Slytherin Prensi

204 22 0
                                    







TW: Panik atak.


Nefes al.

Nefes ver.

Nefes al.

Nefes ver.


Kulakları patlıyordu. Dişlerini şimdi uyuşmuş alt dudağına geçirdi. Ağlamaktan dolmuş burnu nefes almasını zorlaştırıyordu. Göğsünde yumuşak bir his vardı, bomboş hissetmesini sağlıyordu.

Buz kesmiş parmakları karıncalanmaya başladı. Gevşek kolunu hareket ettirerek boş gözlerle tavanı izledi. Yer sert ve soğuktu. Sessizliğin içinden karnının guruldadığını hisseti. Yemek istemiyordu canı. Gözlerini kapatıp sakinleşmeyi bekledi. Görevlerinin altında ezilmiş bir halde yattı öylece. Düşünceleri tekrardan boğazına yapışınca derin nefesler almaya çalıştı. Zemin balçıktan yapılmış gibi içine çekti oğlanı. Dayanamayıp doğruldu.

''Sakin ol Reg.'' Gözleri dışarıdaki yağmura kaydı.

''Sakin ol.'' Çınlayan kulaklarıyla sesi dinledi.

''Her şey düzelecek.'' Duvara bantlanmış resme baktı. İhtiyacı olan şeyi düşününce burnu sızladı ve gözleri dolmaya başladı.

Korkuyordu. Ödü kopuyordu.

Keşfettiği minik sır ve her geçen gün artan nefretiyle beslediği pişmanlığı birleşince yapabileceği şeylerden korkuyordu. Başına gelecek olanlar umurunda değildi. Yeterince kötü şey görmüştü zaten.

İçindeki cesaret kırıntılarını aradı. Yeterince cesur hissetmiyordu. Napmalıydı?

Sırrı başkasıyla paylaşabilir ve işi onun bitirmesini izleyebilirdi. Sonra kendi işi de biterdi tabii.

Ya da sırrı mezara kadar saklardı. Aynı ızdırap verici hayatı katlanarak kaldığı yerden devam ederdi.

Ne istediğini bilmek zorundaydı. Bir an için sahip olduğu gücü hissetti. Belki de bütün büyücülük dünyasının kaderi iki dudağının arasında duruyordu. Ama bu duyguyu istemedi. Karanlık Lord kadar, hatta ondan da güçlü olma fikri iğrençti. O güce ulaşma arzusunun insanı ne kadar delirtebileceğine kendi gözleriyle şahit olmuştu. Bunun devamı olmak istemiyordu. Bundan emindi.

Ağırca yerden kalktı ve çalışma masasına oturdu. Bir parça parşömen aldı ve kalemini mürekkeple ıslattı. Ellerinin titremesinin geçmesi için kendine biraz izin verdi. Ardından kalemle kağıdı buluşturdu.

''Karanlık Lord'a

Biliyorum ki sen bunu okumadan çok önce ölmüş olacağım. Gerçek Hortkuluk'u çaldım, elimden geldiğince çabuk yok etmeye niyetliyim. Denginle karşılaştığında bir kez daha ölümlü olacağın umuduyla, ölümle yüz yüze geliyorum.

Slytherin Prensi.''

Bir an duraksadı, kağıda baktı. Eğer Sirius burada olsaydı, böylesine cesaret gerektiren bir işi yaparken takma ad kullanmanın ne kadar zavallıca olduğundan yakınır dururdu. Kim olduğunu söylemeliydi. Bütün dünya ve özellikle de Voldemort, bu alçaklığı kimin yaptığını bilmeliydi.

Asasıyla kağıdı temizledi. Tekrar mürekkep aldı ve yeniden yazdı.

''Karanlık Lord'a

Biliyorum ki sen bunu okumadan çok önce ölmüş olacağım ama sırrını keşfedenin ben olduğumu bilmeni istiyorum. Gerçek Hortkuluk'u çaldım, elimden geldiğince çabuk yok etmeye niyetliyim. Denginle karşılaştığında bir kez daha ölümlü olacağın umuduyla, ölümle yüz yüze geliyorum.

R.A.B.''

Notu katlayıp sahte madalyonun içine koydu. Kanındaki sıcaklığı hissetti ve bir anda içine enerji doldu. Doğru şeyi yaptığını biliyordu.

Duvara bantlanmış eski resme baktı. Pastel boyada parmaklarını gezdirdi.

''Tıpkı senin gibiyim Sirius.''

Resmi duvardan kopardı ve iç cebine özenle yerleştirdi.

Ve Regulus Arcturus Black, yatak odasının kapısından, ihanet etmek üzere olan bir hizmetkar ve deli cesaretiyle dolup taşmış olan 18 yaşında bir genç olarak çıktı.

We'll Still Be BrothersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin