İyi okumalar dilerim🌸
Yatağımda gerinerek kalktığımda kendimi biraz yorgun hissediyordum. Dün gece Reha ile geç saate dek uyanık kalmıştık. Bunun yorgun hissediyor olmamla elbette alakası vardı.
Reha eve geldikten sonra o üzerini değiştirirken ben gün içerisinde hazırladığım yemekleri tekrardan ısıtmıştım. Daha ben masayı hazırlayamadan Reha aşağı inmişti bile. Birlikte yemek yemiştik. Yerken pek fazla konuşmamıştık. Fakat Reha yediği her yemeğimi övmüştü ve sık sık teşekkür etmişti, yemek hazırladığım için. İltifatları başta fazlasıyla hoşuma gitmişti sonrasında ise çok fazla iltifat etmesiyle utanmıştım ve bunu çaktırmamak için 'gün içinde çok boş vaktim oluyor, sende yerimde olsan sende yapardın.' gibisinden söylemlerde bulunmuştum.
Sonunda birlikte sessizce masayı kaldırmıştık. Bulaşıkları durulayıp makineye atacağımı ve onun uyuyabileceğini söylediğimde ise şiddetle karşı çıkmış ve beni salona göndermişti. Yemeği ben yaptığım için bulaşıkları onun yıkaması gerekiyormuş...
Oysa bende onun bütün gün çalışıp yorulduğunu düşündüğüm için yapmak istemiştim, bana izin vermemişti. Gerçekten kibar ve düşünceli biriydi.
Reha da salona geldiğinde karşılıklı oturup bir müddet boş gözlerle birbirimize bakmıştık. Ne konuşabileceğimizi bilememiştim çünkü. Konu açılmış olsun diye işini sormuştum ama ters tepmişti. İşinin sıkıntılı olduğundan ve hastalarından konuşmanın canını sıktığından bahsetmiş, yine de işini sevdiğini dile getirerek konuyu kapatmıştı. Şimdi düşününce kısa cevabına rağmen bu soruyu sorduğuma seviniyordum. Çünkü sorumu cevaplarken yüzünde yorgun olmasına karşın, şefkatli bir ifade belirmişti. Sözlerinden daha çok yüz ifadesine bakarak işini gerçekten sevdiğini anlamıştım ve bu da hoşuma gitmişti.
İşini bu denli seviyor olması birazcık işkolikliği de beraberinde getirmişti. Tamam birazdan fazla işkolikti. Ama bununla şimdilik bir sorunum yoktu.
Akşam işinden konu açarak Reha'yı pek fazla konuşturamasam da o ne yapmaya çalıştığımı anlamış olsa gerek ki kendi kendine konu açmıştı. Bu sayede saatlerce konuşup gülüşmüştük. Üniversite okuduğu için burnu havada biri olacağını düşündüğüm fikirlerimi boşa çıkarmıştı. Çünkü Reha gayet hoş sohbet birisiydi.
Saat gece yarısını geçtiğinde Reha hiçbir şey söylemeden benimle konuşmayı sürdürmesine karşın ben saati fark ederek uyuması gerektiğini düşünmüştüm.
Reha'ya bunu dile getirdiğimde ayaklanıp yatak odalarımıza çekilmiştik. Muhtemelen Reha'ya kalsa asla artık uyuması gerektiğini söyleyemezdi. Onu kısa süredir tanıyor da olsam hakkında bu yorumu yapabiliyordum.
Akşamımız daha doğrusu gecemiz her ne kadar keyifli geçse de odalarımıza çekildikten sonra tuhaf bir şey olmuştu.
Önceki gece yaptığım gibi kapıyı kilitleyip giyinmiştim ve yatağıma girmiştim. Ama ortada hiçbir şey yokken kalbim sıkışmaya başlamıştı. Dakikalarca süren bu hissiyat beni iki büklüm yapmıştı. Elimi sertçe kalbime bastırıp öylece kalmıştım. Sonunda ağrı geçmese de hafiflemişti ve ben saatler süren bu kalp sıkışmasından kurtulup uykuya dalmıştım.
Şimdi yatağımda pijamalarımla otururken bile kalbimdeki sıkışma hissinin varlığını koruduğunu hissetmek beni panikletmişti. Bir şeyim mi vardı?
Komodinin üzerindeki telefona baktığımda dün Reha'nın evden çıktığı saatten çok daha geç olduğunu fark ettim. Çoktan çıkmış olmalıydı.
Hızla kapıya yöneldim, kilidi çevirerek açtım ve kendimi odamdan dışarıya attım. Yanımdaki karartıyla olduğum yerde sıçradım. "Somay, sakin ol. Benim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Olay(Gay)+18
Science FictionYıl 2049'da meydana gelen bir salgında kadın nüfusun büyük çoğunluğu öldü, erkek nüfusun yarısından fazlası sadece ufak genetik değişikliklerle hastalığı atlattı. Erkek nüfusun kalan kısmı ise kendilerine bahşedilmiş yeni organla hayatlarına devam e...