktan kolladım ama artık bu mümkün değil." Elimden birini koluna uzattım. "Veysel Karabulut, yıllardır senin peşinde."

-Gece'den-

"Veysel Karabulut, yıllardır senin peşinde."

Duyduğum isimle beraber buz kesen vücudum uyuşmuş gibiydi, hareket ettiremiyordum. Kaya kolumu tutarak bana destek oluyordu ama dizlerimin bağı çözülmüştü ve ben geçmişimi ardımda bıraktığımı zannederken bile onun beni hiç bırakmadığı haberini sindirmeye çalışıyordum.

Zorlukla mutfakla birleşik olan salona doğru birkaç adım attım. Kaya hala kolumu bırakmayarak bana destek olmaya devam ediyordu. Zorlukla bir koltuğa oturduğumda Kaya da yanıma oturdu.

"N-nasıl? Anlat bana. Ben kaçtım, ben izimi kaybettirmek için çok uğraştım. Kaya, anlat bana nasıl?"

Derin bir nefes alarak elimi iri avcunun içine aldı. "Baban senin peşini hiçbir zaman bırakmadı. Ne o kadına seni verdiğinde ne de sen bir şekilde kurtulup yetimhaneye düştüğünde. Hep senin ensendeydi. Ben de bir dönem onun sağ kolu gibi davranmak zorunda kaldım çünkü ondan hep bir adım ileride olmam gerekiyordu.

O sayede seni de takip edip onun planlarını anlaşılmayacak şekilde sabote ediyordum."

Elimi bırakıp koltukta geriye yaslandı. "Veysel Karabulut biliyordu. Sana bir gün ihtiyacı olacağını biliyordu ve seni bu yüzden hep takip ettiriyordu.

Bir gün onun arkasından iş çevirdiğimi anladı ve bedelini kız kardeşimle ödedim."

Duyduklarım beni mahvederken kız kardeş detayı kafamı karıştırdı. "Kız kardeşin? Kaya, sen tek çocuksun?"

Küçük bir tebessümle "Zamanı gelince onu da anlatacağım. Ama şu an daha büyük bir problemimiz var." deyip ayağa kalktı.

"Veysel Karabulut böbrek yetmezliği yaşıyor. Durumu ciddi. Hemen nakil olması gerekiyor ve uygun donör bulamadı. Bu yüzden senin peşindeydi. Bir dönem ciddi şekilde üşütüp hastaneye gitmiştin hatırlıyor musun?"

Kafamı salladım. Evet, hatırlıyordum. Bir sürü tahlil yapmışlardı ve sonucunda sadece serum bağlayıp bir torba ilaçla beni eve yollamışlardı.

"İşte sana tahlil bahanesiyle donör olup olamayacağın ile ilgili test yapıldı. Sonuç pozitif."

Başımı iki elimin arasına aldığımda Kaya korktuğum şeyi sesli bir şekilde dile getirdi.

"Yani Veysel Karabulut senin böbreğini istiyor. Öz kızının böbreğini."

-Bölüm Sonu-

Herkese merhaba. 

Bölümü beğendiyseniz çıkmadan önce beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen. 

Sonraki bölümde görüşürüz.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 06, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

İPEK KÖPRÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin