Tabaklar

408 27 3
                                    




Sandalyesinde sabırsızca ayağa kalktı.

''Görmek istiyorum!''

''Az kaldı. Biraz bekle!''

Sirius üzerine kapandığı kâğıdı kendine çekti. Alt dudağını dişledi. Bu biraz komik görünüyordu çünkü ön dişerinden birinin yeri tamamen boştu, diğerinin de henüz yarısı çıkmıştı. Ayrıca şu yarım diş, ağzındaki diğer dişlerden iriydi ve düşen ilk süt dişi ünvanını kazanmıştı.

Sirius'un günlerdir sallanan bu dişi kardeşiyle güreşirken ağzına yediği bir tekmeyle, nihayet tutunduğu damağı bırakmaya karar vermişti. Sirius sonunda kurtulduğu için minnettardı ve diş perisinin ona bıraktığı yeni süpürgeyi kardeşiyle paylaşmayı önermişti. ''Senin sayende oldu.'' deyip sırtını bile sıvazlamıştı.

Regulus kendinden büyük bir şeyin parçası olmaktan gurur duyuyordu.

''Aha!!''

Regulus heyecanla abisine baktı.

''Bitti mi?''

Sirius gururla başını salladı, hafif bir öksürükle role büründü.

''Şimdi sizlere dünya üzerinde yaşayan en ama en küçük Black'in, eşsiz yeteneklere sahip ressamımız tarafından çizilmiş, adeta bir başyapıt olan portresini takdim ediyorum.''

Ağzıyla trampet sesleri çıkarırken masadaki kâğıdı havaya kaldırdı.

Regulus kendinden geçmiş bir şekilde abisinin küçük oyununu izliyordu. Resmini gördüğünde oyuna ayak uydurarak alkışlamaya başladı.

''Vaaay! Bana çok benziyor, ama benim burnum böyle değil!''

Sirius gözerini devirdi.

''Daha iyisini yapamıyorum. Sus ve bu kadarını kabul et.''

''Efendi Sirius! Bu çok güzel bir resim.''

Kreacher'ın çatlayan sesi mutfak masanın altından geliyordu. Evdeki küçük veliahtlar için hazırladığı meyve tabağını masaya bıraktıktan sonra, burnu yerlere değinceye kadar eğilip selam verdi.

Regulus gülümseyerek bir eliyle ev cininin kel kafasına sevecence vurdu.

''Kreacher'ı da çiz. Onu da asarız. Sonuçta o da aileden''

Sirius meyve tabağından bir dilim muzu ağzına atıp önüne yeni bir kağıt çekti.

Regulus kendi resmine baktı. Abisi her şeyde çok yetenekliydi. İyi çiziyordu, çok güzel şarkı söylerdi, koşu yarışı yaptıklarında hep kazanırdı, çok cesurdu, sürekli Regulus'u güldürüyordu ve çoktan içinde sihir olduğunu kanıtlamıştı.

Küçük oğlan onun gibi olmayı deli gibi istiyordu. Acaba iki yıl içinde bu özelliklere o da sahip olur muydu?

Kafasını masaya yasladı ve şimdi ev cininin soğuk yeşil ten rengini boyayan abisinin yüzüne baktı.

''Tıpkı senin gibi olmak istiyorum Sirius.''

Sirius gülümsedi.

''Sen benden de iyi olacaksın.''

Bir ileri bir geri boyadığı yeşil boyası aniden durdu. Yavaşça masanın üzerinde kopan curcunaya baktı.

''Sence hangimiz yapıyoruz?''

Regulus neden bahsettiğini anlamak için bakışlarını takip etti. Abisi masanın kenarında dans edip birbirlerini ittirmeye ve oraya buraya zıplamaya başlamış boya kalemlerine bakıyordu.

''Sen.'' dedi Regulus kendinden emin bir şekilde. ''Ben hiçbir şey hissetmiyorum.''

Sirius çılgınca başını salladı. ''Hissetmen gerekmez.''

Kardeşine döndü ve onu hafifçe ittirdi.

''Hadi! Hemen kalk, bir şeyler yap!''

Regulus gergince ayağa kalktı ve odada gezinmeye başladı. Ne yapması gerektiğini bile bilmiyordu. Bir büyücünün içindeki sihir kendini nasıl ve ne zaman gösterirdi ki?

Eşyaların önünden geçti ama hiçbir şey olmadı.

Derken altıncı hissi tarafından uyarılıp arkasını döndü. Küçük dilini yutmak üzereydi. Bir gurup çatal, bıçak ve tabak havada süzülerek onu takip ediyordu.

Kabusları gerçekleşmemişti. İçinde gerçekten sihir vardı ve sonunda kendini göstermişti! Heyecanla abisine baktı.

Sirius sevinçle ellerini ağzına bastırmıştı. Daha fazla dayanamayarak annesini çağırmak için dışarı fırladı. Koşarken ayakları poposuna vuruyordu.


I'm gonna be just like you.
No matter what you say I can do...

We'll Still Be BrothersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin