Bölüm 1

240 9 5
                                    

Medya ; Leyla Alaska

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




Medya ; Leyla Alaska

İkinci kez çıktığım bu yolda yeni bir kurgu ile elimden geldiğince sizlerle olmaya çalışacağım. Kitabıma ve bana vereceğiniz şans belkide hayatımın dönüm noktası olacak. Keyifli okumalar...

⚡️

Gökyüzünün kasvetli havası İstanbulu esiri altına almıştı yeniden. Bardaktan boşalırcasına yağan yağmura inat oradan oraya koşturan insanların çoğu habersiz gelen yağmuru şemsiyeleri ile kucaklarken bir kısmı ise ellerindeki çantalarla yağmurdan korunmaya çalışıyordu.

Ne zaman diye fısıldadı genç kadın kendi kendine

" Ne zaman pisliğinden arınacaktı şu koca dünya hangi yağmurun gücü yetecekti bu karanlık dünyayı silip aydınlatmaya"

Hızlı adımlarla adliyenin merdivenlerini inip ayağımdaki  topuklulara rağmen su birikintilerinden hoplayarak kaçınmaya çalışıyordum. Sağ avcuma sıkı sıkıya sakladığım dosyaların üzerine cübbemi örttüm. Sabah seve seve giydiğim beyaz  ipek gömleğim sırılsıklamdı. Yağmur  vücudumun bütün hatlarını meydana sermiş siyah çamaşırımı gözler önüne çıkarmıştı.

Boynumdan aşağıya damlayan su damlaları açıkta kalan göğüs oluğuma  meydan okurcasına karın boşluğuma doğru kayıyordu. Ana yola kadar koşturup bir taksi bulabilme umudu ile beklemeye başladım. Durakların altına sıkışan insanlar gelen otobüslere akın ediyor çoğunluk gittikçe azalmak yerine sanki daha da fazlalaşıyordu. Yağmura eşlik eden rüzgar tüm tenimi yalayıp geçiyor umarsızca bütün kemiklerimi  sızlatıyordu.

İleride gelmekte olan taksiyi gördüğümde bir adım öne atılıp el yapmış fakat bir dönüş alamamıştım. Ayağımı sertçe yere vurup derince bir of çektim. Dudaklarımın arasından yuvarlanan küfür dilimi ısırmama neden olmuştu.

"it oğlu it"

Yanımda dikilen 50 li yaşlarını çoktan doldurduğu belli olan amca kınarcasına attığı bakışlar eşliğinde dilini damağına vurup onaylamazca şaklatmıştı. Kınamalarını duymazlıktan gelerek bileğimdeki altın saate gözlerimi çevirdiğimde  toplantı için sadece bir saatim kaldığını görmüştüm.

Bu gidişle yetişmem çok zor olacaktı.  Sıkı sıkıya ensemde topladığım koyu kahve saçlarım ıslandığı için siyah rengine dönmüştü.  Olduğum yerde bir ileri bir geri adımlarken bir yandan da taksi gözetliyordum. Tam o sırada bir yeni taksi gelmiş ve önümde durmuştu. Ben daha kapıya ulaşamadan yanımdaki yaşlı adam öne atılıp koltuğa yerleşmişti. Bakışlarındaki oh olsun ifadesi biran afallatsada sabır diler gibi başımı gökyüzüne çevirmiştim. Her geçen saniye daha da şiddetlenen yağmur taneleri yüzüme bir tokat gibi çarpıyordu şimdi. 

Dudaklarımın arasından dökülen nefesler boğuk havaya bir duman karşılığında yayılıyordu. Bedenimdeki titremeyi biraz olsun azaltmak için sıktığım dişlerim hem sızlıyor hemde kırılacakmış hissi yaratıyordu.

GİRDAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin